NOTRE DAME’IN SKOLYOZ KORSELİ KAMBURU

NOTRE DAME’IN SKOLYOZ KORSELİ KAMBURU

NOTRE DAME’IN SKOLYOZ KORSELİ KAMBURU

Gamze sırt ağrısından duramıyor ve annesine dert yanıyordu. Annesi ise “Sen bir tuhaf duruyorsun, yakında Notre Dame’ın Kamburu’na döneceksin! O tabletin başında o kadar kalma diyorum sana!” diye onu sürekli eleştiriyordu. O da “Ben gayet normal duruyorum anne, sen abartıyorsun!” diye kendini savunuyordu. En sonunda yeniden doktora gitmeye karar verdiler. Ortopedi doktorundan randevu aldılar. Doktor, röntgen ve tomografi istedi. Onları çektirdikten sonra bir de MR diye bir film istedi. Neden bu kadar tetkik istemişti ki? Oysa önceki doktor bir iki ilaç ve krem verip göndermişti.

Tetkiklerin sonuçlarını almaya gittiklerinde onları bir sürpriz bekliyordu. Annesi haklı çıkmış ve Gamze’nin iskelet kemiğinde eğrilik oluşmuştu. Adı da çok ilginçti hastalığının. Skolyoz deniyormuş. Tedavi için ya ameliyat olacak ya da skolyoz korsesi yaptıracaktı. “Hangisini kabul edersin?” diye soruyorlardı. O ise annesinin sürekli söylediği Notre Dame’ın Kamburu’nun hikayesini merak etmiş ve onu düşünüyordu. ‘O da çocukken mi kambur olmuştu acaba? Onun zamanında internet olmadığına göre neden kambur olmuştu ki?’

Notre Dame’ın Kamburu’nun hikayesini hepiniz duymuşsunuzdur. Kendisi kamburundan dolayı çirkin gözükse de çok temiz bir kalbi vardır. Güzel Esmeralda başına gelen korkunç olaylardan onun sayesinde kurtulur. Esmeralda da ona iyilik yapmıştır aslında. Kimsenin ona yaklaşmaya cesaret edemediği bir anda ona su vermiştir.

Onların bu cesur davranışları yüzyıllardır anlatılır durur. Bu masalı okumadan veya dinlemeden büyüyen çocuk yok gibidir. Bu kahramanlıklar ve iyi kalpli insanlar sanki sadece masallarda mı oluyor? Ya da o kadar kötü insanlar eskide mi kaldı dersiniz? Günümüzde de bu korkunç kötülükleri işleyen insanlar olamaz mı?

Gamze önce kitabı okumak için evde ve komşularında araştırdı. Bulamayınca internetten animasyonunu izlemeye karar verdi. İki tane farklı versiyonunu bulup izledi. Hem kendi ameliyat konusu hem de izlediği çizgi filmdeki kötü insanların varlığı onu çok rahatsız etti. Karar vermek çok zordu. Bu ruh haliyle uykuya daldı. Bir saat sonra gördüğü kötü rüyanın etkisiyle uyandı.

Rüyasında, tıpkı o kamburun zamanındaki gibi, çocukları kendilerine köle etmek isteyen bir ekip iş başındaydı. Çocukların kendi özgür iradeleri ile istedikleri şekilde büyümelerine izin vermeyen internet çetesi, köle olarak çalıştırabilmek amacıyla onların kambur olması için ellerinden geleni yapıyorlar ve çok azimli bir şekilde çalışıyorlardı. Aldıkları son karar şu şekildeydi:

‘Çocuklar spor yapmamalı ve sağlıklı beslenmemeliler. Sağlıklı beslenirlerse akılları çalışır, spor yaparlarsa hem akılları hem bedenleri gelişir. O zaman bize karşı koyacak güce erişirler. Onları köle olarak kullanamazsak onlara yaptıracağımız işleri kendimiz ya da bizim çocuklarımız yapmak zorunda kalacağız.’

İnternet çetesinin çirkin suratlı kralı yardımcılarına emirler yağdırıyor ve günde kaç çocuğu kambur yaptıklarını soruyordu; yardımcıları ise başarısızlıklarını “Ne kadar uğraşırsak uğraşalım istediğimiz rakama ulaşamıyoruz efendim! Çocuklar beş gün okula gidip her teneffüs futbol oynuyor. Sağlıklı beslenmeleri için öğretmenleri tarafından derslerde uyarılıyorlar. Hele bazı öğretmenler var ki; çocuklara çok faydalı kitaplar okutuyorlar. Bir de spor için seçmeli dersler eklemişler ders programlarına.” şeklinde savunmaya çalışıyorlardı.

Başkan ilk önce bu şikayetleri ve bahaneleri kabul etmese de başarılı olamadıkça bunu kabullenmeye başlamıştı. Galiba tek çözüm okulların kapatılmasıydı. Çözüm bulması uzun sürmedi. Laboratuvarlarda ürettikleri bir mikropla tüm ülkeye hastalık bulaştırmayı başarmışlar ve okulları da spor salonlarını da kapatmışlardı.

Okulların kapanması ile eğitim aksamış ve kendini tatilde gibi gören tüm öğrenciler tabletlerin ve bilgisayarların başına yerleşmişlerdi. Sürekli internetin başında vakit geçiriyorlardı. Çete başkanı tekrar raporları toplamaya başlamıştı. Rakamlar yavaş da olsa kendi istedikleri şekilde çıkmaya devam ediyordu. Çocuklar ne kitap okuyor ne de spor yapıyorlardı. Bunun devamını sağlamak için okulların açılmaması gerekiyordu. Hastalık virüsünü her yere yaymaya devam ediyorlardı.

Gamze bu korkunç rüyadan uyanmıştı ama bu pek de rüya olarak kalmamış ve sanki hepsi gerçek olmuştu. Rüyadaki çetenin raporlarındaki rakamlar artarken gerçek hayatta da yükselişe geçen bir rapor daha vardı. Ortopedi doktorlarına gelen çocuk hasta sayısı. On çocuktan sekizinde duruş bozukluğu meydana gelmişti. Sürekli boyunlarını ve bellerini eğerek, dik durmayarak duruşları bozulmuş ve skolyoz olmuş çocuk sayısı her geçen gün artıyordu. Bu durum anne-babaları ve tüm sağlıkçıları düşündürüyordu.

Bu gidişle bu dönemde yaşayan tüm çocuklar kambur kalacaklardı. Hem kambur olmuş hem internetin kölesi olmuşlardı. Notre Dame’ın Kamburu’nun yaşadığı zamanda en azından çocuklar böyle köleleştirilmemişti. O zaman bir tane kambur vardı, şimdi binlerce. Bu zamandaki kötüler eski zamanları aratır hale gelmişti.

Doktorlar da kendi aralarında bir toplantı düzenlediler. Bir kısmı bu virüsü yok etmek için çalışırken bir kısmı da çocukların kambur kalmaması için çözümler buluyordu. Sonunda kullanırken çok rahatsız olsalar da çocukların kamburunu ameliyat olmadan düzeltecek bir korse üretmeyi başarmışlardı.

Gamze de ameliyat olmak yerine bu kullanması çok zor korseyi aylarca takmıştı. Sonra da fizik tedavi uzmanlarına devam etmişti. Korseyi kullanmak çok zordu. Uyuduğu saatlerin dışında sürekli onunla birlikte durması gerekiyordu. Bu da canını çok yakıyordu. Korseyi her taktığında “Keşke annemi daha önce dinleseydim.” diye pişmanlığını dile getiriyordu.

Gamze gibi bu korseyi takan çocuklar hatalarını anlamışlar ve tüm çabaları ile spor yapmaya, kendilerine öğretilen hareketleri uygulamaya başlamışlardı. Yaptıkları hatayı anlayan güzel kalpli çocuklar çoktan internet çetesini çökertmiş, interneti faydalı işler ve araştırmalar için kullanmaya başlamışlardı. Ekranın başında kaldıkları zamanı azaltmış ve dik oturarak kullanmaya başlamışlardı.

Bu korse meşhur kamburun zamanında bulunmuş olsaydı belki o güzel kalpli insan da tedavi edilebilirdi. Belki bir gün gelir zaman makinesi icat edilir ve eski zamana gidip Notre Dame’ın Kamburu’nun duruşunu da düzeltirler. Belki tarih bile değişir. Neden olmasın? Her şey hayal etmekle başlar; çalışmakla sonuca ulaşır.

Gökten üç skolyoz korsesi düşmüş; biri ekran başında çok kalan ve duruşu bozulan çocuklara, biri Notre Dame’ın Kamburu’na, biri de bu yazıyı okurken kambur duranların başına…

Yazar Ümmü Özçelik 

Terminoloji:

Notre Dame’ın Kamburu

Skolyoz

Editör: Murat Çatal

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız

Bu yazının bütünü yazanına aittir.

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

SİNDİRELLA’NIN ORTOPEDİK AYAKKABISI 

Yorumlar (1)

    • 14/08/2024

    Anlamlı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ümmü ÖZÇELİK

Fisildayankalemler.org Editörü ve Yazarı 1973 Antalya, Akseki doğumlu. Antalya Merkezde Naciye Havva Manav Uşak İlkokulunu bitirdi. İlkokuldan sonra Hafızlık yaptı. Ortaokul ve liseyi İstanbul’da okudu. 1999 Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. 2015 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Hadis Anabilim dalında yüksek lisansını tamamladı. 2008- 2017 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığında Vaiz olarak çalıştı. 2023 yılında AÖF Sosyal Medya Yöneticiliği bölümünü bitirdi. Türkiye Yayıncılar Birliğinin editörlük ve lektörlük eğitimlerine katıldı. Evli ve üç çocuk annesi. Şu anda kitap yazmanın dışında öğretmenlik ve editörlük yapıyor. Her çocuğa sorulan “Ne olmak istiyorsun?” sorusuna hiç düşünmeden: “Yazar olmak istiyorum.” diye cevap vererek çıktığı yolculuğu devam ediyor. Yazar olarak mottosu; “Yazıyorsak bir sebebi var.” Yayımlanmış olan beş adet çocuk kitabı var. İlk yayınlanan kitabı Karınca süpürgesi. Hayvan sevgisi merhamet ve empati duygusunu yoğun olarak işlediği bir eser. Çocuklar günümüzde daha çok fantastik öğeleri olan hikayeleri okumayı tercih ediyor. Karınca Süpürgesi, Sinek Kurtarma Operasyonu gibi hikayeler okuyanlara çok fantastik geliyor. İkinci kitabı Üç Güzeller ise günleri sürekli değişen dini bayramların ve bunun nedeni olan Kameri (Ay) Takvimin anlatıldığı bir eser. İçinde bol bilgi olsa da kurgunun içinde olduğundan dolayı merakla kendini okutuyor. 8-12 yaş çocuklara hitap eden bu eseri her yaştan okur çok seviyor. Üçüncü kitabı Gizem’in Bereket Hazinesi ise oyun, eğlence ve macera ile çocuklara sofra adabını ve görgü kurallarını anlatıyor. Aynı zamanda seri olarak devamı da olan bu kitabın baş karakteri Gizem, adı gibi gizemli, meraklı ve sevgi dolu bir karakter. Dördüncü kitabı Gizem’in Cennet Hazinesi ise maceranın ikinci kitabı. Bu kitapta Gizem çocukların çok merak ettiği cenneti ve oraya gidebilmenin yollarını araştırıyor. Tabii ki yine oyunlarla. Beşinci kitabı Beş Güzeller -İnsanlık Treni- ise peygamberlerden ve onların önemli özelliklerinden, evrensel mesajlarından bahsediyor. Esma Öğretmen, meraklı öğrencileri ile birlikte bu konuyu araştırıyor. Üç Güzellerden tanıdığımız eğlenceli karakterler yine bizimle birlikteler.