MUHARREM AYI VE AŞURE

MUHARREM AYI VE AŞURE

Zamanın Değeri ve Önemi

Zaman mefhumundan münezzeh olan Yüce Yaratıcı’nın bizlere en büyük hediyesi, zamandır. Zaman, insan ömrünün geçtiği bir süreçtir. Temel ihtiyaçların giderilmesi, eğitim hayatı, çalışma sistemi, uyku düzeni, manevi yöndeki çalışmalar belli bir zaman dilimi içindedir. Soyut bir kavram olan zaman, ‘öncesi’ ve ‘sonrası’ kavramlarının zihinde oturabilmesi için gerçekleşen birtakım olaylar ele alınarak mümkün olabilir. Bu olaylarla ‘geçmiş’ ve ‘gelecek’ kavramları tasavvur edilir. Dünyanın yaratılışı ve medeniyetlerin oluşumu bu sayede gerçekleşmiştir.

Adetullah ve Zaman

Bu gelişimin temeli, adetullahtır. Adetullah, Yüce Allah’ın evrene kurmuş olduğu sabit düzendir. Dünya’nın kendi ve Güneş etrafındaki hareketi, her gezegenin belli bir yörüngede bulunması, gece-gündüz oluşumu, mevsimlerin ve yılların oluşması, adetullah kanunlarındandır. Bu kanun, “Şüphesiz ki Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin.” (Tövbe 9/36) ayeti ile açıklanmaktadır.

Haram aylar (Zilkade, Zilhicce, Receb, Muharrem), savaşın olmaması gerektiği aylardır. Bu aylarda manevi yönde kazanç elde etmek tavsiye edilmiştir.

Muharrem Ayı

Muharrem, isim köküne bakıldığında ‘haram, hürmet edilmesi gereken’ anlamı taşır. ‘Şehrullahi’l-Muharrem’ yani ‘Allah’ın ayı Muharrem’ olarak da bilinir. İlahi rahmeti ve feyzi oldukça yüksek bir aydır. Bizlerin affı, rahmete erişme noktasında yüksek kazanç sağlayan zamanlardan bir tanesidir. Allah’ın ayı, günü, yılı olmaz. Fakat rahmete ermek için Peygamber Efendimiz (sav) tarafından verimli geçirilmesi tavsiye edilmiştir.

Muharrem ayı, kameri yılın ilk ayıdır. Adından da anlaşılacağı üzere, kameri yılda -güneşin değil- ayın hareketleri esas alınmaktadır. Hicri tarih, Hz. Muhammed (sav)’in Mekke’den Medine’ye göç edişi ile başlar. Hicretin takvim başlangıcı olarak kabul edilmesi Hz. Ömer devrinde olmuştur. Onun devrine gelinceye kadar, Araplar, düzenli bir tarih belirleme sistemine sahip değillerdi. Fil vakası gibi önemli olayları kıstas olarak benimsemişlerdi. Hz. Ömer devrinde, Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiği yıl (Miladi 622) İslami takvimin başlangıç yılı (Hicri 1) olarak, Muharrem ayı da bu takvimin ilk ayı olarak kabul edildi.

Aşure Günü

Muharrem ayının onuncu günü aşure günü olarak İslam kültüründe yerini almıştır. Fecr Suresinin ikinci ayeti olan “On geceye yemin olsun.” ayetinden Aşure gününün Allah katındaki önemini öğrenmekteyiz. Bu güne “Aşure” denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği içindir. Hadis kitaplarında geçtiğine göre, bu güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenâb-ı Hak on peygamberine on değişik ikram ve ihsan ettiği içindir. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir:

1. Hz. Musa’ya verilen mucize sayesinde Firavun ve ordusu sulara gömülmüştür.
2. Hz. Nuh’un gemisi Cudi dağının üzerine bugün demirlenmiştir.
3. Hz. Yunus, balığın karnından aşure günü kurtulmuştur.
4. Hz. Adem’in tövbesi bugün Allah katında kabul edilmiştir.
5. Hz. Yusuf kuyudan bugün çıkarılmıştır.
6. Hz. İsa aşure günü dünyaya gelmiş ve o gün göğe yükseltilmiştir.
7. Hz. Davut’un tövbesi o gün kabul edilmiştir.
8. Hz. İsmail aşure günü doğmuştur.
9. Hz. Yakub’un kapanan gözleri aşure günü görmeye başlamıştır.
10. Hz. Eyüp, bedenindeki sağlığa o gün kavuşmuştur.

Bu özel gün, ayrı bir rahmet ve bereket vesilesi olacağı hadisi şerifler ile bizlere bildirilmiştir. Muharrem ayının dokuzuncu, onuncu ve on birinci gününü Efendimiz (sav) oruçla, hayırlı işlerle geçirmeyi tavsiye etmiştir. Tüm ay boyunca da ibadetlere dikkat etmek, salih amel üzere bulunmak, güzel faaliyetler yapmak bizlere manevi kazançlar getirecektir. Müslüman Türklerin dini halk geleneğinde önemli bir yer tutan aşure, aynı zamanda Muharremin onuncu günü başlamak üzere, daha sonraki günlerde de özel merasimle pişirilip dağıtılan tatlıya isim olmuş ve sosyal dayanışmaya önemli katkılarda bulunmuştur. Çok eskiden beri devam eden aşure aşı, Osmanlılar döneminde sarayda da pişirilmiş, “aşure testisi” adı verilen özel kaplarla da saray dairelerine ve halka birkaç gün süreyle dağıtılmıştır.

Aşure ve Toplumsal Birliktelik

Aşure tatlısı birçok farklı lezzeti bir arada bulundurur. Sonuç itibariyle de sevenler için harika bir lezzet ortaya çıkar. İnsanoğlu da tıpkı aşure gibi renk renk, çeşit çeşittir. Her birimizin farklı bir kişilik tonu vardır. Tüm tonlar ahenk içinde bir arada kalmayı başarabildiğimiz an ortaya harika lezzetler çıkacaktır. Toplumsal birlikteliğimiz güçlenecektir. Muharrem ayı ve aşure tatlısı, bizleri sadece ibadet noktasında değil; birlik, beraberlik, paylaşma, sevgi dolu yaklaşımlar gibi birçok noktada güçlendirmektedir.

Sonlarına yaklaştığımız Muharrem ayını, aşure tadında bir ahenkle uğurlayalım. Sevgiyle kalın…

 RUMEYSA KAYA ODABAŞ

https://fisildayankalemler.org/author/rumeysaodabas/ 

https://www.diyanet.gov.tr/tr-TR/Kurumsal/Detay/35670/cuma-hutbesi-muharrem-ayinin-onemi-ve-ehl-i-beyt-i-mustafa 

Editör: Murat Çatal

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

Sendromsuz Yaşlar

 

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Rümeysa KAYA ODABAŞ

14 Mayıs tarihinde dünyaya gelmiştir. İlahiyat mezunudur. Yedi yıl ücretli öğretmenlik yapmıştır. Beden Dili, hitabet, Diksiyon, Aile İçin İletişim, Çocuk Psikolojisi , Öğrenci Koçluğu, Özel Eğitim Öğretmenliği alanında eğitimleri vardır . Dil İşçileri Edebiyat Projesinde yer alıp mini hikayeler yazmaktadır. Çocuk kitapları yazma üzerine projeleri vardır .GÖKBEY GÖKLERDE-HER GEZEGEN ÖZELDİR kitabının yazarıdır. Evli ve bir çocuk annesidir.