KISKANÇLIK

KISKANÇLIK
  •  

Oya, sabahtan kalktığı gibi kahvaltı bile etmeden okula gitmiş akşama kadar da ağzına lokma koymamıştı. Tek derdi Ela’dan daha zayıf olmaktı. Aslında bütün derdi ondan daha iyi olmaktı. Tabii Oya, Ela kadar derslerinde başarılı değildi ama en az onun kadar güzeldi. Annesinin karşı çıkmasına rağmen siyah olan saçlarını tıpkı Ela’nın saçları gibi sarıya boyatmış, kahverengi olan gözlerine mavi lens takmıştı. Bir de onun kadar zayıflasa yeterdi. Allah bazılarına ekstradan kıyak geçiyordu ve bu durum Oya’yı gerçekten sinir ediyordu.

“Bu kadar da olmaz!” dedirtecek kadar alımlı olan Ela, ona yetişmek için uğraşan Oya’yı fark bile etmiyordu. Saçlarını ilk boyattığında herkes iyi veya kötü yorum yapmış Ela ağzını bile açmamıştı. Ela hiç kimseye yukarıdan bakmaz, kimse hakkında da dedikodu yapmazdı. Bazen Oya, Ela’ya bakar karşısında ottan farksız bir kız görürdü. İnsan bu kadar da suskun olmazdı ki canım! Bu yüzden Ela’yı kıskanmaktan vazgeçer ama bir gün sonra bir sebepten yine ona imrenirdi. Kızın farklı bir aurası vardı. Oya bunu kabul etmek istemese de gerçek buydu.

Lisenin son günü mezuniyet partisinde Ela hariç herkes vardı ama o geceye katılmamıştı. Oya, onunla ilgili her şeyi merak etse de liseden sonra bir daha Ela ile karşılaşmadı. Ondan haber almadı. Ela sosyal ortamlarda yoktu, arkadaş buluşmalarına gelmezdi. Kimse onunla ilgili tek bir şey bile duymamıştı ta ki mahkeme salonunda hakimle göz göze gelene kadar. Oya, Ela’yı nerede görürse görsün tanırdı ama Ela, Oya’yı tanıyamamıştı. Aslında haklıydı. Yaptırdığı onca botokstan, burun, çene, gözaltı torbası, yüz gerdirme, elmacık kemiği belirginliği gibi geçirdiği operasyonlardan sonra Oya bile eski halini unutmuştu. Bugünde en son yaptırdığı burun ameliyatından sonra yaşadığı sağlık sorunları sebebiyle hastaneyi ve doktoru mahkemeye verme sebebinden buradaydı.

Yıllar sonra Ela hakim olmuş, on parmağında bin marifetle karşısına çıkmıştı. Hâlâ sade ve güzeldi. Işıl ışıl sarı saçları, delici mavi gözleri vardı. Oya’nın değişen soy ismi ve yüzünden dolayı onu tanıyamamış, lise arkadaşına selam bile verememişti. Oya “Kıskanmıyorum.” dese de öyleydi. Maalesef bazı insanlar Tanrı tarafından kayırılıyordu. Oya, döktüğü onca paranın karşılığını alamamış Ela’da saçlarını taramaktan bihaber alımlı alımlı karşısına çıkmaktaydı. Şimdi ilahi adalet bu muydu? Hayır, Oya’ya göre bu işte gerçekten büyük bir yanlışlık vardı.

Aslında kıskançlık ve idol arasında ince bir çizgi vardı. Oya, Ela’yı idolü seçmiş ona benzemeye çalışırken kıskançlığı yüzünden benliğini değiştirmişti. Oysa ona benzemeye çalışırken temkinli olsaydı belki de bugün mahkeme salonunda olmazdı.

Her ne kadar Oya hayatında hata yapmış olsa da kötü birisi değildi. Kendisinden başka kimseye bir zararı dokunmamıştı.

Dünya cennetken cehenneme çeviren insanoğlu misali insan ne yaparsa kendine ederdi.

23.01.2024

 

Editör: Beren KAYA

Baş Editör: Dr. Sibel ÇELİKEL

 

 

 

 

Yorumlar (23)

  1. Menekşe
    • 23/03/2024

    Estetik çağımızın laneti bence

  2. Fatih
    • 22/03/2024

    Kıskançlık ve estetik üzerine güzel bir yazı

  3. Nadire
    • 22/03/2024

    İmrenti güzel kıskançlık kötüdür

  4. Mustafa Bozlağan
    • 8/03/2024

    Harika bir kalem. Tebrikler

  5. Ayşegül
    • 8/03/2024

    Kıskançlık kötüdür. Kendini değiştiren insanları anlamıyorum.

  6. Tuba şimşek kaya
    • 5/03/2024

    Harika bir tespit. Tebrik ederim hocam

  7. Rabia
    • 1/03/2024

    Bana göre kıskanç insan özgüveni, benliği olmayan hayatı özentilikle geçen biridir.malesefki hepimizin çevresindede bu tarz kişilikler mevcut. Kalemine sağlık. Dilek Nazlıoğlu👏🫶

  8. Aycan
    • 1/03/2024

    Mükemmell 🤭

  9. Yağmur
    • 25/02/2024

    Yaz çok güzel.

  10. Seval Tuncer
    • 24/02/2024

    Dünyamız estetik botoks sayesinde tek tip insanlaarlla doldu maalesef .keşke insanlar kendi iç guzelliklerinin farkında olsa .insanın kendine ettigı kötülügü kimse yapmazmış. .cok guncel bi hikaye cok guzel bi anlatım olmuş emegine kalemine sağlık arkadaşım

  11. Seval Tuncer
    • 24/02/2024

    Dünyamız estetik botoks sayesinde tek tip insanlaarlla doldu maalesef .keşke insanlar kendi iç guzelliklerinin farkında olsa .insanın kendine ettigı kötülügü kimse yapmazmış. .cok guncel bi hikaye cok guzel bi anlatım olmuş emegine kalemine sağlık arkadaşım

  12. Şerif Ali Dönmez
    • 24/02/2024

    Hocam kaleminize sağlık

  13. Ece Çinler
    • 24/02/2024

    Ben her zaman sevginin gücüne inanıyorum. Severek herseyi güzellestirebiliriz. Ama kötü niyet kıskançlık ve buna benzer duygular ancak ve ancak sahibine zarar verir.

  14. Gülizar
    • 24/02/2024

    Kıskançlık bence hastalık.

  15. Yıldız Tek Gamlı
    • 26/01/2024

    Kıskançlık değil takıntı gibi geldi bana Görsel şahane

  16. Fatma barut
    • 25/01/2024

    Ne kadar güzel bir konuya deginmissiniz.

  17. DİLEK NAZLIOĞLU
    • 25/01/2024

    Teşekkür ederim. Kıskançlığı imrenti boyutunda bırakmak lazım. Birde insan aslından şaşmamalı.

  18. Selma Ağçınar
    • 24/01/2024

    Ne kadar güzel bir konuya değinmişsin,kalemine ve yüreğine sağlık Dilek Nazlıoğlu

  19. Fatma Dere
    • 24/01/2024

    Kıskançlık insanın içini sinsice kemiren bir duygudur,hiç bir insanın tabiatında olmaması gereken can yakıcı bir duygu,hem kendine hem karşısındakine eziyet ...Kaleminize sağlık, yine nokta atışı olmuş, sevgilerimle 🥰

    • 24/01/2024

    Harika bir yazı olmuş emeğinize sağlık

    • 24/01/2024

    Aynen öyle

  20. Bircan Nazlıoğlu
    • 24/01/2024

    Çok insani ama insanı insan olmaktan da çıkaran bir duygu değil midir kıskançlık? Yüreğine sağlık Dilek Nazlıoğlu

  21. Bekir SEVİK
    • 24/01/2024

    Hocam kaleminize sağlık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dilek NAZLIOĞLU

Dilek Nazlıoğlu ben. Yüksek okul mezunu (Turizm Seyahat İşletmeciliği) 1981 doğumluyum. Ailemle birlikte Manavgat’ta yaşıyorum. Çocukluğumdan bu yana şiir, hikâye ve roman yazıyorum. Manavgat’ta insan kaynakları müdürü olarak çalışmaktayım. Yazmak hep köşede hep kıyıda beni bekledi ve içimdeki yazma tutkusu bunlara rağmen asla bitmedi. Bazı insanlar bunalınca içer, gezer, dans eder, dışarıya çıkar hava alır. Ben hep yazmayı tercih ettim. Kimi zaman yaktım, kimi zaman yırtıp attım, kimi zaman kendim için öyle acımasız cümleler kurdum ki aylarca tekrar kötü yazarım diye elime kalem dahi alamadım. Geçen zamanda hamdım, piştim, olgunlaştım. 2021 yılında “Derin Kuyu” romanımı, 2022 yılında “Odunların Gücü Adına” hikâye kitabımı 2023 yılında Karnımdaki Viski Şişesi romanımı yayınladım.