Hakikatin Peşinde

Hakikatin Peşinde

Hakikatin Peşinde

Yalan, ağızdan çıktığı an, o yalanı, havada yakalayıp sahiplenecek milyonlar var. Ama yalan arkasından milyonlar da gitse yalandır. Yalanın bu kadar taraftar bulması ebetteki cahillik, her şeye körü körüne inanmak, tarafgirlik, sorgulamamaktan geçiyor.
 
Ne kadar zaman geçerse geçsin hakikat, yerin dibine kilometrelerce gömülse bile bir an geliyor ve arzdan arşa o hakikat fışkırıyor ve tüm yalanları sahipleriyle birlikte rezil ediyor, tarihin çöplüğüne gönderiyor. Çünkü “hakikat” tekdir…
 
Hayattayken de ahirette de. Yalanın arkasından herkes gitse de sadece siz kalsanız bile doğru düşündüğünüz, hissettiğiniz yerde kalmanız gerekmektedir. Yoksa okuduğunuz tüm kitapları, öğrendiğiniz değerleri alt üst etmiş olursunuz.
 
Yalana değil hakikate gönül vermek gerek. Münafıklıktan uzak olmak ve yaşamak için. Öyle bir zamandayız ki en namuslu sözler bile en namussuzların dilinde ve değerler altüst olmuş. Din artık şekle dönüşmüş, insanlar ciddi derecede dine zarar vermiş. Cuma günü cuma mesajı atmak dışında elle tutulur bir değer kalmamış.
 
Tabii ki bu ahlaki erozyon karşısında ayakta kalmaya çalışan, kendini yetiştiren insanlar da var. Yardımlar bile artık sosyal medyadan yapılır hale gelmiş. Oysaki sağ elin verdiğini sol el bilmeyecekti…
 
Artık Diyojen’in gündüz vakti sokakta insan araması gibi insan arıyoruz dünyada. Sekiz milyar içinde sekiz insan arıyoruz gerçek anlamda. Eskiden güvenilmez kişileri sayıyorduk, şimdi güveneceğimiz kaç kişi kalmış onları sayıyoruz.
 
Zamanın soytarıları halkı eğlendirse de uyuştursa da değerlerimizi birer birer yitiriyor, ahlaksızlığa doğru eviriliyoruz.
 
Kalpler kırık, gönüller yorgun, insanlar küskün ve mutsuz. Tebessümü unuttuk.  “Hakikat her zaman tatsız bir ilaçtır.” der Stefan Zweig. Tatlı yalanlara kanmak istediğinden midir insanoğlu bilmem ama hakikat acı da olsa kendini mutlu eden yalanlara değil mutsuz eden hakikatlere yönünü çevirmeli insan.
 
Tıpkı ayçiçekleri gibi yönünü güneşe çevirir gibi… “Bırakalım hakikat incitsin bizi, yalanlar ile avunacağımıza” sözü ne kadar da doğru. İnsanın; hakkı batıl, batılı hak görmesi aldanmanın başlangıcı, kul hakkına girmenin ilk safhası, kalbin, vicdanın kararmaya başlamasıdır.
 
Kâmil insan hakikate, hedefe kitlenir gibi kitlenmeli, kalbinin kararmasına, pas tutmasına asla izin vermemelidir. İzin verdi mi kalbi kömürleşse de artık geriye dönüşü bir o kadar zor olacaktır doğru insanlarla tanışmadıkça.
Peygamberlerin, evliyaların, asfiyaların başlarına gelenlerde, Kur’an-ı Kerim’ de geçen kıssalarda hikmetler gizlidir.
 
Hak ve hakikat peşinde giden herkes başına gelen musibet ve belalardan dolayı Allah’tan ümidini kesmemelidir. Sıkıntılar daha büyük lütuflara vesile olabilir. Eğer insan sıkıntı yaşamıyorsa endişe etmelidir. “Onlar sanıyor ki biz sussak mesele kalmayacak. Halbuki, biz sussak, tarih susmayacak. Tarih sussa, hakikat susmayacak.” sözü ne haklı serzeniştir.
 
Kullardan saklananları Allah (cc) görmüyor, bilmiyor mu zannediyor ukalalar, vicdansızlar, merhametsizler? Şefkat ve merhamet timsali sevgili Peygamber Efendimiz’den (sav) hiç mi bir şey öğrenmemişler? Kul hakkına girebiliyorlar rahatça… Hakikati hiç kimse bilmese bile, üstü örtülse bile o bir şekilde kendini insanoğluna gösterir. Diken gibi insana batar, sonrasında kendisine getirir görmek istemeseler bile.
 
Bazen hakikat de yetersiz kalır güce, makama tapanlara… Onların sadece gözleri değil kalp gözleri de kapandığı için onlar hakikatin ortaya çıktığından bile habersizdirler. Hakikate gözünü yumanlar, yalana itilmiş çırpınan kör, sağır, dilsiz zavallı insanlardır. Hakikati eğip bükmeye çalışırlar bu insanlar ama hakikat bükülmez.
 
Tüm yalanlar gürültülü, hakikatler ise sessizdir. Ah bunu anlasalar! Hakikati geçici kapatabilirler sadece. Tüm hakikat ortadadır bazen… Ama gören gözler, hisseden kalpler için. Bazen görmek için iki gözden fazlası gerekir. Kimden geldiğine bakmaksızın zalimin karşısında durduğumuzda, kimden olduğuna bakmaksızın mazlumun yanında olduğumuzda hakiki anlamda insan olabilecek ve güzel günler göreceğiz…
 
Tüm kalpler hakikat için çarpmıyorsa o kalbi de kafayı da taşımamıza çok gerek yok. İnsan olamadıktan sonra… İlla gelip bir virüs sizi öldürmeyecek belki ama yaşarken kalp, ruh ve beyin dünyası ölmüş çok insan var.
 
Sabah akşam egosu Nirvana’da “Ben, ben” diyen… Şeytana gerek kalmadı ahir zamanda… Dostoyevski’nin dediği gibi; “Şeytan uyuyakaldı bir gün. Rüzgar sert esti. Üç tüy düştü şeytandan. Birisi paraya yapıştı, diğeri mevkiye, öteki de ihtirasa. O günden sonra şeytan hiçbir iş yapmadı. “
 
 
Metin ÖZDEMİR
 
Editör: Nigar KAYA
 
Baş Editör: Elif ÜNAL YILDIZ 
 
Diğer Yazılarıma Göz Atmak İster misiniz?
Yazarın Tüm Yazılarına Aşağıdaki Linkten Ulaşabilirsiniz.
 

 

Yorumlar (3)

  1. Harika bir gözlem ve yine harika bir yazı olmuş hocam... Anlayana ...

  2. […] YILDIZ Diğer Yazılarımı Okudunuz mu? https://fisildayankalemler.org/nasil-egitim-ve-ogretim/ https://fisildayankalemler.org/hakikatin-pesinde/ […]

    • 21/03/2024

    Kaleminize sağlık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Metin ÖZDEMİR

METİN ÖZDEMİR 1979 yılında Bursa'da doğdum. İstanbul Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümünden 2002'de mezun oldum.Evli ve bir çocuk babasıyım. Eğitime ve kitaplara olan aşkım hiç bitmeyecek. Elimden geldiğince topluma örnek olmayı amaçlıyorum.