DOST KAZIĞI

DOST KAZIĞI

 

Göktuğ randevusuz gelen insanlara sinir olurdu.

“Eğer hastaysan önceden ara değil mi?” diye kendi kendine söylendi.

Ansızın gelen hastası olmasaydı çoktan çıkmış olacaktı. Bugün arkadaşlarıyla teknede eğlenecekti. Genelde her hafta sonu olduğu gibi dostlarıyla denize açılacaklardı.

Sekreteri dışarıya çıktıktan bir iki dakika sonra kapı çaldı. Randevusuz hastası içeriye gelmişti. O’ydu. Tıpkı yıllar önce olduğu gibiydi. Kardeşiyle birlikte karşısındaki sandalyeye oturdular. Önce Göktuğ’un nasıl olduğunu sordu, sonra da kardeşi için geldiğinden bahsetti. Sanki Göktuğ ile hiçbir geçmişleri yokmuş gibi davranıyordu. Hiç tanımadığı bir yabancı gibi gelmiş rahatsızlıklarından bahsetmişti. Göktuğ, onu dinledikten sonra gerekli tahliller için kardeşini yönlendirdi. Çıkarken ne Göktuğ’un özel telefonunu istemişti ne de ona allahaısmarladık demişti. Hande en azından kardeşinin sağlığı ile ilgili onu aramalıydı. Yine Göktuğ’a ihtiyacı yokmuş gibi davranıyordu. Al işte efkarlanmıştı. Artık bu gece sabah olmazdı.

Göktuğ muayenehaneden çıktı. Son model arabasına bindi. Yalnızdı, hayatı boyunca sevdiği kadından uzaktaydı. O ise hiçbir şey yaşanmamış gibi hayatına devam ediyor, lazım olunca Göktuğ’u kullanıyor sonra arayıp sormuyordu. Zaten Göktuğ’dan ayrılınca Antalya merkeze taşınmış, onunla arasına mesafe koymuştu. Dost meclisinde, düğünde, davette karşılaştıklarında sıradan bir merhabalaşma yetiyordu Hande için. Aralarında Göktuğ’un yıllardır anlamadığı bir sorun vardı. Tıpkı Göktuğ gibi Hande de evlenmiş değildi. Göktuğ’dan ayrıldığından bu yana kimseyi hayatına almıyordu. Neden sebepsiz ayrılmıştı? Madem ayrıldı neden ona ihtiyacı oluyordu? Hande, Göktuğ’un hayatında bir gölge misali takılıyor, ne kalbine hitap ediyor ne de onu yok sayıyordu. Her zaman ki gibiydi. Sıradan, hayattan kopuk, Göktuğ’u önemsemeyen…

Göktuğ bütün gece içti. Arkadaşları teknede eğlenirken o Hande’yle olan anılarına daldı. Unuttuğu Göktuğ’un fark etmediği bir hatası var mıydı? Buna baktı. Bir türlü bulamadı. Sonra Serhat geldi yanına. Ayakta bile zor duruyordu. Göktuğ’a bakıp sırıttı. Hani arkadaşı olmasa düşmanı sanılacak kadar pis bir gülüştü bu. Sonra Göktuğ’a doğru eğildi.

“O hiçbir zaman sana gelmeyecek.” dedi.

Göktuğ kafası güzel olan arkadaşına baktı, Hande’den söz ediyor olamazdı. Aralarında bildiği bir problem de yoktu. O zaman neden böyle ucu açık bir cümle kurmuştu ki?

“Kimden bahsediyorsun?” diye sordu. Serhat yine aynı sırıtışla karşılık verdi.

“Benim olan asla sana geri gelmez.”

Göktuğ iyice şaşırmıştı.

“Sen neyden bahsediyorsun?” diyerek ayağa kalktı. Diğer arkadaşları Serhat ve Göktuğ’un yükselen seslerinden yanlarına geldiler.

“Kimden bahsedebilirim? Tabi ki Hande’den.”

“Kendine gel, Hande hiçbir zaman seninle değildi.”

“Seninle de değildi.”

“O zaman nasıl senin olabilir ki?”

“Senin olmayan benimdir. Senden ayrıldığından bu yana onu ikna etmek için gecemi gündüzüme kattım sonunda bana ‘Evet.’ dedi. Bugün de bunun kutlamasını yapıyoruz üstelik senin teknende, sana bile demeden.”

Göktuğ artık bir kâbusta olduğunu anladı. En yakın arkadaşı sevdiği kadına evlilik teklifi edecek değildi herhalde. Sonra diğerlerinin yüzüne baktı o an anladı, bu bir kâbus değildi, aksine uyanıştı. Hayatında dost bildiği insanların aslında sırtındaki yükler olduğunun anlayışıydı. Hepsinin yüzünde aynı pis gülümseme vardı. Demek ki kafasını kumdan çıkartma vakti gelmişti. Gerçek buydu. Kalbinde taşıdığı kadın, dost bildiği arkadaşları gerçek değildi. Kaptana seslendi, kıyıya yanaştılar. Arkadaşlarını hiçbir zaman parasına göre seçmemişti ama kendi teknesinde dost bildiklerinden yediği kazığı da görmezden gelecek değildi. Boğazına biriken ekşi tadı yuttu. Bir daha selam vermemek üzere onların yanından ayrıldı.

Bazı insanlar böyleydi, sadece diğerinin kalbine kazık sokunca rahat ederlerdi.

22.01.2024

Editör: Beren KAYA

Baş Editör: Dr. Sibel ÇELİKEL

 

 

 

 

Yorumlar (18)

  1. Menekşe
    • 23/03/2024

    Maalesef insanlar dost kazığı yemeden ölmüyor

  2. Fatih
    • 22/03/2024

    Muhteşem bir yazı

  3. Nadire
    • 22/03/2024

    Maalesef dost kazığı yiyoruz

    • 22/03/2024

    Okurken çok etkilendim 👏👏

  4. Mustafa Bozlağan
    • 8/03/2024

    Maalesef dostlar dostluğunu unutuyor bazen

  5. Ayşegül
    • 8/03/2024

    Maalesef dost kazığı yiyoruz

  6. Rabia
    • 1/03/2024

    Kişi kendi gibi gördüğü sürece herkesi malesefki bu tarz şeyleri bir kez değil belki bir çok kez yaşıyor.Gerçek hayattan çok güzel bir örnek vererek almış kalemine Sevgili müdürümüz"Dilek Nazlıoğlu"yüreğine sağlık💐🧿

  7. Aycan
    • 1/03/2024

    Bence en büyük acı, çok sevdiğin ve güvendiğin bir dostundan yediğin darbedir. Gerçekten güzel bir yazı kaleme alınmış tebrik ederim 🙏🏻🩷

  8. Yağmur
    • 25/02/2024

    Dostlardan kazık yemek gerçekten acıtıyor.

  9. Seval Tuncer
    • 24/02/2024

    Gerçek hayattan bir kesit olmuş Dilekcim.Güzel yüregıne kalemine sağlık.⚘

  10. Ece Çinler
    • 24/02/2024

    Hayatta kime nasıl güveneceğimiz çok önemli bir konu ve genclerimizi yetiştirir Ken onlara bu değerler güzelce anlatilmali. Yazarimizda konuyu çok güzel ele almış tebrik ederim.😍🥰🥰

  11. Gülizar
    • 24/02/2024

    Dosttum dediklerimiz bazen kazık atabiliyor maalesef

  12. Yıldız Tek Gamlı
    • 26/01/2024

    Dost kazığı değil bu dost kazık atmaz dostunun olmadığı yerde bile onu korur Ben böyle bilirim Kaleminize sağlık ❤️

  13. Fatma barut
    • 25/01/2024

    Çok beğendim herkesin yediği bir kazık mutlaka vardır

  14. Fatma Dere
    • 24/01/2024

    Dost kazığı yiyen herkesin içini cız ettirecek bir yazı olmuş, kaleminize sağlık, sağlam dostlukların ebedi sürmesi dileğiyle...

  15. Aysun
    • 24/01/2024

    Her zaman olduğu gibi

  16. Bircan Nazlıoğlu
    • 24/01/2024

    Harikulade...

  17. Fatih SAVAŞ
    • 24/01/2024

    Değerli Yazarımız Dilek Hanım Gerçekten çok güzel bir ***Hayatın Özeti*** Yazarımız Sayın Müdürümüzü Kişilik Ve Karakter olarak yakından tanırız. İnsan ve Toplum Analizleri Mükemmel. Başarılarınızın Devamını Dilerim. Saygılarımla.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dilek NAZLIOĞLU

Dilek Nazlıoğlu ben. Yüksek okul mezunu (Turizm Seyahat İşletmeciliği) 1981 doğumluyum. Ailemle birlikte Manavgat’ta yaşıyorum. Çocukluğumdan bu yana şiir, hikâye ve roman yazıyorum. Manavgat’ta insan kaynakları müdürü olarak çalışmaktayım. Yazmak hep köşede hep kıyıda beni bekledi ve içimdeki yazma tutkusu bunlara rağmen asla bitmedi. Bazı insanlar bunalınca içer, gezer, dans eder, dışarıya çıkar hava alır. Ben hep yazmayı tercih ettim. Kimi zaman yaktım, kimi zaman yırtıp attım, kimi zaman kendim için öyle acımasız cümleler kurdum ki aylarca tekrar kötü yazarım diye elime kalem dahi alamadım. Geçen zamanda hamdım, piştim, olgunlaştım. 2021 yılında “Derin Kuyu” romanımı, 2022 yılında “Odunların Gücü Adına” hikâye kitabımı 2023 yılında Karnımdaki Viski Şişesi romanımı yayınladım.