Derdini Bebeklere Anlat

Derdini Bebeklere Anlat

Derdini Bebeklere Anlat

Derdimi ummana döktüm, asumana inledim
Yâre de âğyâre de hal-i derunum söyledim.


Türk sanat müziğine gönül verenlerin en sevdiği şarkılardan biridir bu… Sözleri Süleyman Nazif’e ait şarkıda olduğu gibi derdini denize anlatıp acısını gökyüzüyle sağaltmaya çalışanlar, tanıdık tanımadık herkese içini döken pek çok kişi vardır.

Derdini Marko Paşa’ya bile anlatamayıp üzüntü ve kederini farklı yollardan atmaya çalışanlar ise bazen dertlerine çare bulması için Tanrıya yakarmış, bazen “Sabah ola, hayrola!” diyerek güzel bir uykunun tüm sorunları çözeceğine inanmış, bazen de bir su kenarına varıp; “Derdim, belam denize!” diyerek önlerinde akıp giden suyun sorunlarını da alıp götüreceğine güvenmişlerdir. Ancak hangi yolu denerlerse denesinler ulaşmak istedikleri sonuç hep aynıdır:” Dertlerinden Kurtulmak!”

Farklı kültürlerde insanlar dertlerinden kurtulmak için çağlar boyunca değişik yollara başvurmuşlar. Bunlardan en ilginci ülkemizden on binlerce kilometre uzaklıktaki Maya Kültürü’ne ait yöntemdir. Orta Amerika’daki Guatemala’nın dağlarından doğan Maya efsanesine göre, kişinin bir sorunu ya da endişesi varsa, gece yatmadan önce yastığının altına dertkovan bebeklerden koyması yeterlidir.

Yastığının altına dertkovan bebek koyan kişi uykuya geçtiğinde, yastık altındaki bebek görevine başlar. Onun görevi kişinin derdini tasasını alıp uzaklara götürmektir. Ancak bu işi yapmanın da belli kuralları vardır. İnanca göre, pazar günü hariç haftanın her günü için ayrı bir bebek kullanmak gerekir. Bebekleri yapan ustalar bu küçük varlıkların taşıdıkları sorumluluğun ağırlığı nedeniyle haftada bir gün de olsa dinlenmesi gerektiğini düşünmüşler.

Uyumak için yatağa girerken zihni meşgul eden dert ya da korkulara odaklanmak gerekir. Önce bebeğin karnı birkaç kez okşanır ki kişinin dertleri ve tasaları bebeğe çok acı vermesin, sabaha kadar kaybolup gitsin. Sonra bebeğin neyi kovması ya da alıp götürmesi istendiği söylenir ve yastığın altına konur.

Dertkovan bebeklerin işe yaraması için en önemli kural, bebeklere anlatılan dertlerin başka kimseye söylenmemiş olmasıdır. Aksi takdirde bebeklerin işini yapamayacağına inanılır. Bebekler yastık altına konulduktan sonra: “Bebekler dertlerimi benden kovuyor. Yastığımın altında her zaman bebeklerim uyur. Eğer bir derdim olursa, o olmadan uykuya dalamam.” diye dua okunur.

Maya sözlü geleneğinde on üç yaratıcı tanrıdan biri olan Ixmucane’nin, bir insanın derdini giderebilme yeteneğine sahip olduğu anlatılır. Efsaneye göre Ixmucane bu yeteneğini dertkovan bebeklere aktarmıştır. Dertkovan bebek aslında Ixmucane’nin bilgeliğini temsil eder. Bu nedenle bebeklerin insanların kaygılarını giderme gücüne sahip olduklarına inanılır.

Aslında dertkovan bebekler gündelik dertlerden kolayca kurtulmayı sağlayacak bir düş kapanı ya da muska işlevi görür. Bu güzel gelenek kişinin endişelerinden kurtulup sağlıklı bir uykuya dalabilmesi için psikolojik bir alışkanlığı teşvik eder.

Hayali de olsa, dertleri tasaları bir bebeğe tek tek aktarmak, bu dertlere bağlı endişe duygusunu yönetebilmek, Dertkovan bebeklerin başardığı en faydalı iştir. Yapılan araştırmalar sonucunda bu bebeklerin, insanda kaygı yönetimi kabiliyetini ve uyku kalitesini artırdığı ortaya çıkmıştır.

Birçok farklı tipinin olmasına rağmen dertkovan bebekler genelde 10 ila 20 milimetre boyutundadır. El yapımı bebeklerin gövdesi için ahşap ya da tel kullanılır. Yüz kısmı ise pamuk, karton ya da kilden yapılır. Kıyafetler için de geleneksel bir Guatemala kumaşı olan “aguayo” kullanılır. Bebeklere yerli kadınların kıyafetleri giydirilir.

Bu nedenle geleneksel kıyafetlerindeki renkler farklı anlamlar taşır. Beyaz renk, havayı ve temizliği sembolize eder. Sarı, toprağı ve işi temsil ederken Kırmızı, Maya dünya görüşünde yaşam ve enerjiyi temsil eden ateş ve bilgeliğin sembolüdür. Siyah, suyu ya da yaşamın kaynağını, ölümü ve filizlenmeyi temsil eder.

Dertleri alıp götüren bir bebeği kim istemez ki… Yazımızın sonunda Guatemalalı Maria Jose’nin bu bebeklerle ilgili deneyimini aktaralım.

“Yıllar önce ailemle sorun yaşıyordum. Kuzenim bana dertkovan bebekleri kullanmamı tavsiye etti. Ben de gece yatmadan önce durumu bebeğe anlattım ve yastığımın altına koydum. O gece gerçekten çok kötü hissediyordum. Sabah kalktığımda kendimi o kadar hafiflemiş ve rahatlamış hissettim ki!

Gerçekten işe yaramıştı. 18 yaşıma geldiğimde İngiltere’ye öğrenci değişim programına gitmiştim. O zaman da yanımda hediye etmek üzere dertkovan bebeklerden götürdüm. Şimdi de Guatemala’ya her gittiğimde Arjantin’deki arkadaşlarıma bu bebeklerden getiriyorum. Dertleri alıp götüren bir bebeği kim istemez ki. Hem de çok güzeller…”

Guatemala dağlarında kaybolmuş belli köylerde, anonim eller dert kovan bebekler yaparlar. Bunlar endişelere karşı kutsal bir çaredir. Endişelilerin endişesini giderir ve onları uykusuzluk belasından kurtarır. Dertkovan bebekler hiçbir şey söylemezler. Onlar dinleyerek iyileştirirler. Yastığın altına kıvrılıp yatarak insanın uykusunu kaçıran dertleri ve tasaları, kuşkuları ve borçları, sıkıntıları dinler ve onları sihirli bir biçimde uzaklara, çok uzaklara, hiçbir gecenin düşman olmadığı gizli bir yere götürürler.

Guatemala kültürel kimliğinin bir parçası olan bu bebekler, kadim Maya kültüründen bu yana Guatemala halkının gündelik hayatındaki varlığını hâlâ sürdürüyor.

Yararlanılan kaynaklar:

Ve Günler Yürümeye Başladı- Eduardo Galeano
Dertkovan Bebekler Efsanesi- Gzt.com-Sky road

Murat ÇOKÜRETEN

Editör: Sonay BİLGİ ARABACI

Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ 

Diğer Yazıma Göz Atmak İster misiniz?

https://fisildayankalemler.org/nazimin-vasiyeti/

Yorumlar (2)

    • 29/04/2024

    Tesekkurler Zeynep aslında toptan getirmek lazım hepimizin ihtiyacı var.

  1. Zeynep
    • 29/04/2024

    Dertkovan bebek, ten bitanede bana kalemine sağlık

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Murat ÇOKÜRETEN

1963 Diyarbakır doğumluyum. İlk orta ve lise öğrenimimi Ankara’da tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksekokulu Radyo Televizyon Sinema Bölümü’nden mezun oldum. Mezuniyetimi takiben TRT GAP Diyarbakır Radyosu’nda Yayın Şefi ve Program Yapımcısı olarak çalışmaya başladım. 2017 yılında TRT İzmir Radyosu’na tayin oldum. 2018 yılının ağustos ayında TRT’den emekli oldum. “Sürekli Basın Kartı” taşıyorum. “Küba Günlerim” adlı gezi, “Efsaneler Hikayeler” adında inceleme araştırma ve “Tapınak Ağacı” adıyla öykü türünde yayınlanmış üç kitabım var. Yaşamımı İzmir’de sürdürüyorum.