AYDINLIĞA KOŞMAK: KURTULUŞ CADDESİ

AYDINLIĞA KOŞMAK: KURTULUŞ CADDESİ

Değerli okurlarımız malumunuz üzere 6 Şubat 2024’te ihtimallerin düşünülmediği asrın ihmalkarlığı sonucunda büyük bir depremi geride bıraktık. Bu vesileyle kaybettiklerimize Allah’tan rahmet geride kalanlara metanet diliyorum.

        Bizim çok güzel bir memleketimiz vardı. İnsanlar birbirini tanımasa bile selam verirdi. Apartman çağına geçmeden önce insanlar birbirine ziyarete giderdi komşuluk düşüncesi hakimdi. Apartmanlar yükseldikçe insanlar birbirinden uzaklaştı. Manzarası güzel dediğimiz her yerden bir apartman bir gökdelen yükseldi, insanlar birbirlerinden uzaklaştılar.

Antakya nergis kokardı. Hele hele bayramlarda bayram simitleri yapılırdı, ortalık kömbe kokusuyla dolardı. Dönerimiz meşhurdur bilirsiniz bol salçalı olur. Yemeklerden sonra künefe yerdik biz. Antakya’da her mezhepten insanlar yaşardı kimse kimsenin diline, dinine, ırkına ve mezhebine dil uzatmazdı. Antakya’da kardeşlik vardı, örneğin birini tanımasak bile o kişiyi kardeşimiz gibi severdik. Antakya misafirperverdi, eli boldu. İnsanlar Atatürk caddesinde eski Belediye Binasının olduğu yerdeki köprüde yürüyüşe çıkarlardı. Bizim çok güzel bir memleketimiz vardı etrafı tarih kokardı. Bizi aydınlığa Kurtuluş Caddesi kavuşturdu. Kurtuluş Caddesinin ilk adı Herod Caddesiydi. Cadde Hataylı heykeltıraşların yaptığı ve şehre estetik katan çinili heykellerle memleketimizi güzelleştiriyordu.

İlk zamanlarda Şamdancılar vardı, buralarda zeytin yetiştirildiği için ışığa ve ısıya ihtiyaç vardı. Zeytin dediniz mi aklınıza Hatay gelirdi. Hatay zeytinin başkentiydi. Oradan Kışla binasına Dörtayak binasına çıkardınız. Sonra Habib Neccar Dağı ardı sıra gelirdi. Ha Habib Neccar Camisini de ziyareti elden bırakamazdınız. Şehir yıllar boyu yıkıntıya uğrasa da Kurtuluş Caddesi eski güzelliğini kaybetmezdi hala öyle o zaman da halk şehri ayağa kaldırmıştı. Hatay Atatürk’ün şahsi davasıydı, 1938 yılında Hatay ile uğraşmaya başladı. Atatürk ölmek üzereydi, çok hastaydı. Fransızlar tıpkı Osmanlı Devleti zamanında olduğu gibi onu Hasta Adam ilan edeceklerdi ki Gazi Paşa Mersin ve Adana gezilerine çıkıp dosta güven düşmana korku verdi. Zor da olsa Hatayı Fransızlardan kurtardık.

Hatay Fransız elinde kalamazdı. Kalmamalıydı. Halk işgal altındayken ibadetlerini dahi yapamıyorlardı İzmir halkının başına gelenler onların da başına gelebilirdi. Hatay Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bağlı başlı başına bir devletti hem de yiğit bir devletti. Hatay’da halk oylamayla aldı bu memleketi. Ama yine de insanı insana kırdırmayı bildiler, isyancılar burada Türk nüfusa saldırdılar. Çok güzeldi bizim memleketimiz. Tabi sadece Hatay’dan bahsetmek İskenderun’a haksızlık olur. Çünkü İskenderun’da en az Hatay kadar ışıl ışıldı.

İskenderun narin bir çiçek gibiydi. Evler sahile ve çarşıya yakındı. İnsanlar sıkıldığında ya da bunaldığında çıkıp sahilde hava alırlardı. 5 Temmuz kurtuluş günlerinde Anıt Meydanında konserler verilirdi balon satılırdı. Esnaflar gelip satış yaparlar, yayınevleri kitap imzalardı. Sonra bir şeyler oldu istemediğimiz şeyler oldu, şehir sessiz bizler uykusuz, kimsesiz ve eksik kaldık. Tarih tekerrür etti, şehir yine yerle bir oldu, ders alamadık biz hiç tarihten. Çok güzel bir memleketin yerle bir oluşunu izledik. Ama yine de yiğit halkımız ümidini kaybetmedi asla kaybetmez!

Şahsi meselemiz dedik kolları sıvayıp şehri ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. Çalışıyoruz diyorum çünkü orada olmayanlar ve kalbi memleketiyle atanlar kalemlerine sığındılar. Eskiden matematiği sevmezdim zor gelirdi bana işlemler, şimdi de saatler zor geliyor, artık misal dört on yediler. İnsan hiç saat sayılarına düşman olur mu?

Geleceği, hayalleri çalan her şeye düşman olduk işte…

Seni hiç unutmadık biz,  dört on yedi hiç…

 

Editör: BEREN KAYA

 

Yorumlar (3)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 11/02/2024

    Meriç hocam Rabbim bir daha yaşatmasın 😔 lütfen yaşamamak için de dersimizi tedbirimizi alalım

  2. semiraysezgin
    • 9/02/2024

    Acının tarifi yok. O gece sabaha doğru oğlum yanıma geldi "anne çok büyük felaket oldu on bir il perişan deprem oldu "demişti.Hemen televizyonu açtık. İçimde hâlâ sızısı duruyor . Yapabildiklerimiz sınırlıydı ama olsun. O günleri hatırladım zaten unutmamıştım. Kalemine sağlik Meriç bey

  3. Ece Çinler
    • 9/02/2024

    Ellerinize ve kaleminize sağlık hocam çok güzel anlatmışsınız. Bir Hataylı olarak acımızın büyük olduğunu biliyorum ama herşeye rağmen halkıma da güveniyorum yeniden yapacağız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Umut Meriç BERBEROĞLU

14.09.2000 tarihinde Hatay ili İskenderun ilçesinde dünyaya geldim. 2007-2008 yılında Namık Kemal İlköğretim okulunda okuduktan sonra 2008-2009 yılında okulumuzun ortaokulunda okumaya başladım. Okulumuzun çıkarmış olduğu Düşler Sokağı adlı dergide deneme yazdım. 2016 yılında Rotary Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'ni kazandım. 2019 yılında okulumuzun Bilgisayarlı Muhasebe bünyesinde okurken İskenderun Gazetesi'nde köşe Yazarlığına başladım. Aynı yılın 19 Mayıs'ında İşgal Altında Çırpınan Şehir İstanbul adlı romanımı yazmaya başladım. 2020 yılında Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi Tarih bölümünü kazandım. Üniversite sınavı döneminde İskenderun gazetesinden ayrıldığım için 2020 yılının Ekim ayinda Sarı Zeybekler Gazetesi'nde köşe Yazarlığına başladım. 2021 yılında İzmir Bakırçay Üniversitesi Tarih bölümüne yatay geçiş yaptım. 2023 yılında Bağımsızlık Ateşi İzmir romanımı yazmaya başladım. 2023 yılının Aralık ayında kitabım yayınlandı. Aynı yıl Deniz Kartalı Gazetesi'nde köşe Yazarlığına başladım. Sarı Zeybekler Gazetesi'nde hem Kültür Müdürü hem de köşe yazarı olarak devam etmekteyim. 4 adet tiyatro oyununa senaryo yardımcılığı yaptım.