Ahlaki Erozyon
- Yazar: Metin ÖZDEMİR
- 29 Şubat 2024
- 100 kez okundu
Ahlaki Erozyon
Bu dünya sesimizi dinlememek için sadece kulaklarını değil kalplerini de kapatmış. Betonlaşmış zihinler, betonlaşmış kalpler… Vicdan yok, merhamet yok. Leş kesilmiş insanlar topluluğu.
Sosyal medyada yeme, içme, gezme dışında hiçbir aktivitesi olmayan insanlar… Sahte mutluluk pozları… Münafıklık almış başını gidiyor. Mahallesinde aç insanlar varken yediğini içtiğini sosyal medyada paylaşanlar, gerçekte üç beş dostu yokken on binlerce takipçi yapan, elinde bir kitap görmediğimiz kapitalizmin çarkına su taşıyan fenomenler (!)
Ayy kızlar sormuşsunuz çantan…. nerden diye. Çantam şuradan, elbisem buradan, kirpiğim şuradan diye sabah akşam sosyal medya sayfalarını israf eden tipler ve bunlar gibi olmak isteyen, bu tiplere iç geçiren yüz binlerce genç…
Gençlerin önündeki örnekler bunlar. Televizyonlar top, pop, kop (magazin) programlarına esir edilmiş, eğitim programları yok denecek kadar az. Toplumun gençlerine sunduğumuz değerler maalesef bunlar.
Televizyonlarda ahlâksızlığa milyon dolar yatırımlar yapılırken aynı zamanda toplumun temel yapısı da dinamitlenmiş oluyor. Yetişkini, genci bu ahlâksızlık girdabında boğuluyor, boğduruluyor.
Devletin bir kanalında milli piyango haramdır deniyor, diğer kanalında milli piyango çekilişi yapılıyor. Özendiriliyor. Toplumda güzel ahlâk örnekleri veren insanlar artık enayi yerine konuyor, eğitimsizlik, cehalet güzel ülkemi kötü huylu bir kanser hücresi gibi kemiriyor.
Müslüman olsun olmasın helal haram demeden parasına para katan insanlar lüks arabalarına binip bu topluma ait değilmiş gibi davranıyor. Toplumun sorunları ile ilgilenmiyor, gemisini kurtaran kaptan misali kendini kurtardığına seviniyor, zekat kavramı ile ilgilenmiyor.
Reklam uğruna cemiyetlerde boy gösterip vicdanını rahatlatıyor. Bir tarafta geçimini sağlamak isteyenler çöpten ekmek topluyor. Bir taraftan ejder meyveli smoothieli (ejder suyu) sofralar kuruluyor. Toplumun halinden haberdar olmayan başlar(!) Bütün bu ahlaki erozyona maruz kalmış toplumda çocuklarımızı, filizlerimizi bu gittikçe kötüleşen dünyaya bırakıyoruz.
Bizim yapmamız gereken dünyaya zaten temiz bırakılmış minik kalpleri, zihinleri kirletmemek, temiz kalmasına yardımcı olmak… Bataklıkta yetişen güller misali bu çocukların hakkını korumak toplumda en önce idarecilerin, sonra iş adamlarının ve sivil toplum örgütlerinin görevi. Anne babalar çocuklarına daha iyi eğitim verebilmek için asgari ücrete, gün aydınlanmadan iş için yollara koyulmakta, akşam vakti eve gelebilmekte.
Kendilerine istekleri için vakit ayırmayı bırakın, temel ihtiyaçları için çalışmak zorundalar. Her geçen gün hayatın ağır şartları altında intiharlara varan toplumsal travmalarla sarsılmaktalar. Hiç kimsenin ne makamına, ne şöhretine, ne kim olduğuna, ne zenginliğine fakirliğine bakarım.
Hepsine insan olarak bakar, insan olarak değer veririm. Bu hayatta belki de en birinci amaçlarımızdan biri de insan kalmak olmalı. Çünkü hepimiz insan olarak doğduk ve ölene kadar insan kalabilmeliyiz. Kriterim budur.
Maalesef birkaç kuruş için makam mevki için para için birkaç çevre için kendi karakterinden ödün veren, satılan, kayan o kadar insan gördüm ve görüyorum ki onlar sadece acınacak insanlar… Belki de yaşantısına en çok dikkat etmesi gereken insanlar kul hakkı yiyerek bir de en ön saflarda namaz kılmıyorlar mı? Üzülüyorum. Allah kul hakkı yemeyin diyor. Ufak tefek hatalarınızı affederim. Ama kul hakkını affetmem diyor. Müslümanlar maalesef münafıkça yaşıyor.
Üç beş kuruş için dünyalarını tehlikeye atmaktan çekinmeyenler, ahiretlerini de bilerek veya bilmeyerek yakıyorlar. Bir an önce toplum olarak doğru yola dönülmesi gerekmektedir. Sevgili Peygamber Efendimiz’in (sav) yaşantısı ve yaşadığı, temsil ettiği güzel ahlak bırakıldığından beri İslam coğrafyaları kan ağlıyor. İnsanlar her gün adalet, hukuk, demokrasi, eğitim, işsizlik, hürriyet çığlıkları atılıyor.
Bu sesler duyulmuyor, duyulmak istenmiyor. Fakir şükredecek ki zenginlerin düzeni bozulmasın. Beş yıldızlı otellerde ve büyük paralarla yapılan camilerde fakirlere zengin hocalar fakirlere şükredin mesajları veriliyor. Gönüllerde ilahi emirler makes bulmuyor. Temsil yok. Bir lokma bir hırka anlatılıyor. Cemaat anlatanın yaşantısına bakıyor. Sonra birbirine bakıyor…
Mağazalarda 19,99, 49,99 TL gibi fiyatlarla halk 1 kuruşluk ucuzluk uğruna algı yapılıp kandırılıyor. O 1 kuruş da vatandaşa geri verilmiyor. Ülke genelinde yapılan bu uygulamayla hırsızlığa göz yumuluyor. Allah aşkına böyle şeylerle bu ülkeden bereket kalkar mı kalkmaz mı? 1 kuruş da aynı milyon dolar da aynı eylem. Niyet aynı.
Dürüst esnaf malın değeri 20 TL ise 20 TL etiketi koyar. Dürüst pazarcı çürük, sağlam ayırarak ayrı fiyat koyar. Dürüst satıcı ayıplı malın kusurlarını söyler. Dürüst politikacı yalan söylemez, günü kurtarmaz. Milyonların kul hakkına girmez. Allah kul hakkı ile gelmeyin diyor. Sonsuz iktidar yok. Mezarlıklar kendini vazgeçilmez sananlarla dolu. Bize düşen ahlaklı kalıp ahlaklı yaşayabilmek…
Her gün gazetelerde, dizilerde, filmlerde beynimize sokulmaya çalışılan, yılmadan, usanmadan ahlâksızlık aşılanmaya çalışılan bir toplumda gelecekten bahsedilemez. Ünlü biri ahlâksızlık yaparsa susulur, halktan biri yapılırsa linç edilir. İkisi de ahlâksızlık. Biri idol, diğeri lince uğruyor. İkisi de aynı kötü fiiliyat. Tüm bu ahlaksızlar yaşanırken ruhlarını kirleten bu ahlaksızlar karşısında biz ağızlarımızı bile kirletmemeliyiz. Bize düşen budur.
Bu susmamız demek değil, bunlara sessizce önlem almak gerekir. Pislik her yere sıçrar. Ahlaksızlar bile artık ahlâksızlıklarından zevk alır hale gelmiş. Ahlâk diye bir derdi yok. Marulun, soğanın, patatesin peşinde koşulduğu kadar, hukukun, adaletin peşinde koşulmadıkça bu ülkede hiçbir şey değişmez…
Çocuk tecavüzleri, hayvan tecavüzleri, faiz, kul hakları, emeksiz zengin olanlar, adaletsizlik, particilik, adamcılık vb. bir çok örnek soğan, patates, 25 kuruşluk poşet kadar gündem olmuyorsa biz hangi değeri konuşacağız? Müslüman mıyız onu sorgulayalım. Söylemek istediğim bir şey de para pul ile ahlak elde edilemeyeceğini, her türlü iyiliğin kaynağının özümüzde aslında var olan güzel ahlâktan geldiğini söylemek.
Paraya, şerefe, üne bu kadar önem verirken; bilgeliğe, akla ve ruhunun büyük gelişimine bu kadar az önem vermekten utanmaz mısın? (Sokrates’in savunması-Platon) diyor Sokrates. İnsanlık kaybettikten sonra kimin kazandığının ne önemi var. Biz insanlığımızı, vicdanımızı, merhametimizi kaybettik gibi geliyor bana. Ülkeyi aslında kurtaracaklar akıl, eğitim, vicdan, adalet. politikacılar, partiler, ideolojiler, inançlar değil.
Gandhi’ye göre dünyanın 7 hatası: 1- Ahlaksız ticaret 2- İlkesiz siyaset 3- Niteliksiz eğitim 4- Emeksiz zenginlik 5- Vicdansız haz
6- İnsaniyetsiz bilim 7- Özverisiz ibadet. Bu 7 madde Gandhi’ye göre dünyanın 7 hatası, ahlaksızlar için de dünyanın 7 harikası olsa gerek. Eğer yüreğinde tüm dünyayı kucaklayacak bir sevginiz varsa korkmayın o acımasızlara da ahlaksızlara da yeter…
Seni kıranlara da kıracaklara da… Sevgi ve güzel ahlâk ile kurtarabiliriz bu dünyayı. Nefretin panzehri sevgi… Güzel ahlâk, ısının buzu erimesi gibi güzel ahlâk da günahları eritir. Allah’tan en büyük dileğimiz, hepimizi ahlâkı en güzel olan kullarından eylemesi ve Efendimiz (sav) “Hiçbir anne ve baba, çocuğuna güzel ahlâktan daha güzel bir miras bırakmamıştır” hadisi ışığında, geleceğimiz olan çocuklarımıza güzel ahlâkı aşılamamızı nasip etmesini ümit ediyorum.
İnsanlar, hiçbir zaman kendi mutluluklarını, başkalarının üzüntülerinde ve kendi yükselişlerini başkalarının alçalmasında aramamalıdır. Mutluluğun başkasının mutsuzluğu üzerine kurulu ise yerin dibine batsın öyle mutluluk… Önemli olan güzel niyet ile yolda olmalı, yoldan çıkanlardan olmamalı. Ortalık yoldan çıkanlardan geçilmiyor. Neticeyi O’na (cc) bırakmalı, kalbimizi saran küçük bir siyah noktayı tövbe ile temizlemeli…
Kalbin ilk günkü gibi temiz kalmasına gayret etmeliyiz. Peygamber Efendimiz’e (sav) “İnsanların cennete girmelerini en çok sağlayan şey nedir? diye sordular, “Güzel ahlaktır” buyurdu. Kişiye verilenlerin en değerlisi nedir, diye sordular, “Güzel ahlaktır” buyurdu. Güzel ahlak, ilim ve edep öğrenmekle, iyi insanlarla arkadaşlık etmekle elde edilir. Kötü ahlak da bunun tersidir. Yani cahil kalmak, edepsiz olmak, kötü insanlarla arkadaşlık etmekten hasıl olur.
Eski bir tapınak yazısında şöyle yazar. “Kaybetmeyi, ahlâksız kazanınca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki o yolda yenilmen bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür.” Bu fani ve her geçen gün kirlenen dünyada dürüst ve ahlaklı kalabilmek için daha çok çabalayalım…
Metin ÖZDEMİR
Editör: Nigar KAYA
Baş Editör: Elif ÜNAL YILDIZ
Diğer Yazılarımı Okudunuz mu?
Hocam kaleminize ve yüreğinize sağlık. Keşke hiç bitmeseydi bu yazı (bu öğütler). Ben de kendimce birşey eklemek isterim. Gençlerimiz televizyonda dövmeli bir ünlü görüyor, üç beş ay sonra herkes de dövme görüyoruz. Yine televizyonda göbeği açık bir kız görüyorlar, üç beş ay sonra sokaklar göbeği açık kız kaynıyor. Televizyonda gösterilen iyi şeyleri kimse örnek almıyor. (Gerçi pek iyi birşey gösterildiği de yok ya) Allah sonumuzu hayır etsin Metin hocam. Kaleminize sağlık
Kaleminize sağlık Metin hocam.Bu güzel yazıyı herkes okumalı.Ancak okuma alışkanlığının çok az olduğu ülkemizde nasıl olur bilemiyorum.Okuyanlar yine eğitimli insanlar oluyor. Çok okunması ve güzel ahlaka yönelinmesi dileğiyle...