Nevrimin Fizibilitesi
- Yazar: Emily Yaramis
- 3 Kasım 2024
- 41 kez okundu
Nevrimin dönengeçli yankısına pervasız kalmak ne mümkün.
Uykularım, uyuklamalarım… İnsan hep yarım. Her şey yarım yamalak. Yetişmedikçe işler, sinapslar birbirini dişler. Denge merkezi ismini beğenmez, mahkemeye gider. Dengesiz adıyla kâinata ferman büker. Ne alaka bilemedim ama ferman kelimesi, Maslow’un hiyerarşisini hatırlattı, dengesiz iletimin mayhoşluğunda.
Pandemi ile evine kapanan insanların yaşamlarında “farkındalık” denen bir girişim ve gelişim fark edilir şekilde oluşuverdi. Aynı ortamda neler yapılır, nasıl yaşanır unutan yahut bilmeyen çiftler, ayrılık çanlarıyla zılgıt çektiler. Kimileri iç dünyalarının ininde zerrelerinin kıymetini kıymetlendirme peşine düştü. Kimileri boşluktan lüzumsuz sarhoşluklara dalıp ne edeceğini bilemedi. Kendini bilme ve bulma yönünde ihtiyaçlar hiyerarşisi mühimdir.
İnsan denen meçhul, karnını doyurup, barınacak bir muhite sahipse ve kendini güvende hissediyorsa, özgürse yani, ilk iki basamağı geçiyorsunuz. Sonra aidiyet duygusu ve değer ihtiyaçları yani sevme, sevilme, saygı duyulma vs. psikolojik ihtiyaçların karşılanması ile piramidin en sonu, zirvesi kendini bulma çabaları başlıyor. Bu zirve, alt basamaklarda neyi, nasıl yaşadığı yahut algıladığıyla alakalı.
Din, dil, ırk, cinsiyet vs. ne olursa olsun her bir birey bu basamakları sağlıklı yaşamak ister elbette ki! Anlatmak kolay sanırdım. Anlatılmazım oldu sessiz çırpınışlarım. Sözüm müydü arşa yükselen yoksa sesim mi? Bilemedim. Bilinmezimdi tüm yaşadıklarım. Ciğerimin taa köşesinden infaz edilmiş tik taklar ordusu inliyordu. Baktığım her yerde bu bilinmezliklere aşina bir serserilik sezinledim duygu ve düşünce rotamda. Ekransız bir televizyon gibiydi simalar. Postları vardı ancak. Bir de postlu dostları. Hikâye hikâye ruhu birbirinde tatminkâr, menfaat urbalı erler komitesi işte!
“Kendini gerçekleştirme sanatına ulaşmak için yazmak, okumak ve en çok da konuşmak gerekliliğini hayatımızın fantezileri değil de temel ihtiyaçları şeklinde algıladığımızda, sesimiz, sözümüz israf oluyor diye hayıflanmayız,” diyordu nevrimin fizibilite kahyası. Ardından çokbilmişlik edasıyla toylanan saf benliğime “Sen kimsin ki!” modasında boy gösterenlere inat; ayağa kalkmanın, dirilmenin parolasını savuruyordu kahyam.
“Hiç kimsenin güvende olmadığı bir ülke!
Hiç kimsenin güvende olmadığı bir dünya!
Yaşam dibine kadar mayısa bulanmış olsa da, gönül dünyamızda vicdan ve merhametin hüküm sürdüğü, sevgi ve saygının ve dahi mutluluğa yelken açan tüm duygu ve düşüncelerin yeşerdiği güzel insan olmak ödevimiz ve görevimiz. İçten ve samimiyetle edilen niyazlarımız ruhumuzun gülleri. İçimizdeki bahçeleri güzel derlemek ve kâinatı güzel kokularla süsleyenlerden olmak ve en güzele bu güzelliklerle ulaşmak nasip olsun tüm güzel insanlara, vesselam!”
Nevrimin fizibilitesinden hürmetler ederim, efendim!
03/11/2024 Emily Yaramis
Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız
Bu yazının bütünü yazarına aittir.
Bir önceki yazımı okudunuz mu?:)
https://fisildayankalemler.org/konusursam/
Çok güzel gerçekçi bir yazı olmuş ❤️ Kaleminize sağlık ❤️