SİL BAŞTAN

SİL BAŞTAN

SİL BAŞTAN

Doğum günümdü, nerdeyse yarım asır oldum, kutlayamadım… Bu yaşıma kadar geldim, ne mutlu bana diyemedim… Mutlu olamadım, doğum günümü kutlamayı hak ettiğimi düşünmedim.

Peki siz neler hissediyorsunuz, son yıllarda yaşanan, kemiklerimizi donduran,  ardı arkası kesilmeyen vahşet cinayetlere? O küçük bedenleri, çektiği acıları, akıttığı göz yaşlarını düşündüğümde yüreğim parçalanıyor, susuyorum, korkuyorum, hatayı kendimde arıyorum, neden yaşandı bunlar, nasıl önleyemedik, o küçücük, gencecik bedenler toprağa girdiğinde, bu yaşıma geldiğime utanıyorum. Herkes bir şeyler yazdı, kınadı, lanet okudu, bir nebze içini döktü, anlıyorum.

Kabul edelim, bu lanetlediğimiz insanlar bizim aramızda yaşıyor, yoldan geçerken selam verdik belki, mahalleden tanıyoruz ya da bu insanlar büyürken, onları şekillendiren, iyiyi doğruyu öğreten/ öğrettiğimizi zanneden bizdik. Kabul edelim o masum yürekleri koruyamadığımız gibi bu canileri de yetiştiren biziz…

Çocukluğum geliyor aklıma, yokluk içinde birbirimize sımsıkı sarıldığımız, mahallemizin ailemiz olduğu, birbirimizi koruyup kolladığımız, herkesin birbirini tanıdığı, kocaman bir dünya sandığım, küçücük mahallem. Bizden bir iki yaş büyükler abla ve ağbilerimizdi, biraz daha büyükler amca, teyzeydi, daha büyükler varsa dede, nineydi.

Annelerimiz bir işi olduğunda bizi komşuya emanet ederdi. Üniversiteyi bitirene kadar demir kapımız yoktu, hatta lise dönemlerimde kapı kilitlenmezdi bile. Oyundan bitkin çıkan çocuklar, eve gitmemek için koşarak bizim merdivenleri çıkar, mutfağa girer, kana kana su içer, tekrar sokağa oyununa dönerdi. Kazara bir çocuk düşse, kim görse kaldırır, yarasını sarar, annesinin yüreği yanmasın diye çocuk ağlamasını bitirdikten sonra annesine gönderilirdi.

Kışın hava erken karardığı için okuldan eve dönerken korkmayalım diye mahallenin ağbileri duraktan eve kadar bir adım arkamızdan bize göz kulak olur, kapının önüne geldiğimizde ancak evlerine giderlerdi. Koruma vardı, vicdan vardı, merhamet vardı en önemlisi herkes birbirine saygı ve sevgi duyardı…

Bir şeyleri yanlış yaptığımız doğru ama böyle devam edersek felaket artarak devam edecek. Elimizi taşın altına koyma gerekirse sil baştan başlama vakti gelmedi mi? Ben varım! Peki benimle umudu yeşertecek kaç güzel yürek var? Başlayalım mı?
Saygı ve sevgilerimle,

Yıldız Tek Gamlı
03/10/2024

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal YILDIZ

Editör ve Redaktör : Hakan DİNÇAY

 

Bütün Yazdıklarından Yazarın Kendisi Sorumludur.

Yorumlar (8)

  1. Ayşe Özdemir
    • 11/10/2024

    🤚🤚🤚🤚♥️

  2. Ayşe Özdemir
    • 11/10/2024

    🤚🤚🤚🤚♥️

  3. Herkese teşekkür ederim ❤️

  4. Elif
    • 8/10/2024

    Yıldız hanım yine yürekten dokunuşlar ile yazmışsınız kaleminize kalbinize sağlık 🙏

  5. Yasemin Özdemir
    • 8/10/2024

    Türkiye'nin kanayan yarasına çektiğin dikkati kutluyorum Yıldız'ım.. Güzel yüreğinin emeğine sağlık.. ❤️

    • 8/10/2024

    Yine yerinde ve sağlam tespitler. Kutluyorum sizi.

  6. Nurgül Ekeke
    • 8/10/2024

    Yüreğine sağlık Yıldız hanım. Ben olumlu olacak her adımın arkasındayım.

    • 8/10/2024

    Ben de varım😊😊😊

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yıldız TEK GAMLI

1976 yılında Ankara’nın Altındağ ilçesinin bir semti olan Doğantepe’de büyüdüm. Aslen Nevşehirliyim. Tipik bir Anadolu ailesinin altı çocuğundan biriyim. Konya Selçuk Üniversitesi Akşehir M.Y.O. Muhasebe bölümünü bitirmek dışında Ankara’dan ayrılmadım. Ankara Hacettepe Üniversitesi Sağlık İşletmeciliğini tamamladım. Amerikan Kültür Derneği’nde İngilizce öğrendim. Bu arada Ankara Tabipler Odası’ndan Hastane Yönetimi eğitimini bitirdim. Tüm bu eğitimleri tamamlarken Ankara Özel Güven Hastanesi’nde 7 yıl çalıştım. Evlenince kendi sağlık işletmemize geçip 4 yıl Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nü yürüttüm. AÇEV (Anne-Çocuk Eğitim Vakfı)’le tanışıp, gönüllü annelik yaptım. Çocuklarla daha mutlu olduğumu fark edince Çocuk Gelişimi ve Eğitimi’ni bitirip, 2 yıl devlet okullarında sözleşmeli, 2 yıl özel kurumlarda İngilizce ve İngilizce Drama öğretmenliği yaptım. Meme ve lenf kanseri nedeniyle çocuklarım olan öğrencilerimden ayrıldım. Tedavim devam ederken TEMA Vakfı ile tanışıp, çocuklara doğayı anlatmanın yanında, ara ara yine onlarla birlikte vakit geçirmenin yolunu buldum. 2019 yılında Bursa Nilüfer’e taşındım. Kızlarım üniversiteye başlayınca, “eğitimin yaşı yok” deyip, hayalim olan Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölümü (Almanca) okudum. Minik Saka Kuşu, Sabun Kokulu Masal, Lunaparkta Keyifli Bir Gün, Cemilhan'ın Maceraları, Büyüklere Küçüklerden Masallar, Kayıp Balerin, Yüzyılın Masalları, Yavru Kedi, Gökçe Özgür Olmak İstiyor, Bir Pazar Günü, Paylaşmak Çok Güzel kitaplarının yazarı.