SANATIN ORTAYA ÇIKIŞI
- Yazar: İbrahim Aykut KAYA
- 11 Haziran 2024
- 92 kez okundu
SANATIN ORTAYA ÇIKIŞI
Paleolitik çağdaki yaşamın buzul ve buzul arası dönemlerde geçtiği düşünülürse, insanoğlunun doğa ile savaşı ile birlikte barınma ihtiyaçları gün yüzüne çıkmıştır. Sanatın Ortaya Çıkışı barınma ihtiyaçları sonucunda insanların mağaraları kullanmaları da zaruri hale gelmiştir. Günümüzde Güney Afrika’da Wondermark Mağarasında 2 milyon yıllık insan kalıntıları tespit edilmiştir. İnsanlığın ayağa kalkması ve dünyaya yayılmasının bir diğer örneği de Çin’deki Zhoukoudian (Jokodian) Mağarası’nda bulunan Homo Erectus kalıntıları olmuştur. Buna ek olarak unutulmaması gereken noktalardan birisi de ünlü “Pekin Adamı” fosilinin de bu mağarada bulunmasıdır.
İnsanların barınma amaçlı sabit yerleşim yerlerini bulmaları, buralarda konaklamaları sonucunda, geleceğe izlerini bırakmaları da başlamıştır. Bu izler, mağara duvarlarına kazıma ve çizme izleridir. İnsanoğlu belkide önemli gördüğü sahneleri önceleri duvarlara kazımış sonrada boya ile çizmiştir. Bu boyama işleri aşı boyasından siyah renge kadar uzanan pek çok boya çeşidi ile yapılmıştır. Bu örnekler “Resim” örnekleri olmuştur…
Elbette resimden çok daha önce insanların el becerisi gelişmiştir. Bu gelişimi biz Homo Faber ile görüyoruz yani alet yapan insan… Paleolitik Dönem insanları taşı yontup şekil verirken kendi ihtiyaçlarını karşılamak için hayal güçlerini de kullanmış ve bu kapsamda da el yeteneğini de geliştirmiştir. İşte bu gelişen yeteneğin adı “Zanaat” olmuştur. Zanaatin gelişmesi ile birlikte eş zamanlı olarak insan toplulukları arasında paylaşılması ile yayılmış ve kültürler de oluşmuştur.
Bu kültürler oluşurken zanaatin gelişmesi ve daha detaylı hale getirilebilmesi ( yani incelmesi ile) eğilimi de görülmüştür. İnsanlar bir taraftan yukarıda da ifade edildiği gibi mağara duvarlarına sahne ve olayları kazıyıp, çizerken diğer taraftan taşları yontarak küçük heykelcik ve figürinler de yapmaya başlamışlardır. Bunlara örnek olarak 35-40.000 yıllık Venüs von Hohle Fels heykelini kabul edebiliriz.
Elbette hiç şüphe yok ki en ünlü Venüs heykeli, Willendorf venüsü dür. Bunlar heykelcilik için çok güzel örnekler teşkil etmektedir. Yine 40.000 yıllık Aslan Adam oyması/ heykeli de mamut dişi üzerine yapılmıştır…
Görüldüğü gibi insanın varoluşu ve gelişimi ile birlikte insanı besleyen öğeler de gelişmiştir. Bunların temelinde heykel ve resim yatmaktadır. Hiç şüphe yok ki insanların 120.000 sene kadar önce ölülerini gömmeleri, başka bir dünya kavramı ve ölüye saygı kavramlarını da barındırmaktadır.
Kemikleri hammadde olarak kullanılabilecek bir unsurun defnedilmesi bu bağlamda açıklanabilir ve yine defnin olduğu yerde muhtemelen bir tören de olacağından, canlandırma ve belki de tiyatronun temeli buradadır denilebilir. Bilindik anlamda Çin, Roma ve Yunan tiyatrolarını tiyatro sanatı kabul etsek de temelindeki uygulamaların daha eski dayanakları da olabilecektir.
İnsanların ihtiyaçları ile ortaya çıkan zanaat incelip değişerek kendi içerisinde sanatı doğurmuştur. İnsanın ihtiyaçları ile ortaya çıkan sanat da sonrasında insana hizmet eden, insanların ruhunu ortaya koyan ve besleyen faaliyetler haline gelmiştir.
Yazar: İbrahim Aykut KAYA
Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal YILDIZ
Editör : Hakan DİNÇAY
Sanatın doğuşunun özünde bir sonraki gelene kendinden iz bırakma, haber verme vardır. Willendorf venüsü gerçekten eski insanın en zirve noktasıdır. Bugün ise maalesef homorezilus larla uğraşıyoruz 🤭