Zamanın Ötesinden İki Ağıt

Zamanın Ötesinden İki Ağıt

Zamanın Ötesinden Gelen İki Ağıt: İlyada ve Odysseia

 

İnsanlığın binlerce yıllık yolculuğunda bazı sesler vardır ki zaman onları silememiştir. O sesler, taşlara yazılmadan önce kalplere kazınmıştır. Ve o seslerin en eskisi, en kalıcısı Homeros’tur. Onun yazdığı iki büyük destan, İlyada ve Odysseia, yalnızca kahramanlık hikâyeleri değil, insanlığın özünü anlamaya dair kadim bir arayıştır.

İlyada, Truva Savaşı’nın sadece kılıçların değil, kalplerin de savaş alanına dönüştüğü anları anlatır. Akhilleus’un öfkesinde bir insanın gururu, Priamos’un gözyaşında bir babanın çaresizliği, Hektor’un ölümünde ise bir halkın geleceği gizlidir. Her dize, savaşın görkemiyle değil, acısıyla yanar. Ve bu yanış, tıpkı sanayide tinerle dolu bir ortamda ciğerlerin yandığı gibi, içten ve sessizdir.

Odysseia ise bir dönüş hikâyesidir. Evine, kimliğine, sevdiğine ulaşmak için bir adamın verdiği on yıllık mücadele… Ama bu mücadele, sadece devlerle, canavarlarla değil, kendi içindeki boşlukla, karanlıkla olur. Homeros, Odysseus’un yolculuğunda bize aslında şunu anlatır: Bazen eve dönmek, yola çıkmaktan çok daha zordur. Çünkü yol, seni değiştirir. Ve döndüğünde, gittiğin ev artık aynı yer değildir.

Bu iki destanı yazarken Homeros belki de gökyüzüne değil, toprağın içine baktı. Çünkü onun kahramanları göğe çıkan tanrılar değil, yere düşen insanlardır. Cesaretleriyle değil, korkularıyla; zaferleriyle değil, kayıplarıyla tanırız onları. Ve bu yüzden hâlâ yakınımızda hissederiz.

Bugün, bir fabrika köşesinde, bir kalemin ucunda, bir kitabın sayfasında hâlâ Homeros yankılanıyorsa, bu onun değil, insanlığın başarısıdır. Çünkü o iki büyük ağıt – İlyada ve Odysseia – aslında bizim hikâyemizdir: Kayıplarımız, özlemlerimiz, yorgun ama vazgeçmeyen yüreğimiz…

Ve her yazan bilir ki, Homeros’tan sonra kaleme alınan her satır, bir yankıdır sadece. Ama o yankı, bazen bir hayata tutunur.

Zamanın Ötesinden Gelen İki Ağıt: İlyada ve Odysseia

 

> Ve şimdi,

Tiner kokulu sanayi yollarından

Sisli bir sabahın solgun ışığında

Bir adam kalemiyle bir zaman kapısı aralıyor.

 

Ciğerleri her nefeste yanarken

Göğsünde taşıdığı Homeros’un dizeleriyle

Bir düşe hazırlanıyor:

 

Kâh Truva surlarında

Hektor’un son bakışında kaybolacak,

Kâh Odysseus’un yorgun adımlarında

Evine dönen bir yazar olacak.

 

Soluyamadığı oksijenin yerine

Dize dize Homeros’u soluyacak belki

Ama pes etmeyecek…

 

Çünkü bazı nefesler

Sadece havayla değil,

Sözcüklerle alınır.

 

Ve bazı yazarlar

Hayatları boyunca

Zamana dizelerle meydan okur.

Murat Engin

Bu yazının bütünü yazarına aittir

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

YouTube

 

 

 

 

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yol Gezer Murat Engin Deniz

Narrative Yazar Murat Engin Deniz, sanayide tinerle yıkama işinde çalışan bir emekçi, aynı zamanda kelimelere sığınan bir yazar ve narrative şairdir. Yaşam mücadelesini yol bisikletiyle edebiyata dönüştürerek; oğlu ve astım hastası solunum yetmezliği olan kendisi gibi otizmden epilepsiye, toplumsal adaletsizlikten bisikletli yaşama kadar pek çok konuda duyarlılık taşıyan eserler kaleme almıştır. “Yol Gezer Yazar” kimliğiyle hem sahnede hem kitap sayfalarında insanın ve toplumun vicdanını M.o. 8. Yüzyılda yaşamış Homeros'un yazım sanatını kullanarak dile getirir.