ŞÜKÜR

ŞÜKÜR

ŞÜKÜR

“Yapılan bir iyiliğin sahibini övgü ile anmak” manâsındaki “Şükr” kökünden türeyen “Şekûr”, yüce Allah’ın doksan dokuz isminden olup, “Çokça teşekkür eden” demektir. “Kulun az da olsa iyi bir ameline, fazlasıyla karşılık veren” anlamına da gelmektedir. O’nun (c.c.) lütuf, muhabbet ve merhametinin enginliği sonsuz ve sınırsızdır.

İbni Sîna, “Sürekli şikayet etmek kanı soğutur, dolaşımı yavaşlatır ve bu durum mizacın soğumasına sebep olur. Ayrıca, bolluk ve bereketin de önünü kapatır.” der ve ekler;” Şükreden insanların ise, kan dolaşımı hızlı, mizacı sıcak ve verdiği enerji de pozitiftir.” Şükretmek, kulluğun gereği olduğu gibi, insanın fıtratından gelen bir aşinalıkla şükretmeye ihtiyacı vardır.

Nimet, şükre bağlıdır. Kişi Allah’a şükrettiği müddetçe, Allah’ın ona olan nimetleri eksilmez. Şükür, Yaratıcımızın bizlere bahşettiği nimet çeşmesinden kana kana içmektir. Nitekim Rab’bimiz, İbrahim suresi 7. ayette, “Eğer şükrederseniz, elbette size nimetimi artırırım; eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.” Demiştir.

Kuran-ı Kerim’de defalarca günlük hayatta kullanılan kelimelerin mahiyetinin önemine vurgu yapılmıştır. Her insan üzerinde kendi kelimelerinden oluşan görünmeyen bir bulutla dolaşır. Şükreden kişi, her adımını şükür enerjisiyle atarken, şekva (şikayet) sahibi kişinin tüm adımlarında şikayet enerjisi vardır.

Şükreden insanlar, kendilerini sahip oldukları tüm nimetlere layık görürler. Oysa şikayet edenler, kendilerini sahip olduğu nimetlere ehil ve lâyık görmemektir. Şikayetçi insanlar, asık suratlı, teşekkür etmeyen ve kusur bulan yapıdadırlar.

Şükreden insanı dilinden tanırsın; insanlara çokça teşekkür eder ve Allah’a hamd ederler. Yüzlerinde de, kalplerinde de, o şükürden yayılan bir nur vardır. O nuru gözlerinle görür, kulaklarınla duyar ve kalbinle hissedersin..

“Nasıl ki şükür nimeti ziyadeleştirir, şekva da hastalığı ve musibeti tezyid (çoğaltır) eder.” Denilir. Şükretmeyi öğrenemezsen, şikayetten kurtulamazsın! Şikayet ettiğin müddetçe de, huzura eremezsin! Huzur, ancak şükürle mümkündür. Dünyada da, ahirette de, mekânı cennet olanlar, kalplerini huzura erdirenlerdir.

Fecr suresinin 27-28-29. ayetlerini hatırla; “Ey imanın huzuruna kavuşmuş insan! Sen O’ndan razı, O da senden hoşnut olarak Rab’bine dön. Böylece has kullarımın arasına sen de katıl. Cennetime gir!”

Eskiden güzel işler yapan ve hayırlı faaliyetlere vesile olan kişilere teşekkür etme anlamında, “Sa’yin meşkûr olsun.” Yani “Karşılığını  bulsun.” Denilirdi. Yüce Allah amellerimizi makbul, sa’yimizi meşkûr eylesin. Her daim şükreden ve teşekkür eden, şükrünün ve teşekkürünün karşılığını bulanlardan olalım… Amin.

Dîvan Edebiyatı’ndan bir beyit bizlere şükrü hatırlatsın;

– Ey azizim kıl şükür mâlın harisi olma pek

– Rızkına Allâh kefildir etme aslâ anda şek

– Ey aziz dost! Sende mevcut olan nimete şükret, daha fazlasını elde etmek için hırslanma.

– Senin rızkına Allah kefildir, bundan asla şüphe etme.

Yasemin ÖZDEMİR

Editör: Seda Özlem BAŞPINAR

Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ

Diğer Yazılarımı Okudunuz mu?

ZAN

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yasemin ÖZDEMİR

Yasemin Özdemir, 1985 yılında Konya’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Konya’da tamamladı. Selçuk Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Anadolu Üniversitesi Radyo Televizyon ve İktisat bölümlerinden mezun oldu. Çeşitli yerel televizyonlarda spikerlik, sunuculuk, muhabirlik ve seslendirme yaptı. 2013 yılında evlenen yazar, 2014’te kızı Serra’yı, 2017’de ise kızı Ceyda’yı kucağına aldı. Anne olduktan sonra kızlarından ve eşinden aldığı ilhamla, “Baba, Beni Annemle Büyütür Müsün?” kitabı ile yazarlığa adım atan Özdemir, “Ebeveyn-Çocuk” ve "Kadın" alanlarında kitap çalışmalarına devam etmektedir. Bir Tasavvuf aşığı olan Yasemin Özdemir, Hz. Mevlâna, Yûnus Emre, Niyazi Mısrî, Hacı Bayram-ı Velî ve daha birçok Tasavvuf ehlinin Dîvan eserlerini seslendirmektedir.