Serkan
- Yazar: Soner IRMAK
- 30 Mayıs 2024
- 94 kez okundu
Serkan
Her şeyi dinleyen Erkan’ın eşi, ne diyeceğini bilemiyor, suskunluğunu koruyordu. O sırada Erkan’ın telefonu çalmaya başladı, ekranda hastanenin numarasını görünce büyük bir panikle açtı. Titreyen sesiyle “Alo” diyebildi.
“Erkan Bey’le mi görüşüyorum?” diye sordu karşı taraftaki kişi. “Evet, benim” diye cevap verdi Erkan.
“Ben Demir Hastanesi’nden Irmak. Zeynep Hanım için aramıştım, hastaneye gelebilir misiniz?”
“Zeynep’e bir şey mi oldu?” diyerek sordu Erkan. “Buraya gelince Doktor Bey size gerekli bilgiyi verecek.” diyerek telefonu kapattı Irmak.
Erkan, eşine dönerek gözlerinin içine baktı, “Hadi hastaneye gidelim, belli ki Zeynep’in başına bir şey geldi, yoksa beni aramazlardı.” dedi. Erkan ve eşi hastaneye doğru yola çıktılar. 20 dakika sonra hastaneye vardılar ve hemen doktorun odasına gittiler. Doktor üzgün bir şekilde, “Eşinizi kaybettik, başınız sağ olsun!” dedi. Erkan şaşkınlıkla, “Ne oldu, hani durumu iyiydi?” dedi.
Doktor, “Beklenmedik bir komplikasyon gelişti.” diyerek sözlerini tamamladı. Erkan ve eşi çok üzüldüler, “Zeynep Hanım” dedi doktor, “Zeynep Hanım ölmeden önce size bir not bıraktı”
Erkan, üzgün ve gözleri yaşlı bir şekilde doktorun gözlerinin içine baktı, “Ne notu?” diye sordu. Doktor not yazılı kağıdı uzatarak, “Erkan Bey, bu not eşinizden size” dedi. Notu alan Erkan, önce karşısında oturan eşinin gözlerine baktı, sonra da dörde katlanmış kağıdı açtı. Notta şunlar yazıyordu:
“Serkan’ımı yetimhanede bırakmayın, o senin de oğlun. Benim yokluğumu aratmayın, eşinden de ricam, kendi oğlu gibi baksın. Serkan’ım size emanet, ona iyi bakın.”
Erkan’ın gözleri doldu, eşinin gözlerine bakarak, elindeki notu uzattı. Erkan’dan aldığı kağıdı bir solukta okuyan eşi de duygulandı ve gözleri dolmaya başladı. Erkan’ın ellerini tutarak hiç beklemediği cevabı verdi; “Hadi gidip Serkan’ı alalım, Zeynep Hanım’ın son vasiyetini yerine getirelim.” Duyduklarına inanamayan Erkan sevinçle eşinin elini tuttu, onu ayağa kaldırdı ve sarıldı. “Teşekkür ederim canım.” diyerek ekledi.
Zeynep’in cenazesini defnettikten sonra, yetimhaneye gittiler. Müdürün odasına geçip heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı Erkan; “Serkan’ı almak için ne yapmamız lazım?”
Müdür, “Birkaç prosedür ve imza var, sonra Serkan’ı alabilirsiniz. Görebilir miyiz?” diye sordu Erkan
Müdür, “Elbette görebilirsiniz.” diyerek telefonu kaldırdı ve “Oğlumuz Serkan’ı odama getirebilir misiniz?” dedi.
O dakikalar geçmek bilmiyordu, Serkan’ı görmek için sabırsızlanıyorduk. Eşimin elini tutuyor, kalbim duracak gibi hissediyordum. Mutluluktan gözlerimizin içi gülüyordu. Kapı açıldı ve Serkan içeri girdi. Ben kapıya doğru başımı çevirdim, bakışlarını yakaladım; koşarak bana doğru geldi. Yere diz çöktüm, Serkan’ı kucakladım, sarıldım, öptüm ve “Oğlum” diyerek kokladım. “Bu benim eşim Burcu ablan.” diye tanıttım.
Burcu da “Oğlum,” diye sarıldı, öptü, kokladı “Bizimle yaşamak ister misin Serkan?” dedi. Serkan bana baktı ve ağlamaya başladı. Burcu ayağa kalktı, elimi tuttu ve “Artık üç kişi olarak devam edeceğiz hayatımıza.” dedi.
O sırada yetimhane müdürü bizi sessizce oturduğu koltuktan dinliyordu. Biz müdüre dönük oturuyorduk, Serkan benim önümde ayakta, Burcu karşımda oturuyordu. “Evet Müdür Bey, prosedürleri ayarlayın, biz de imzalayalım, Serkan’ı alalım.” dedikten sonra imzalarımızı attık.
İki kişi yaşadığımız evde artık üç kişi olarak devam ediyoruz; Serkan’ı öz evladı gibi bağrına basan bir anne, Burcu’yu öz annesi gibi seven Serkan ve onlara kol kanat geren Erkan.
Bu yazının içeriği ve sorumluluğu tamamen yazarına aittir.
Editör: Seda Özlem BAŞPINAR
Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ
Diğer Yazılarımı Okudunuz mu?
Yüreğinize emeğinize sağlık kutlarım
Ve mutlu son ...