Otizme nasıl alışılır, Direnerek mi kabul ederek mi ?

Otizme nasıl alışılır, Direnerek mi kabul ederek mi ?

Otizme nasıl alışılır, Direnerek mi kabul ederek mi ?

Sabaha kadar aynı kelimeyi çok kez tekrarlayabilen ve bizim de tekrarlamamızı isteyen şeydir Otizm..
Çelik gibi sinir sistemine sahip değilseniz , ilk devrede paramparça eder sizi , alüminyuma yakınsanız hele ilk devrenin bitmesini bile beklemez. Bozulur sistem hem fiziksel gücünüz tükenir hem psikolojik gücünüz.

Tahammül sınırını aşıp sona getirir herşeyi eğer sağlam bir duruş sergilemezseniz , soğukkanlı ve dik duramazsanız bükmeye hazırdır sizi. Öyle birşeydir otizm.. Tanımını yüz kere yapsak size bir gün vakit geçirmeden asla anlayamazsınız nedir otizm ..
Kendimizi ayakta tutabilmek için , böyle sağlam çelik gibi bir sinir sistemine sahip olabilmek için kaç gece sabahladık bilseniz düşüp bayılırsınız.

Kaç kere eşiğinden döndük bazı vazgeçişlerin bir bilseniz anlardınız neden bu kadar soğukkanlı ve metanetli olduğumuzu..

Bir bilseniz kaç kere sövüp isyan hareketi başlattığımızı ama hayatı herşey normalmiş gibi devam ettirdiğimizi şaşırırdınız.
Hiç dramatize etmeden en çarpıcı hallerimizi , savaşlarımızı, bozgunlarımızı, yenilgilerimizi, hala hiç pes etmediklerimizi ve artık bıraktım. Dediklerimizi bir görseniz bize bir kelime bile söyleyemeden aklınızı kaçırırdınız.
Günde elli kez çorap giydirip elli kez çıkarıldığını görseydiniz, uyutmak için yatırıp yataktan en az elli kez kalkan hallerini görseydiniz, takıntılardan bir oyuncağı bulmak için kaç dükkan gezdigimizi, bir diş fırçalama bir tırnak kesimi için kaç ton fiziksel güç harcadığımızı izleyebilseydiniz, iki seanslık terapiler için ne kadar yolu aylarca gittiğimizi bilseydiniz, daha fazla eğitim alabilsin daha çok sosyalleşsin diye toplumla nasıl bir savaş halinde olmak zorunda kaldığımızı izleseydiniz , sabaha kadar uyumayan çocuğu kimseyi rahatsız etmesin diye oyalamaya çalıştığımız hallerimizi görseydiniz, krize girdiğinde ağlarken hangi hallerde müdahale ettiğimizi görseydiniz dudağınız uçuklardı ve “neymiş bu be”

derdiniz , o zaman neden kuyruğu bu kadar dik tutmak zorunda olduğumuzu anlardınız.

Bazılarının gündelik dertlerinin bizim için çıtır çerez olduğunu ve Otizme maruz kalıp artık işin mutfağından çıkmış ebeveynlerin nelerden geçip son ana geldiğini ifade ettim size..
Bütün bunlara rağmen; özel gereksinimli çocukların annelerine mesajım ektedir ;
İstediğimiz kadar ağlayalım, istediğimiz kadar bağıralım, düşelim kalkalım.. Nihayetinde tek bir kurtarıcımız var kendimiz. Bize en çok “biz” lazımız.
Uçakta oksijen maskesini önce kendinize takar gibi önce kendimizi iyi edip sonra çocuğumuza odaklanacağız.
Olay anında çekici bulup camı kırmak ve otobüsten atlamak gerekirse o camı kırıp kendinizi kurtarın çünkü siz iyi olmazsanız çocuğunuz da iyi olamayacak.

 

Elif AY
Baş Editör: Elif ÜNAL YILDIZ 

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?

BANA DAMDAN DÜŞENİ GETİRİN 

Yorumlar (4)

  1. Yıldız TEK GAMLI
    • 28/02/2024

    O kadar doğru ki... Bana merdivenden düşeni getirin, diye boşa söylememiş Nasreddin hocam... Biz ne kadar anlıyoruz desek de, o kadar uzağız sizin geçirdiğiniz her sürece... Lütfen tekrar tekrar daima anlatın ki anlayalım hiç olmazsa yanınızda olalım...

  2. İbrahim Aykut Kaya
    • 25/02/2024

    Çok güzel bir yazı... Elinize sağlık

    • 25/02/2024

    Sağolun Bekir bey teşekkür ederim, amîn 🙏

  3. Bekir SEVİK
    • 25/02/2024

    Kaleminize sağlık Elif Hanım. Allah tüm özel çocukların ailelerinin yardımcısı olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Elif AY

1991 İstanbul Üsküdar doğumluyum , İstanbul Üniversitesi Sosyal Hizmetler mezunuyum, evliyim biri özel gereksinimli iki oğlum var , uzun süredir özel gereksinimli çocukların ve ailelerinin yaşadıklarını yazıyorum. Makale ve köşe yazarlığı yapıyorum.