MECBURDUM

MECBURDUM

Aşk olsun aydınlığa,
Yeni doğmuş gözkapaklarında,
Berrak yağmur damlaları süzülür,
Ölmeyi henüz bilmeyen bir bebeğin kundağında.
Sevinç ışıldayan gözlerine,
Feza seren sözler gülsün.
Hani benim bahar yutkunan kalemim?
İçimde ki sızı, sen hâlâ çocukça bir dünsün. 

Hani meraklı, hırçın sitemlerim?
Korkudan mı ağlıyor paytak paytak satırlar?
Kim bu başımı okşayıp gidenler?
Avutan sözler verip, hep tadına bakmadan alırlar. 

Hani özlediklerim?
Kursağım da düğümler.
Heyecan yalancı bir emzikmiş meğer,
Baharımdan çiçekler koparıp,
Yine ağlatmak için gülümser. 

Peki çıngıraklı oyuncaklarım nerede?
Sesinde sebebini bilmediğim mutluluklarım?
Hepsi birer ses, ben salladıkça çıkarmış meğer,
Duyduğum kadar ve öyle görmek istediğim için,
Güldürüyormuş beni sebep avuntularım.

Meğer büyümek korkmakmış cesaretten.
Hep büyümek isterdi ya kusurlarım.
Kusurun kendisiymiş büyümek aslında,
Baksana ne kadar masummuş her şey orada,
Acılar şefkatli, gülüşler ne kadar da bizden..
 
Nankörlük bende, terk etmişim kendimi,
Heyecanımı, teneffüse koştuğum koridorda.
Misketlerimi çalan çocuklara öfkemi bile,
Arıyorum şimdi, içimde şu sönmeyen korda.

 Nihayet ki bilenlerdenim değerini,
Özleyenlerdenim, hiç öldürmeden hemde.
Yirmi sekiz yaşıma geldik biz beraber,
Ona sarılarak dayandım onca derde. 

Ne aşka, ne sevmeye ne de inanmaya hevesimi,
Bırakmayan karanlığa büyümeye mecburdum.
Değer denilen kelimeyi bile bilmediğim yaşta,
Masumca emeklerken, herkesin boyu uzun,
Yükselmeyi bilmeye, yürümeye mecburdum.
Heveslerin satın alındığını, gülüşlerin sahteliğini,
Görmeye, tanımaya, ağlamaya mecburdum.

Ben seni terk etmedim çocuk!
Ben senin gözlerinde ki duyulmayan sesleri,
Duymaya, anlatmaya, yazmaya mecburdum.

Bak ben hâlâ yanındayım, büyümedim,
Büyütmeye çalışıyorlar beni zorla.
Bak ben hâlâ emekliyorum, yürümedim,
Beni sensiz yürütmeye çalışıyorlar.
Ben alışmadım çocuk sensizliğe,
Görüyorsun, onlar alışıyorlar.

Hepsi zorlaydı işte, mecburdum hep.
Bak onlar hâlâ birbirleriyle tanışıyorlar.
Hep büyüyor yalancılar, çocukluklarımız.
Ama ben hiç istemiyorum onları biliyormusun?
Söz, her yazdığımda konuşacağım seninle.
Sakın o masum sesini kimselere duyurma,
Hep içimde yaşa, beni seninle öldür,
Aramızda kalsın konuştuklarımız.

 

Oğuz KARABULUT
10.05.2023 – 02.00

 

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Oğuz KARABULUT

1995 Yılından bu yana Bursa'da doğdum ve yaşıyorum. Mesleğimi Bilişim sektöründe icra ediyorum. Birşeyler yazmaya İlkokul'da 9 yaşımda eğlence amaçlı akrostiş şiirler yazarak başladım. Çocukluk psikoljisiyle yeteneğim arkadaşlarım ve öğretmenlerim tarafından ilgi gördükçe yazmaya daha da yoğunlaşarak akrostiş yerine standart şiirler yazmaya çalıştım. Sanırım 4. Sınıfta sınıf öğretmenimiz birşeyler yazmamızı istemişti o an ki düşüncemle duygusal anlamda daha etkileyici olacağını düşünerek Anne şiiri ve bu şiiri annesini özlemiş bir çocuk duygusuyla yazmıştım. Tahtaya çıkıp okuduğum da okudukça öğretmenimizin ağlamaya başladığını mendille gözlerini sildiğini fark etmiştim okumam bittiğinde kalkıp bana sarılıp öpmüştü. Dedim ya o an ki çocuk psikolojisiyle bu durumdan mutlu olmuştum çünkü amacım buydu ve yazdığım şiir dinleyenleri etkilemişti hemde istediğim şekilde. Ancak tenefüste yanına gidip annemin yaşadığını şiirin etkileyici olması için bu şekilde yazdığımı söylemiştim. Bu hiç unutmadığım bir anıdır şiirin birer satırdan ibaret değil belirlenen hislerin sanatsal bir ifadeyle aktarılması olduğunu o zamanlar fark etmiştim. 5. Sınıfta Türkçe öğretmenimiz ders esnasında Şiir, kompozisyon, hikaye benzeri etkinlikler yapmamızı isterdi bu konuda hırslıydım ne yalan söyleyeyim ilgi çekmeyi de severdim hangi çocuk sevmez ki bu beni gaza getirirdi açıkçası. Bize verdiği konularda en uzun yazıyı en kısa sürede ben yazardım ve 42 kişilik sınıfta tek yıldız alan bendim bu durum yazma hevesimi körüklüyordu aslında yazmayı seviyordum ancak çocukluk psikolojisiyle bir nevi motivasyon aracım olmuştu. Hali hazırda 5-6 yaşlarımda dinlemeye başladığım Rap müzikleri ezberleyip okulda, mahallede ve öğretmenlerimin neredeyse her gün defalarca kez beni tahtaya çıkartmasıyla okurdum. 11 yaşımda Rap sözleri de yazmaya başladım kendi çapımda birşeyler karalıyordum ve adımın Oğuz olduğunu kimse bilmezdi henüz okula bile gitmediğim yaşlarda adım Rapçi'ye çıkmıştı. Uzun lafın kısası hâlâ daha hobi olarak Şiir, Rap lirikleri ve farkındalığa sebep olmak istediği psikoloji yazıları ve deneme yazıları yazıyorum. Aslında yazmakta ki en temel amacım içimi dökmek ve deşarj olmak. Anlatamadıklarımı veya insanlarla konuşmak istemediklerimi, suskunluklarımı, üzüntülerimi doğrusu anlaşılmadığımı düşündüğüm veya duygusal olarak içimde ki tüm birikmişliği yazarak rahatlamak. Silinmesi, yok olması umrumda bile değildi. Sadece yazmayı seviyorum ve yazmayı seni en iyi tanıyan ve anlayan bir başka sen olarak tanımlıyorum. Yani yazmak bir nevi seni anlayan bir sen demek benim için kısaca. Bunu bir başka benle kısıtlamanın bencillik olduğunu birçok bir başka benlerin yazdıklarımda kendinden bir başkasını görmesinin, okumasının, içinde sessiz kalan birşeyleri satırlarımda bulduğunda tebessüm etmesinin daha değerli ve anlamlı olacağını düşünüyorum ve o tebessümlere ait yüreklere fısıldayan bir kalem olmayı temenni ediyorum. Oğuz KARABULUT