Katlanılmaz Hayatın Katlanır Bisikleti

Katlanılmaz Hayatın Katlanır Bisikleti

Katlanılmaz hayatın katlanabilir bisikleti

Sanayinin keskin tiner kokuları arasında geçimini kazanmaya çalışan sessiz bir adam savaşçı vardı. Her gün, elleriyle araba parçalarını yıkarken içini yakan sadece kimyasallar değil, aynı zamanda ciğerlerinde yıllardır susturulan çocukluk hastalığıydı: Astım. Küçük yaşta konmuş bir tanıydı bu, ama büyüdükçe herkes gibi doktorlar da bu yükü görmezden geldi. “Geçer,” dediler. “Zaten çocukluktan kalma.”

Ama geçmedi. Her tiner damlası bir nefesini daha çaldı. Her soluk, biraz daha zorladı göğsünü. Nefesi kısaldıkça, umudu da daraldı. Ta ki bir gün, doktorunun “Temiz hava, düşük tempo, mümkünse bisikletle yaşa” demesine kadar.

İşte o an, onun için bir kırılma noktasıydı. Aldığı ilk şey bir katlanabilir bisiklet oldu. Sessizce cebinde biriktirdiği umutlarını yükledi seleye. Artık her hafta sonu, sanayinin paslı çitlerinden kaçıp doğanın koynuna pedal çeviriyordu. Her gidiş bir kaçış, her dönüş bir direnişti.

Bisikletiyle birlikte hayata yeniden tutundu. Soluyabildiği her temiz hava zerresi, bir şiirin mısrası gibiydi onun için. Belki meslek hastalığı sayılmayacaktı yaşadığı şey, belki raporlar susacaktı… Ama Muradı yaşama tutunmakti, annesinin mezarının başında ağlayarak ve bisikletiyle susturulan hikâyesine yeniden ses vermeyi öğrendi. Çocuklukta Çağlayan köyünde koyun otlatırken elinde eski bir okul defteri bir kurşun kalem şiir yazardı büyüdüğünde şiirleriyle bir yolculuğa çıkacağının farkında bile değildi.

Bir Nefeslik Yol

( Katlanır bisikletiyle bir çocuğun hayata tutunuşuna)

Sanayinin demir soluğunda,
Tinerin göğsü delen kokusunda
Bir adam vardı, sessiz ve suskun —
Bir çocukluk hastalığına tutsak,
Ciğerlerine sığınmış astımın yorgunluğunda.

Ne bir iş güvenliği raporu,
Ne de doktorun kaleminde bir ağırlık…
“Geçer,” dediler.
Çocuklukta kalır sandılar o geçmeyen soluğu.
Ama her soluk bir yangın,
Her nefes bir eksilmekti içinde.

Sonra bir sabah…
Bembeyaz önlüklü bir umut:
“Temiz hava… Düşük tempo…
Mümkünse bisikletle yaşa.”

O gün başladı
Katlanan umuduyla yolculuğu.
Sanayiden çıkınca
Göğsüne dolan ilk temiz havayı
Bir şiir gibi yazdı ciğerlerine.
Ne kâğıt vardı ne kalem,
Ama her pedal bir mısraydı artık,
Her iniş bir özlem,
Her yokuş bir direniş.

Annesinin mezarında
Titreyen bir çocuk ağlıyordu yeniden.
Elinde eski bir okul defteri,
Bir köyde — yamaçların sessizliğinde —
Koyun otlatırken yazdığı ilk şiirleri
Bugüne tutunuyordu.

Ve bisikletin ince tekerleriyle
Geçmişin izlerini sürüyordu.
Ne tiner kokusu vardı artık,
Ne ciğerini yakan paslı parmaklıklar.
Sadece rüzgâr…
Ve bir nefeslik hayat
Şiirin içinde yol alıyordu.

Çünkü bazı hastalıklar iyileşmezdi,
Ama bazı adamlar yazıyla iyileşirdi.
Ve bazı bisikletler,
Hayata tutunmanın en güzel duası olurdu.

Murat Engin Deniz 

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız

Bu yazının bütünü yazarına aittir

Profilim

YouTube 

 

 

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yol Gezer Murat Engin Deniz

Narrative Yazar Murat Engin Deniz, sanayide tinerle yıkama işinde çalışan bir emekçi, aynı zamanda kelimelere sığınan bir yazar ve narrative şairdir. Yaşam mücadelesini yol bisikletiyle edebiyata dönüştürerek; oğlu ve astım hastası solunum yetmezliği olan kendisi gibi otizmden epilepsiye, toplumsal adaletsizlikten bisikletli yaşama kadar pek çok konuda duyarlılık taşıyan eserler kaleme almıştır. “Yol Gezer Yazar” kimliğiyle hem sahnede hem kitap sayfalarında insanın ve toplumun vicdanını M.o. 8. Yüzyılda yaşamış Homeros'un yazım sanatını kullanarak dile getirir.