KALEMİN KELÂMI YAŞLILIĞIN KALBİ

KALEMİN KELÂMI YAŞLILIĞIN KALBİ

KALEMİN KELÂMI YAŞLILIĞIN KALBİ

Yaşlılığın Kalbi

Yaşlılık, insan hayatının doğal ama çoğu zaman görmezden gelinen evrelerinden biridir. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre, 2050 yılına gelindiğinde 60 yaş üstü bireylerin sayısı 2 milyara yaklaşacak, bu da dünya nüfusunun beşte birinden fazlasına karşılık gelecektir (WHO, 2023).

Türkiye’de de tablo benzerdir: Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2024 verilerine göre, ülkemizde 65 yaş üstü nüfus oranı %10,2’ye yükselmiştir. Bu artış, yalnızca bir demografik veri değildir; aile yapısından sağlık hizmetlerine, sosyal politikalardan toplumsal vicdana kadar geniş bir alanda yankı bulmaktadır.

Bu bağlamda huzurevleri, modern toplumların yaşlılığa verdiği cevabın en somut göstergelerinden biridir. Çoğu zaman “bakım merkezi” olarak anılsalar da, aslında yaşlılığın kalbinin attığı, görünmez yalnızlıkların ve sessiz hatıraların biriktiği mekânlardır.

Burada yaşayan bireyler için en temel ihtiyaç, sadece sağlık ve güvenlik değil; değer görmek, sevilmek ve hatırlanmaktır.

Sosyolojik araştırmalar, huzurevlerinde kalan yaşlıların en büyük sorunlarının başında yalnızlık ve toplumsal dışlanma duygusunun geldiğini göstermektedir.

Modern şehir hayatının hızla bireyselleşmesi, aile bağlarının zayıflaması ve üretim merkezli yaşam anlayışı, yaşlı bireylerin ailelerinden koparak kurumlara yönelmesine neden olmaktadır.

Bu süreç, çoğu yaşlı için “unutulmuşluk” hissini beraberinde getirirken; bazıları içinse yeni bir sosyal çevre ve dayanışma olanağı sunmaktadır.

Öte yandan, iyi yönetilen huzurevleri yaşlıların hayatını yeniden anlamlandırabileceği alanlara dönüşebilir. Grup etkinlikleri, sanat ve hobi faaliyetleri, gönüllü destekleri ve psikososyal programlar, onların yaşam kalitesini belirgin şekilde artırmaktadır.

Nitekim yapılan araştırmalar, sosyal etkileşim düzeyi yüksek huzurevlerinde kalan yaşlıların depresyon oranlarının daha düşük, yaşam memnuniyetlerinin ise daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır.

Asıl mesele, toplumsal bakış açımızdır. Eğer yaşlılığı yalnızca bir “yük” olarak görürsek, huzurevleri de kaçınılmaz olarak birer bekleyiş mekânına dönüşecektir. Fakat yaşlılığı “bilgelik dönemi” olarak tanımlarsak, bu kurumlar geçmişin bilgisini ve deneyimini koruyan değerli merkezler haline gelebilir.

Sonuçta “yaşlılığın kalbi”, yalnızca belli bir yaş grubunun duygusal dünyasını değil, toplumun vicdanını işaret eder. Bir toplum yaşlılarına nasıl davranıyorsa, geleceğini de öyle inşa eder. Yaşlıların kalbine dokunmak, insanlığın kalbine dokunmaktır.

Kaynakça

World Health Organization (WHO). World Report on Ageing and Health. 2023.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK). İstatistiklerle Yaşlılar, 2023

 

Nurgül BALCI

Editör: Nigar KAYA

Diğer Yazılarımı Okudunuz mu?

GELENEĞİ SÜRDÜRMEK Mİ YOKSA?

Bu Yazının Tamamı Yazarına Aittir

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Nurgül BALCI

Nurgül Balcı — Hayatını Harflerle İnşa Eden Bir Yazar Nurgül Balcı, yazmayı nefes almayı kadar doğal gören, kelimeleriyle yaşadığı duyguları, düşünceleri ve gözlemleri satırlara döken bir kalem. Bugüne kadar çeşitli edebiyat dergilerinde yazıları yayımlandı, pek çok yazarla ortak proje kitaplarına imzasını attı. Bu çalışmalar, kaleminin gücünü pekiştirirken, edebiyat çevresinde de adının daha fazla duyulmasını sağladı. Balcı’nın ilk bağımsız eseri “Yazmak Yaşamaktır”, adeta bu felsefesinin de manifestosu niteliğinde olup şiir Kitabı. Bu kitap, yaşamanın ve yazmanın birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini ortaya koyuyor. Ona göre yazmak; yaşanılanları, hissedilenleri ve düşünceleri kalıcılığa kavuşturmanın en etkili yollarından biri. Hayatın içinde fark edilmeyeni, görülüp de söze dökülmeyeni ortaya çıkarmak, insan ruhuna dokunmanın ve kalıcılığı yakalamanın anahtarı. Nurgül Balcı, yazılarında daha çok insanı, duyguları, ilişkileri, yalnızlığı, umudu ve hayatın zor koşullarında yaşamanın değerini işler. Onun kalemi, zor zamanlarda dahi yaşamanın, paylaşmanın ve üretmenin mümkün olduğuna inanan, bu inancını yazınsal yaratılara dönüştüren bir kalem. Nurgül Balcı, yazmayı kendini ifade etme, insanı anlatma ve hayata dokunmanın en etkili yollarından biri olarak görülüyor. Okurlarıyla kurmayı hedeflediği bağ, satırları arasında saklı — sıcak, sahici ve derin.