İKİNCİ BAHAR

İKİNCİ BAHAR

İKİNCİ BAHAR

 

Genç kız üniversite sınavını kazandığını öğrendiğinde havalara uçtu. Mahallede ve arkadaşlar arasında adeta bayram havası esti. Liseden erkek arkadaşı sınavı kazanamamıştı. Mecburen ayrı kalacaklardı. Küçük bir şehirden başkente gidecek olmanın verdiği heyecan haddinden fazlaydı. Çocukluğunda akraba ziyaretlerine gidince görmüştü başkenti. Valizini özenle hazırladı. Vedalar edildi, konu komşu akrabalar ile görüşüldü. Heyecanlı, maceralı bir yolculuk yaptılar. Babasıyla birlikte yaptırdılar okul kaydını. Yurda da yerleşti. Akrabalar ziyaret edildi. Babası onu yurda bıraktı, memlekete döndü. Artık başının çaresine bakma zamanıydı. Gözü açık, girişken bir kızdı. Okulun ilk günleri çabuk geçti. Yeni yerler, yeni arkadaşlar derken kış geldi. Telefon görüşmeleri sık olmasa da ailesiyle özlem gidermeye yetiyordu. İlk yılı güzel tamamladı. Yaz tatilinde memleketine döndü. Erkek arkadaşı başka ülkeye çalışmaya gitmişti.

Zaten mektuplarına cevap yazmıyor, telefonlarına çıkmıyordu. Bu duruma üzülüyordu. Kalbi kırık olsa da yaz ayının nimetlerinden fazlasıyla faydalandı. Annesi, ablası ondaki değişikliği fark etmekte gecikmediler. Eskiden dağınıklığını topladıkları kız gitmiş, derli toplu, titiz biri gelmişti. Tatil bitti, ikinci dönem başladı. İkinci dönem okulun kapısında son model arabasıyla bir genç duruyordu. Birini bekliyor gibiydi. Altın sarısı saçları, yemyeşil gözleriyle Cemre’yi fark etmiş, takibe almıştı. Bu durum birkaç gün devam etti. Zengin bir ailenin tek oğluydu Oğuz. Bir eli yağda bir eli balda, kolejde okurken okulu bırakmıştı. Bir okul çıkışı Cemre’nin yanına yaklaştı. Kendini tanıttı. Karşılıklı tanışmadan sonra bir kahve içme davetine hayır diyemedi genç kız. Sürekli gezmeler, tatiller, rüya gibi bir hayat sunuyordu genç kıza. Günler hızla aktı gitti. Evlenmeye karar verdiler. Oğuz’un ailesi karşı çıktığı gibi görüşmelerini de yasakladılar. İki genç kararlıydı, okulu bırakıp sevdiğine kaçtı genç kız. Aile evinde kalmaya başladılar. Arada okula gidip gelmeye başladı. Ailesi sorunca “Derslerim iyi” diyebilmek için. Bir yılın sonunda yaz tatili için memleketine gidecek, ailesine ne diyecekti? Gerçeği ailesine açıkladı ve kıyametler koptu. Ne zorluklarla okumaya göndermişlerdi!

Beklediği tepkiyi gören genç kız ilk otobüsle koca evine döndü. Resmî nikâh kıydılar. Artık evin bir odasında oturan, aileye hizmet eden gelin olmuştu. Bir yıl sonra kızı doğdu. Hastaydı bebek, tedavisi uzun sürdü. Ne umutlarla geldiği şehirde ne ummuş, ne bulmuştu. Yanlış kararlarının cezasını çekiyordu. Arkadaşları bir bir mezun olup atanmışlardı. Onları görünce pişmanlığı artıyordu. Önce kiraya çıktılar, aile desteğini çekince geçim sıkıntısı çektiler. Aile evine tekrar döndüler. “Bu durum böyle gitmez” deyip okumaya karar verdi. Gizli gizli kalan derslerini geçti, mezun oldu. Yetkili birinin yardımıyla ataması yapıldı. Eşinin karşısına dikildi. “Ben öğretmen oldum, görev yerim burası.” dedi. Aile şiddetle karşı çıktı. “Bizim gibi zengin bir ailenin gelini nasıl çalışır? Çocuğunu ihmal edecek.” gibi bahaneler öne sürdüler.

Zaman geçti, evladı büyüdü, iyileşti ama kocası çalışmıyor hâlâ baba parası yiyordu. Kiralarda oradan oraya sürünüp durdular. Evde kavgasız günleri yoktu. Her kavgada ayrılık kararı alıp vazgeçiyorlardı. Kızı büyüdü, bir kızı daha oldu. Şiddetli geçimsizlik yüzünden boşandılar. Kavgalar devam etti. Şehir değişikliği de çare olmadı. Arada çocuklar vardı.

Bir gün markette raflara bakarken eski sevdiceği karşısında belirdi. Şaşkınlıkları geçince hâl hatır sordular. İkisi de evlenip ikişer kız evlat sahibi olmuş, boşanmışlardı. Daha sık görüşmeye başladılar. Evlilik kararı aldılar. Yıllar önce ayrılan yolları tekrar birleşti. Bu kez kimsenin fikrini sormadılar. Sade bir isteme töreni yapıldı. Kızlarına rağmen ikinci kez gelinlik giydi. Yaşadığı zorlu deneyimden sonra, sağlık sorunları da yaşayınca hayatın ne kadar yaşanmaya değer olduğunu anlamıştı. İkinci baharına ikinci şansı verdi. Geçmişe bir sünger çekerek…

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal YILDIZ

Editör/Redaktör: Hakan DİNÇAY

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

Elife Akgül

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?

YAŞAM DÖNGÜSÜ

Yörük Kültürü’ne Işık Tutan Romanıma Buradan Ulaşabilirsiniz : MELİK KIZI

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Elife AKGÜL

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunuyum. 58 yaşındayım ve ev hanımıyım. Yörük kültüründen etkilenerek kendi yaşamım ve ailemin yaşantıları üzerinden hatıralar ile roman ve öyküler yazdım. Aynı konseptte edebi ürünler üretmeye devam ediyorum. Şu ana kadar yazdığım fakat yayınlanmamış bir roman, bir öykü, bir tiyatro senaryosu ve bir şiir bulunmaktadır. Tarzımı Cengiz Aytmatov ve Yaşar Kemal’e yakın görüyorum.