DOĞRU KAPI VE DOĞRU ANAHTAR 

DOĞRU KAPI VE DOĞRU ANAHTAR 

DOĞRU KAPI VE DOĞRU ANAHTAR 

“Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil! Ne zaman, bilmem! Yeter ki o kapıda durmayı bil! “(Mevlana)
Para uğruna çalınmadık kapı bırakmayanlar acaba ne zaman kuldan çok Allah’ın kapısını çalarlar bilinmez. Rızıksızlıktan ölen yok. Allah(cc) rızkımıza kefil olmuş.

Bizim gelecek korkumuz, aç kalma endişemiz, hırsımız çoğu şeyin önüne geçmiş. Bundan dolayı hepimize yetecek cennet kadar güzel bir dünyayı cehenneme çevirdik. Hırs, makam ve dünyevi zevkler uhrevi hedeflerin önüne geçti. Şeytanın artık hiçbir şey yapmasına gerek yok gibi. Tüm kıtalarda insansı yardımcıları var ve o kadar çok ki bunlar tüm dünyayı masum, mazlum insanlara zehir ediyor.

Bu dünya kapısından ahiret kapısına geçerken dünyada neler göreceğiz kim bilir? İnsanoğlunun her kapıyı açan anahtarın para olduğunu üstün tuttuğu günden bu yana; kalpleri açan anahtar da kalpler de pas tuttu. Kalpleri anahtarlar bile açmıyor artık.

Kalpler gibi anahtarlar da pas tuttu. Evler, villalar, arabalar alındı. Süslü püslü kıyafetler giyinildi. Sahip olduğunu sandıklarımıza sevindik. Sahip olamadıklarımızdaydı hâlâ gözümüz. Oysa hiçbiri bizim değildi. Bize emanet edilmişti. Bizim olduğunu sanıyoruz hâlâ dünya ve ahiret kapısı arasında.

Kalp kilittir! Her kalbin anahtarı da farklıdır. “Ne kadar zorlarsan zorla, yanlış anahtar doğru kalbi açamaz” demiş Mevlana. Kalpleri açmayı denemiyoruz artık. Her açtığımız kalpte belki bin defa kırıldık. Doğru kalbe ulaşacak anahtarı mı bulamadık?

Eskisi gibi değil artık kalpler. Kalpleri bozan etkenler çoğaldı. Kalpler bozulunca toplum da haliyle bozuldu. Çocuklara yeni, güzel bir dünya bırakmak isterken daha da bozduk. Her geçen gün bir önceki günden zor. Peki doğru kalplere ulaşacak anahtarlara nasıl ulaşılacak?

Bana göre çözüm; sen doğru dur, eğri er geç belasını bulur. Eğri belasını bulur ama bulana kadar kalpler yine paramparça. O kalbin anahtarını bulmak da faydası yok. Bir dokunsan bin ah işitiliyor dünyada. Hele hassas kalplerde…

Herkes beşer olarak doğsa da insan olabilmek, sonrasında insan kalabilmek çok önemli. İnsansılardan geçilmiyor ortalık. Yanlış anahtar ile doğru insanı bulmaya çalışıyoruz. Mesele bizim doğru anahtar olma potansiyelini taşımakta ve doğru insanı bulabilme. Bu da kolay değil.

Doğru insan belki ömrünün başında belki ömrünün en sonunda bile çıkmayacak. İmtihan dedikleri zaten bu kapılar arasında. Kapının ötesinde belki bambaşka kapılar açılacak. Bilmiyoruz. Bize verilen görev emrolunduğumuz gibi dosdoğru olabilmek. Olabilene ne mutlu!

Geldik, gidiyoruz. Bir kapıdan bir kapıya… Ahiret kapısını açacak anahtarı belki bulacak belki de bulamadan ömrümüz bitecek. Hem de kapıdan geçerken sahip olduğun her şeyi de bırakarak… Kalbinde ve zihnindekilerin temizliği, saflığı doğru anahtar olacak…

“Ben” değil “biz” dediğimizde kazanacak insanlık da insan da.
Bir yetimin kahramanı olsan…
Ayakkabına uygun çanta takmaktan çok takamayanları da görsen…
Bir öksüzün başını okşayıp gönüllerin kahramanı olsak…
Kibirden kalkmış burunlarımızı indirebilsek.

Beli bükük bir ihtiyarın kahramanı olsak.
Onun kahrını, nazını çekebilsek…
Bir mazlumun kahramanı olsak.
Onun hakkını tüm dünyaya haykırsak.

Mesela mazlumun yanında olup zalimin karşısında olabilsek.
Bir hastanın dermanı olabilsek,
O hastanın başını koyabileceği bir omuz olsak…
Kusur işleyenin kusurunu örtebilsek…

Dünyada para babası olup süper kahraman olmayı hayallerini bırakıp gerçek kahraman olabilsek…
İşte o zaman doğru anahtarı bulup doğru kapıdan geçme ihtimalimiz olacak.

Belki de Allah’ın(cc) inayeti ile doğru kapıdan geçebileceğiz. Çünkü Allah (cc) tek istediği kul hakkı ile gelmeyin diyor.

Sırat dünyada geçilir…

Önceki çalışmamı da inceleyebilirsiniz:

Mecburiyet / Stefan Zweig / 

Editör: Mesude BOZKURT 

Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ 

Yorumlar (1)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 12/07/2024

    Kaleminize yüreğinize sağlık hocam ❤️

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Metin ÖZDEMİR

METİN ÖZDEMİR 1979 yılında Bursa'da doğdum. İstanbul Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümünden 2002'de mezun oldum.Evli ve bir çocuk babasıyım. Eğitime ve kitaplara olan aşkım hiç bitmeyecek. Elimden geldiğince topluma örnek olmayı amaçlıyorum.