CANIM SÖKÜLDÜ, İÇİM DÖKÜLDÜ

CANIM SÖKÜLDÜ, İÇİM  DÖKÜLDÜ

CANIM SÖKÜLDÜ, İÇİM  DÖKÜLDÜ

       Bugün Eylül’ün beşi günlerde Cuma. Benim için dinlenme günüydü. Çünkü John artık okula gidecekti. Ve ben de dinlenip yürümekte zorluk çeken bacaklarıma huzur verecektim. Ama ne mümkün? 

         WE ARE THE PEOPLE! diye başlayan bir destansı içlenişle kendi küçük dünyamın serzenişlerini yazdım durdum. Tam beş sayfa onlar şunu yaptı, ben bunu yaptım ve onlar şunu yaptıktan sonra ben bunları hissettim diye beyan ettim. Sözde hak arayışındayım. Bir yandan evde kendim bile annesi olduğum hâlde birçok şeyde zorlanırken böyle tepki göstermeleri normal diyorum, diğer yandan bugüne kadar ne kadar zorlansalar da böyle iteleyici, öteleyici, ebeveynin bamtelini sarsan bir uygulama hiç görmediğim için yaptıkları haksızlığa katlanamıyorum. 

        Oryantasyon çalışmalarının başarısız yürütülmesi mi, özel eğitim hakkında yeterli bilgi ve donanım eksikliği mi, ebeveyne kullanılan incitici uslüp mü, kanuni hakların haksızlığa sebebiyet verici ucu açık yasaları mı? Acaba hangisi beynimi ve yüreğimi bu kadar yıprattı bilmiyorum. 

          İnsanlar neden çok içten gülen insanların ciğergâhını dağlamak için elinden geleni ardına koymaz. Tüm hırsıyla yüzünüzdeki tebessümü yok etmek için and içen düşmanların olması üç günlük dünyayı ne de yaşanılmaz kılıyor. 

         Hâlbuki bu yıl her şeyi hayâl ettiğimiz gibi yaşamaya başladık. Yeni bir eve geçtik arkadaşlarımıza yakın olalım diye. Müsait günlerimizi çocuklar için dolu dolu değerlendirelim diye. İlk defa arkadaşımla dışarı çıkabilmiştim. Bu benim için oldukça imkânsız bir nimetti. Ama imkânlı oldu. En ufak şeylerle mutlu olabilen bir fıtratız bizler. Bu nimete deliler gibi sevinirken evladımın okuldan red yemesi boğazıma bir düğüm oldu. Debeleniyor içimde cereyanlı suistimâller. İzbe bir yalnızlığı hiçbir vakit tercihlenmedim. Lâkin hep buna evrildim. Her şey tersten tersten giderken bile düz olmak şiarımdı. Bunca yamuk yumuk sinsi seylâplar ruhumun dönemeçlerine ket vursa da düz olmaktan dümdüz durmaktan vazgeçmedim. 

        Rahmetli Barış Manço’nunda dediği gibi “Eğri eğri doğru doğru!” olmayı  tercihlendim. Bizim köyün Keloğlan’ı gibi dosdoğrucu olmak, istediğini almakta ısrarcı olmak karakterlerini yaşamak düştü canıma kırkından sonra. 

         Ben bilmezdim haklıyken haksızlıkla boğumlanmayı. Ben bilmezdim kitabına uyduracam diye ayak kaydırmayı. Ben bilmezdim şuursuzluğun şerha şerha sineleri saracağını. Hiç bilmezdim insanların bu kadar kötü olacağını. Nece zorluklar yaşasamda boğulmazdım yorgunlukta. Ölmeye hâlim yok mesela. Eylül’ ü hüzün sardırdın her yanıma, beni benden ettin, beni kendinden ettin diye suçlayasım var. Gel gör ki aylardan bir ay işte. O da bitip gidecek. Ekim’e yeni suç dosyası var mıdır acaba vicdan mekanızmasında! Artık şaşıramıyorum mesela. Ağzım açık kalmasa bi de. Valla şaşkınlıktan değil. Kelimeler birikmiş dimağımda. Deli danalar misâli savurmaktayım. Peki bu hâl hak mıdır bana? Konuşamayan birinin ahvâlini bilmek için biraz suskunluk oyunu oynamak gerekmez mi! Belki o vakit suskunluğun karanlık yüzünü görür, hiç konuşmadan nasıl bir hayat yaşanıldığını sezinlerdim. Belki o vakit yavrumun ruhunun gezindiği diyarlarda demlenirdim. Belki o vakit öfke denen duygunun çarmıhına gerilmez, küheylanlar gibi zaman iplik iplik mutluluğa dolardım. Ne bileyim belki meleklerle muhabbet kuran  gerçek bir insan olurdum.

VESSELAM…

09/09/2025

Emily Yaramis

 

Bir önceki yazımı okudunuz mu? 
İnstagram

Yorumlar (4)

  1. drover sointeru
    • 27/09/2025

    Hey! I could have sworn I've been to this blog before but after checking through some of the post I realized it's new to me. Anyhow, I'm definitely delighted I found it and I'll be bookmarking and checking back often!

  2. Yıldız Tek Gamlı
    • 18/09/2025

    Sevgili Emily, duygularına katılıyorum ve sımsıkı sarılmak bu adaletsizlikler de yanında olmak istiyorum...

    • 10/09/2025

    Kaleminize, duygularınızı aktaran samimi yüreğinize sağlık.

    • 10/09/2025

    Emily hocam yazınızı ilgiyle okudum.Yardima ve anlayışa en çok özel bireyler ve ailelerin ihtiyacı var.Onlsrın işi yeterince zor, anlayış göstermek yardımcı olmak insanlık görevimiz.Alzaymer olan anneme bakıyorum uyku yok dinlenmek yok rahat yemek yemek , gezmek yok.Siradsn aktiviteler bile bizim için lüks .Sizi gerçekten anlıyor ve . sitem etmekte haklı olduğunuzu görüyorum.Allah bize yardım etsin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Emily Yaramis

ilk olarak 1982 yılında Çankırı ilinin Balıbağı köyünde bir sabah vakti annesinin yüzünde bir tebessüm olarak belirdi. Yedi yaşına kadar köyün bütün güzellikleriyle hemdem olmuştu. Duygu ve düşüncelerin en güzel ifadesini oluşturan alfabeyi Çankırı Atatürk İlköğretim Okulunda çok kıymetli ögretmeni Nilüfer Yığın’dan öğrenmişti. Orta ögrenimini Dr. Refik Saydam İlköğretim Okulunda tamamladı. Çankırı Nevzat Ayaz Anadolu Öğretmen Lisesinden Ondokuz Mayis Üniversitesi Sinop Egitim Fakültesi Okul Öncesi Öğretmenliğine uzanan eğitim yolunun daha nerelere uzanacağını bilmiyordu. Düzce ve Ankara da iki yıl kara tahtanın başında talihinin aydınlık taşlarını döşüyordu. Sevdanın gönül kapısını çalması ile Amerika'ya uzanan yolun kapılarının açılması bir olmuştu. Şimdilerde eşi ve dört evladıyla Oklahoma City'de can ipliğini zaman çıngırağına sarma gayretinde. Öğretmenliği ve anneliğinden taşan kelimelerden ördüğü hayat deseninden oluşan deneme ve şiirleri çeşitli dergilerde gönüllere doğru yol almaya devam ediyor.