CAMIN ARDINDANKİ KADIN

CAMIN ARDINDANKİ KADIN

CAMIN ARDINDANKİ KADIN

BÖLÜM 5: Aynanın Öte Yanı

Zeynep gözlerini açtığında, odasındaydı. Ama artık bu odanın bir “oda” olup olmadığından bile emin değildi. Her şey çok sessizdi. Sessizlik neredeyse çınlıyordu.
Kalktı. Kapı açık değildi ama kilitli de değildi. Önceden her zaman içeriden kilitlenirdi. Ama şimdi… sanki kliniğin tamamı boşaltılmıştı.

Koridora çıktı. Hiçbir hemşire, hiçbir hasta, hiçbir gözetim kamerası, hiçbir ayak sesi yoktu.
Sadece… çıtırtılar…
Uzaktan gelen, bir duvarın içinde kemirilen tahta gibi.

İlerledi. Ayak sesleri sanki yankılanmıyor, emiliyordu. Klinik tanıdık ama yabancıydı. Duvarlardaki renkler bir tık daha soluk, ışıklar bir ton daha sarıydı.
Bir kapının önünde durdu.

ARŞİV ODASI

Bu kapı yıllardır kilitliydi. Zeynep daha önce birçok kez önünden geçmişti, içeride ne olduğunu hiç kimse bilmiyordu. Ama şimdi açıktı.
Kapı gıcırdayarak aralandı. İçerisi soğuktu. Çok soğuktu.
Dizili dosyalar, yıpranmış klasörler, eski daktilo sesi gibi düşler…

Bir rafta, kırmızı bir klasör duruyordu. Üzerinde yazan isim: Zeynep Karaman
Eli titreyerek aldı. Açtı. İlk sayfa:
“Giriş Tarihi: 2001”
Altında bir not:
“4 yaşında getirildi. Dış dünyayla iletişimi kesik. Sürekli aynı kelimeyi tekrar ediyor: ‘Ayna’.”

Zeynep nefesini tuttu. 2001?
“Ben… 1997 doğumluyum. O zaman dört yaşındaydım… Ama…”
Anlam veremedi. Sayfaları çevirdi.
Fotoğraflar.
Çizimler.
Raporlar.

“Bilinç parçalanması belirtileri.”
“Ayna travması: kendi yansımasını başka biri zannetme.”
“Kendini dışsal bir varlık olarak izleme eğilimi.”

Altına elle yazılmış, titrek bir not:
“Zeynep artık kendini iki kişi sanıyor. Siyah mantolu bir figür yaratmış. Onu görmediğimizde sinir krizleri geçiriyor.”

Zeynep yere çöktü. Elini alnına koydu. Gözyaşları akmadı. Artık ağlayamıyordu.
Kendi geçmişinin sahte olabileceği fikri, gerçeklerden daha soğuktu.

Kapının arkasından bir ses geldi.
Tanıdık.

“Güzel. Uyanmaya başladın.”

Zeynep hızla ayağa kalktı.
Sesin geldiği tarafa yöneldi.
Koridorun sonunda, hastaların toplandığı ortak salon vardı. Yıllardır orası “yenileme” nedeniyle kapalıydı.
Ama şimdi açıktı.

İçeri girdiğinde… kalbi yerinden fırlayacak gibi oldu.

Salonun duvarları boydan boya ayna kaplıydı.
Ve her aynanın içinde farklı bir Zeynep vardı.

Birinde çocuk.
Birinde ağlayan genç.
Birinde siyah mantolu.
Birinde hastane üniforması giymiş.
Birinde… hiç gözleri olmayan bir yüzle bakıyordu kendine.

Zeynep çığlık attı ama sesi yankılanmadı.
Çünkü… ağzını açtığında aynalardaki Zeyneplerden biri konuştu onun yerine.

“Gerçeği bastıran sensin. Her gece bu koridora geldin. Her gece yazdın. Her sabah unuttun.”

“Bizi sen yarattın. Her parçanı bir aynaya hapsederek kendini korudun.”

“Ama şimdi camlar çatlıyor. Ve biz… özgür kalıyoruz.”

Salonun ışıkları söndü. Aynalar birer birer çatlamaya başladı.
Zeynep yere çöktü. Bağırmak istedi ama nefesi yoktu.
Bir şey onu arkasından tuttu.
Soğuk.
Kemikli.
Yavaşça kulağına fısıldadı:

“Sıra… sende.”

Zeynep gözlerini tekrar açtığında… tekrar odasındaydı.
Ama artık ne klinik aynıydı, ne de o Zeynep’ti.

Kapı bir kez daha tıklandı.
Açıldı.

İçeri doktor girdi.
Ama bu sefer doktorun yüzü yoktu.
Sadece aynadan yansıyan bir gölgesi vardı.

Zeynep ilk kez gülümsedi.
Çünkü artık kimin hasta olduğunu biliyordu.

DEVAM EDECEK

 

 

Editör: Nigar KAYA

Diğer Yazılarımı Okudunuz mu?

CAMIN ARDINDAKİ KADIN

Bu Yazının Tamamı Yazarına Aittir

Yorumlar (2)

  1. drover sointeru
    • 28/09/2025

    I am pleased that I detected this website, just the right information that I was searching for! .

  2. Yıldız Tek Gamlı
    • 18/09/2025

    Çok heyecanlı gidiyor bakalım ne olacak ❤️

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Soner IRMAK

1982 KOCAELİ/GEBZE doğumlu altı çocuklu bir ailenin en küçük çocuğuyum. Çocukluğum Gebze'de geçti. Bekarım lise mezunuyum. Özel bir şirkette tam zamanlı çalışıyorum. Kalemin gücü platformunda kitap çılgınlar kitap kardeşliğinde bulunuyorum. Yazar ve şairler (YAZŞADER) derneğinin KOCAELİ İl temsilcisi olarak görev aldım. Özel bir sebepten dolayı (YAZŞADER) derneğinden ayrılma kararı aldım. YAZŞADER derneği adı altında ADANA BURSA İSTANBUL TÜYAP kitap fuarları dahil birçok kitap fuarlarına da katılım sağladım. Babamı akciğer rahatsızlığından dolayı kaybettim ve kendimi en iyi şiirle anlatabileceğimi hissettim. Şiir yazmak bana bir terapi gibi geldiğini hissedince yazdığım şiirleri kitap hali fikri doğdu ilk şiir kitabım olan HAYATIMDAKİ SAYFALAR isimli şiir kitabımım doğdu. Yazmaya doymadım yazdıklarımı ikinci şiir kitabımla taçlandırmak istedim ve ANKA’NIN GÖZYAŞLARI isimli şiir kitaplarım doğdu. Bu arada SPOTİFY ve 250 platformda kendi sesimle kendi yazdığım şiirleri seslendirdim. Ayrıca şarkı sözü de yazıyorum. Bu yolda beni yalnız bırakmayan İbrahim AKDENİZ kardeşime sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.