CAMIN ARDINDAKİ KADIN

CAMIN ARDINDAKİ KADIN

CAMIN ARDINDAKİ KADIN

BÖLÜM 2: Aynanın İçinden Gelen

Kadın başını kaldırdı ve Zeynep’in gözlerinin içine baktı. En azından Zeynep öyle sandı. Çünkü hâlâ bir yüz görememişti; sadece boşluk… Simsiyah, sonsuz bir boşluk.

Kadın, ellerini yanına bıraktı, sonra arkasını döndü ve binanın arkasına doğru yürümeye başladı. İlk kez hareket etmişti. Ve garip olan, Zeynep’in içindeki o ses de sustuğu anda olmuştu.

İlk kez sessizlik, gerçekten sessizlik gibiydi.

Tam ayağa kalkmıştı ki, kapısı üç kez tıklatıldı. Yavaş. Ritmik. Boğuk.

Zeynep dondu kaldı.

Tık.
Tık.
Tık.

“Kim o?” diye sordu, sesi neredeyse çıkmadı. Yanıt gelmedi. Yaklaştı. Kapının altından bakmak için eğildi. Bir şey yoktu.

Ama yerde bir not vardı. Yine.

“BİR YALANI SİL, BİR GERÇEĞİ GÖR.”

Zeynep titreyen elleriyle notu aldı. Odanın köşesine oturdu. “Bir yalanı sil…” ne demekti bu? Duvarına yazdığı yazılara baktı. Her biri geceden kalmaydı, hiçbirini hatırlamıyordu. Yazılar birbirinin üstüne binmişti, semboller garip bir düzende yayılmıştı.

Gözü aynaya kaydı.

Ayna… İlk geldiği gün doktorlar özellikle söylemişti: “Aynaya fazla bakma. Zihnin seni yanıltabilir.” O zaman çok saçma gelmişti. Şimdi ise anlamlıydı. Çünkü ayna birkaç gündür yansıtmakla yetinmiyor, dinliyordu.
Bir gece, kendi yansımasını kendisinden önce hareket ederken görmüştü.

Zeynep aynaya yaklaştı. Dikkatle baktı. Soluk soluğa kalmıştı.
Ve birden, yansımanın dudakları kıpırdadı.

“İlk yalan neydi, Zeynep?”

Zeynep geri sendeledi. O an hatırladı: küçükken, babasıyla ilgili söylediği o yalan… Annesine, babasının onu dövdüğünü söylemişti. Oysa yalan söylemişti. Sadece kendisine kızdığı için.

O yalanın ardından babası bir yıl boyunca psikolojik değerlendirmeye alınmıştı. Annesi boşanmıştı. Zeynep ise… hiçbir zaman aynı olmamıştı.

Ayna şimdi bu anıyı kusuyordu adeta.
Ve tam o sırada, aynanın camında bir çatlak belirdi. Kendi kendine.

“Bir yalanı sildin.”

Arkasını döndü, duvardaki yazılardan biri kendi kendine silinmişti.
Geriye sadece üç kelime kalmıştı:

“SIRA GELİYOR SANA.”

Zeynep ilk kez ağlamadı. Çünkü anlamıştı. Bu, bir deliliğin başlangıcı değil, bir tür bedel ödemeydi.
Ve her gecenin sabahında, yeni bir gerçeklikle yüzleşecekti.

Soner IRMAK 

Genel yayın yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ 

Yorumlar (1)

  1. Güzel gidiyor bakalım nelerin bedelini ödeyecek?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Soner IRMAK

1982 KOCAELİ/GEBZE doğumlu altı çocuklu bir ailenin en küçük çocuğuyum. Çocukluğum Gebze'de geçti. Bekarım lise mezunuyum. Özel bir şirkette tam zamanlı çalışıyorum. Kalemin gücü platformunda kitap çılgınlar kitap kardeşliğinde bulunuyorum. Yazar ve şairler (YAZŞADER) derneğinin KOCAELİ İl temsilcisi olarak görev aldım. Özel bir sebepten dolayı (YAZŞADER) derneğinden ayrılma kararı aldım. YAZŞADER derneği adı altında ADANA BURSA İSTANBUL TÜYAP kitap fuarları dahil birçok kitap fuarlarına da katılım sağladım. Babamı akciğer rahatsızlığından dolayı kaybettim ve kendimi en iyi şiirle anlatabileceğimi hissettim. Şiir yazmak bana bir terapi gibi geldiğini hissedince yazdığım şiirleri kitap hali fikri doğdu ilk şiir kitabım olan HAYATIMDAKİ SAYFALAR isimli şiir kitabımım doğdu. Yazmaya doymadım yazdıklarımı ikinci şiir kitabımla taçlandırmak istedim ve ANKA’NIN GÖZYAŞLARI isimli şiir kitaplarım doğdu. Bu arada SPOTİFY ve 250 platformda kendi sesimle kendi yazdığım şiirleri seslendirdim. Ayrıca şarkı sözü de yazıyorum. Bu yolda beni yalnız bırakmayan İbrahim AKDENİZ kardeşime sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.