Buhranlar Girdabında Arayış

Buhranlar Girdabında Arayış

Buhranlar Girdabında Arayış

Korkuyu Beklerken (Oğuz Atay)

Hikâyeler:

1.Beyaz Mantolu Adam

2.Unutulan

3.Korkuyu Beklerken

4.Bir Mektup

5.Ne Evet Ne Hayır

6.Tahta At

7.Babama Mektup

8.Demiryolu Hikâyecileri – Bir Rüya

1987’de yazılan önsöz, kitabı gerçekten okunur kılacak şekilde güzel kaleme alınmış. Satırlarda kelâm nefeslenmiş. “Tutunamayanlar” romanındaki Selim Işık ve “Oyunlarla Yaşayanlar” tiyatrosundaki Coşkun Ermiş karakterlerinin ve diğer eserlerindeki karakterlerin benzer özellikte olması, ilk göze çarpanlardan biri olarak önsözde vurgulanmış.

“Negatif kişiler topluluğu: kendi sorunlarını çözememiş ve topluma kendini kabul ettirememiş aydınlar, toplumun acımasızca dışladığı lümpenler, çaresizlik içinde intihara, cinayete sürüklenenler, delirmenin sınırlarında dolaşanlar. Alışılanın tersine marjinal insanlar bunlar, olumsuz kahramanlardır.”

“Bu marjinal kişilerin ruhları kat kat açıldıkça, onları üreten çevre, kültür ve toplum ortaya çıkmaktadır. Toplum kişiye içkindir, o kişi atipik olsa bile.”

Kişiyi toplum, toplumu kişi etkiler derken, “içkindir” diye bir ifade çıktı karşıma. Cümleyi öyle bir güzellemiş ki! Acaba daha var mı buna benzer betimlemeler diye merakla okumaya devam ettim. Sözlükte “içkin”; ‘bir şeyi kapsayan, içine alan’ demektir. Bence ise; ‘Derinin en derininde, içinin en içinde sarımlamış’ demenin bir kelimelik hâliydi.

“Oğuz Atay, toplumla uzlaşmayan birey tipinin istenmediği bir zamanda geldi yazın dünyasına. İroni; bireyi ve bireye içkin toplumu hedef almaktadır.”

Oğuz Atay, kahramanlarının aksine karamsar olmayan bir yazardır. Belki de içindeki olumsuzlukları yazdığı için kendini rahatlatmış olabilir.

Sekiz hikâyeden oluşan bu eser, her okuru farklı bir hikâyesiyle etkileyebilir. Bir okur olarak beni en çok etkileyen ilk iki ve sonuncu hikâye oldu. Tahta At’ın anlatımı ise farklıydı, okurken ters köşe oldum. Ayrıca her hikâyede birçok bilgiyi de konuya yedirerek vermiş yazar. Bilgisine hayran kalmamak elde değil.

Bu hikâyeler psikolojik buhranların arenası olmuş! En çok dikkat çeken mesele ise yalnızlık vurgusu. Atay, ayrıntılara fazlasıyla odaklandığı için okur bazen ana konuyu unutabiliyor. Karakterleri ise genelde sosyal hayattan kopuk, okumuşluğun verdiği bir tür çokbilmişlikle çevresini küçümseyen ya da o çevreye adapte olamayan kişilerden oluşuyor. Toplum kavramını en çok yansıtan hikâye ise “Ne Evet Ne Hayır” diyebilirim.

Emily Yaramis 30/09/2024

Başeditör/Redaktör: Murat Çatal

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

Kaybolan Kimliğimiz Gönül Dağı

İnstagram

 

Yorumlar (2)

  1. Emily Yaramis
    • 21/10/2024

    Çok teşekkür ederim. ❤️🌹🕊️🙏

  2. Yıldız Tek Gamlı
    • 11/10/2024

    Harika bir analiz olmuş 🥰

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Emily Yaramis

ilk olarak 1982 yılında Çankırı ilinin Balıbağı köyünde bir sabah vakti annesinin yüzünde bir tebessüm olarak belirdi. Yedi yaşına kadar köyün bütün güzellikleriyle hemdem olmuştu. Duygu ve düşüncelerin en güzel ifadesini oluşturan alfabeyi Çankırı Atatürk İlköğretim Okulunda çok kıymetli ögretmeni Nilüfer Yığın’dan öğrenmişti. Orta ögrenimini Dr. Refik Saydam İlköğretim Okulunda tamamladı. Çankırı Nevzat Ayaz Anadolu Öğretmen Lisesinden Ondokuz Mayis Üniversitesi Sinop Egitim Fakültesi Okul Öncesi Öğretmenliğine uzanan eğitim yolunun daha nerelere uzanacağını bilmiyordu. Düzce ve Ankara da iki yıl kara tahtanın başında talihinin aydınlık taşlarını döşüyordu. Sevdanın gönül kapısını çalması ile Amerika'ya uzanan yolun kapılarının açılması bir olmuştu. Şimdilerde eşi ve dört evladıyla Oklahoma City'de can ipliğini zaman çıngırağına sarma gayretinde. Öğretmenliği ve anneliğinden taşan kelimelerden ördüğü hayat deseninden oluşan deneme ve şiirleri çeşitli dergilerde gönüllere doğru yol almaya devam ediyor.