Benim Annem Bir Âlem

Benim Annem Bir Âlem

Benim Annem Bir Âlem

O kadar ki bizi gülmekten kırıp geçirir. Bazen düşünüyorum anneme bir şey olsa ben ne yaparım diye. Sonra bu kısacık düşünmede bile yüreğime bir acı oturuyor.

Yanımda olsa da dizine yatsam, bir boynuna sarılsam, yanaklarından öpsem diyorum ama izin vermiyor. Eskilerin anneleri hep böyle miydi acaba? Ya da tüm anneler mi öyle?

Mesela ben annemle hiçbir zaman bir arkadaş gibi olamadım. Her öptüğümde acelesi ya da işi vardı. Her defasında şimdi sırası değil derdi. Ne zamandı sırası peki?

Ben büyüdüm ben de ebeveyn oldum ve bu sefer de ben sarılamıyorum ona. Büyük mesafeler açtı aramızda. Annelerin dizine yatılır oysa, saçlarımızı okşar, teselli eder ve öperdi öyle değil mi?

Peki annesinden sevgi görmemiş bir insan kendi çocuğuna sevgi verebilir miydi? Galiba verdim ya da verebildiğimi zannettim. Eskiden anneler de sevmeyi bilmiyordu zannedersem.

Onlara göre kayınvalide ve kayınpederin yanında çocuk sevilmez, oğlum, kızım denilmez. Kocasına aşkım, hayatım demek ayıp olur. Kocasının dizine yatmak ayıp sayılırdı.

Peki bize olan mesafelerinden bu anane saydıkları saçmalık mı suçlu yoksa bunlara boyun eğen anne babalarımız mı suçlu? Bir empati yapıyorum ve ananeleri suçlayamıyorum. Çünkü biz bu ananelerle yaşamış insanların çocuklarıydık ve biz onlar gibi yapmadık.

Onların yanında çocuğumuzu da sevdik, eşimizi de sevdik. Hata mı ettik? Elbette hayır… Doğru olanı her zaman büyükler ve ataların uydurduğu ananeleri belirlemeyecek öyle değil mi? Bence sevgiye hiçbir şey engel olmamalı.

Evet annem diyordum. Annemin okuması yazması yok. Dili duyduğu dil, sureler, ayetler kulaktan dolma ağızdan ağıza öğrenilmiş. Duydukları bize garip ona normal. Küçüklüğümden hatırlıyorum nelere ne dediğini. Mesela pilava pilaf derdi. Hızlı olun yerine kıvrayın derdi. Evet demezdi mesela “he” derdi. Hızlı trene şimdilerde kıvrak tren diyor. Köstebek, köskebek; fareye sıçan denirdi. Patlıcana baldırcan, derlerdi . Yemek diyemedi uzun bir süre yimek dedi. Oturmuş diline bir kere. E okuması yazması da olmayınca duyduğu ya da anladığını zannettiği gibi telaffuz ediyor.

Tekrarladığımız halde değişmiyor bazı kelimeleri. Duyduğunu kabul edip bağrına basan, ananeleri bağrına basmaz mı? Doğrusu duyduklarına dayanıyorsa duyduğu gibi yaşamaz mı? Sevgi görmemiş biri sevgi verebilir mi? İnsan almadığını zaten nasıl verebilirdi ki? Uzun süre annemi suçladım ama artık suçlamıyorum. Çölde yaşamış bir insan yüzmeyi nereden bilecekti ki?

Dedim ya âlemdir benim annem. Ona göre ataların dediği gibi çocuk sevilirdi. Küçüğüm büyüyene dek, hastam iyileşene dek sevilirdi mesela. Sağlıklıysan ve büyüksen sevilmek zorunda değildin. Hasta olmayı dilerdik bazen ya da küçük kardeşimizin yerinde olmayı. Şimdilerde özlüyor, ilgileniyor, halimizi hatırımızı sorup hâlâ aç mısınız diye soruyor. Kim ilgilenir ki onlardan başka sizin acıktığınızla, üşüdüğünüzle ya da yorulduğunuzla? Ama maalesef bu defa da çocukların vakti olmuyor.

Acaba benim çocuğum da bir gün bana vakti olmadığını söyleyecek mi? Küçük yaşlarda sana bağımlı ve mecbur olan bir çocuğa her istediğinizi yaptırırken artık biz onların peşinde pervane bir şeyleri yaptırmaya çalışıyoruz. Yaşlandıkça çocuklaşıyor sanırım insanlar. Önceden anne babaya çocuklar muhtaçken sonraları anne babalar çocuklara muhtaç oluyor. Acı mı yoksa olması gereken ve herkesin ektiğini biçmesi gereken bir durum mu bilemedim.

İyi de iyi anne babaların çocukları vefalı da kötü ebeveynlerin evlatları vefasız mı? İşte burada da bir ayrıma giriyoruz. Anne babaları aynı olan çocuklar bile farklılık gösterebiliyor maalesef. Velhasılıkelam annem, olmak istediği gibi değil, oldurulduğu gibi bir anneydi. Şimdi olmak istediği gibi bir anne ama ben annesine zaman ayıramayan tüm çocuklara şunu söylemek istiyorum.

Eş, dost, arkadaş hepsi geçici. Önceliğinizi anne ve babanıza verin. Hiçbir birey ne sizi aileniz gibi sever ne de çıkarsız, karşılıksız yanınızda olur. O yüzden geçmişi bırakıp ardından ağlayacağınızı bile bile, keşke diyeceğinizi bile bile, onlara sadaka verir gibi zaman vermeyin. Zamanınızın çoğunu onlara, artan vakti diğer insanlara verin.

Bunu anlamanız için onları kaybetmeyi beklemeyin…

Nigar KAYA

Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ

Yazarın Diğer Yazılarını Okudunuz mu?

Konu Sağlıksa 

 

 

Yorumlar (6)

  1. […] Benim Annem Bir Âlem […]

  2. Tutku BATMAZ
    • 18/10/2024

    Anneler her zaman baş tacı Kaleminize sağlık çok güzel bir yazı olmuş severek okuyoruz👏🏻

  3. Tutku BATMAZ
    • 18/10/2024

    Anneler her zaman baş tacı Kaleminize sağlık çok güzel bir yazı olmuş severek okuyoruz👏🏻

    • 22/09/2024

    Herkesin bildiği fakat dile getiremediği durumlsrı kapıda dökmüşsünüz tebrik ediyorum.

  4. Yıldız Tek Gamlı
    • 22/09/2024

    Anneleri var oldukları gibi sevelim lütfen 😉

  5. Güneş
    • 21/09/2024

    Harika bir yazı olmuş anne gibi yar olmaz zaten çok güzel anlatmışsın yüreğine kalemine sağlık👏👏

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Nigar KAYA

Doğma büyüme Çankırılı olan Kaya, İlk Orta Lise eğitimini Çankırı'da gördü. Anadolu Üniversitesi Laborant ve Veterinerlik bölümünü bitirdikten sonra Atatürk Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Acil Afet Yönetimi Lisans bölümünü tamamladı. Halen Yeni Medya ve Gazetecilik bölümünde okumaktadır. Hemşire, hemşirelik mesleği yanında Yazar-Şair ve Editörlük yapıyor. Bir çocuk annesi olan Kaya'nın bir oğlu var ve Hukuk Fakültesi mezunu.