BAKIŞ AÇISI

BAKIŞ AÇISI

BAKIŞ AÇISI

Hepimiz aynı dünyayı paylaşıyoruz ve temel insanlık değerlerimiz evrenseldir. Düşünmek, nefes almak, uyumak, beslenmek ve su içmek gibi bahsettiğiniz biyolojik ihtiyaçlar hepimiz için ortak bir zemindir.

Ancak bu ortak zeminin üzerinde yükselen bazı nüanslar ve farklılıklar da olduğunu göz ardı etmemeliyiz. Kültürel değerler, inançlar, gelenekler ve yaşam tarzları gibi unsurlar insan deneyimini şekillendirmede önemli rol oynar ve bu da farklı topluluklar arasında çeşitlilik yaratabilir.

İnsanoğlu hep aynı çıkışa varır. Çünkü bu değerler bizim genlerimize kodlanmıştır. Dünyanın her tarafındaki insanlar için bu aynıdır ve değişmez. Bu yüzden hep aynı değerlere sahip olduğumuz için bu ihtiyaçlarımızı karşılamak için farklı yöntemlere başvuruyoruz.

Düşünmede zıtlıklar farklılıklar buradan başlıyor. Hindistan’daki bir insanın düşünme biçimi ile bir Japon’un düşünme biçimi aynı olmayabilir. Bir Türk’ün düşünme biçimi ile bir İspanyol’un düşünme biçimi aynı olmayabilir. Sadece düşünme mi? Hisler bile milletten millete farklılıklar arz etmektedir.

Örneğin: İspanya’da bir boğa güreşinde bir matador kılıcının son darbesini boğanın boynuna sapladığında arenadaki seyircilerin hepsi hep bir ağızdan nasıl “Oley!” deyip coşar. Matadorun cesaretini seyirciler tarafından alkışlanır.

Aynı olayı bir Hintli, bir Türk veya başka bir ülkenin insanı, matadorun kılıcını boğanın boynuna sapladığında boğanın can çekişini seyrettiğinde akan kandan dolayı rahatsız olabilir. Boğanın can çekişini görünce fenalaşabilir ve ağlayabilir. Vahşeti görmemek için gözlerini kapatabilir.

İşte ülkelerdeki insanların bu olay karşısında hissettiği farklı duygulara bir örnek. Bu örnekleri artırılabilir. Bu durum insanların hisleri için geçerlidir.

Bir de düşüncelerde farklılık olduğunda durum nasıl oluyor? Arenadaki matadorun kılıcı ile kurban olan boğa olmuyor. Bu sefer arenada öldüren insan ölen boğa olmuyor. Öldüren insan kurban gene insan oluyor.

Tek fark sen benim gibi düşünmüyorsun. Kalem kılıçtan keskin ama kalemin kesemediği kılıcın hedefi kalemin sahibi oluyor.

Hâlbuki insanoğlu aynı gökyüzünün altında beraber yaşıyor ama gökyüzünün altında yaşayan insanlar, gökyüzüne baktığında aynı maviliği göremiyor. İnsanoğlu mavi okyanusta ufka bakıyor. Bakış açıları ile aynı ufka sahip olamıyor.

Her olayın içinde farklı bir bakış açısı yatıyor. Farklı bakış açıları farklı düşüncelerin oluşmasına sebep oluyor. Hâlbuki bu farklı düşünceler işlenip renkli ve alımlı bir elbise yapmak gerekirken.

Elbise yapmakla kalmayıp olabilecek elbisenin de yırtılmasına sebep oluyor insanoğlu. Sonuç farklı düşünce mozaiğinde güzel desenli elbiseler olması gerekirken tek tip elbiseler giymeye başlıyor insan sonunda mutsuz bir insan grubu oluşuyor. Düşünce farklılık ister tek tip istemez.

Kimin ufku kocamandır çok uzağı görür, kiminin de bakış açısı çok dardır, uzağı göremez. Bir insanın içi su dolu kovaya bakarak gördüğü genişlik, kovanın kenarında gezinen karıncanın kovaya bakarak gördüğü genişlik bir değildir.

Bir zürafa için bir kova su, bir bardak içecek su gibidir ama bir balık için bir kova su onun yurdudur.

Düşüncelerde bir kova su gibi kimileri için uçsuz bucaksız, kimileri için yaşam biçimi, kimileri için kişilik taşıdır. Dünyada milyarlarca insan var. Milyarlarca insan milyonlarca değişik konu ve düşünce üretebilir.

Önemli olan düşünce çeşidi ne olursa olsun ortak bir paydada buluşabilmektir. Ortak payda olmadığı zaman düşünmenin yeri çatışmaya dönüşüyor. Çatışma başladı mı düşünce ortamı terk eder. Çatışma, düşünmenin baş düşmanıdır.

Bozuk paranın da iki tarafı vardır. Her çözümünde tıpkı bir bozuk para gibi iki yüzü vardır. Birini kabul etmeden önce iki taraftan bakmak her zaman daha yararlıdır.

Paranın yazısında diretmek veya paranın turasında diretmek, bir zaman sonra elinizdeki paranın da yok olmasına sebep olmaktadır. Sonuç ne tura diyen kazanıyor ne de yazı diyen kazanıyor. İki tarafta kaybediyor.

Sonuç, kazananı olmayan ve kaybedeni olan bir savaşın içinde oluyoruz. İnatlaşmanın sonucu paylaşıldıkça çoğalan güzellikler paylaşılmadıkça yok oluyor.

 

Editör: Nigar KAYA

Baş Editör: Elif ÜNAL YILDIZ 

Yazarın Diğer Yazılarını Okudunuz mu?

ZİRVEYE ULAŞMANIN İNANILMAZ HAFİFLİĞİ

 

 

Yorumlar (2)

    • 12/04/2024

    Yüreğinize sağlık Bakış açımız, bakış acımız olmasın 😔 Bir Çift Yürek kitabını okumadıysanız tavsiye ederim 😇

    • 12/04/2024

    Anlamlı bir yazı sonuçta bakış açısı...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hakan DİNÇAY

Fısıldayan Kalemler Editörü ve yazarıyım. 1965 yılında Malatya’da doğdum. Ankara’da ilk, orta ve lise öğrenimini tamamladım. Hacettepe Üniversitesi İstatistik Bölümünü 1990 yılında bitirdim. Okulu bitirdikten sonra Türkiye İstatistik Kurumunda (TÜİK) 6 yıl çalıştım. Kuleli Askeri Lisesi’nde Bilgisayar alanında kısa dönem olarak askerlik yaptıktan sonra; bir kamu kurumunda bilgi işlemci olarak çalıştım. Aynı kurumda çalışırken ODTU Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde eğitim aldım. Gazi Üniversitesi İlkokul Öğretmenliği Bölümü’nde eğitim aldım. Kısa süreliğine Amerika Birleşik Devletleri’nde kaldım. Eşim Danimarka Kopenhag Üniversitesi’nde çalışmalar yaparken eşime yardım amacıyla Danimarka’da kaldım. Öğretim görevlisiyim. Spor yapmayı ve satranç oynamayı severim. Halen bir kamu kurumunda bilgi işlemci olarak çalışmaktayım; Doç Dr.Arzu ALTUNKAYA DİNÇAY ile evli ve Meryem Melisa adında bir kızım bulunmaktadır.