ALİ YURTSEVEN İLE RÖPORTAJIMIZ

ALİ YURTSEVEN İLE RÖPORTAJIMIZ

ALİ YURTSEVEN İLE RÖPORTAJIMIZ

Merhaba Sevgili dostlar;

Kelâmın Rengi Atölyesinin bugünkü konuğu, kendini yazmaya, okumaya ve anlatmaya adamış olan, Hüznü Kıran Umutlar (şiir) ve Sabahın Kokusu (hikâye) eserlerinin yazarı, Ankara şehir gazetesi ve fısıldayankalemler.org internet gazetesinde yazıları düzenli olarak yayımlanan kıymetli yazar ve şair üstadımız Ali Yurtseven.

Hoş geldiniz hocam

Hoş buldum….

Kıymetli hocamızın:

Bugün edebiyat, okuma alışkanlığı, yazarlık ve yazar koçluğundan bir harmoni hazırladık. Bakalım nasıl bir güzellik inşa edeceğiz.

E.Y: “Edebiyat bir aynadır” denir. Sizce yazmak bir yazarın kendine tuttuğu ayna mı yoksa topluma tuttuğu mu?

A.Y: Edebiyat yaşamımız ile yaşadığımız dünya arasındaki aynadır. Yazar, yazmanın ilk aşamasında ilk önce o aynada kendini görmeye ve şekillendirmeye başlar. Eserini bitirip yayınladıktan sonra okuyucu bu eseri okuyarak yazarın yazdığı perspektiften yani aynadan olayları görür. Yani kitabıyla birlikte yazar, kendi aynasında ki yansımalarını okuyucusuna bir farklı ayna olarak ta yansıtır.

E.Y: Yazma sürecinde duygularınız mı yoksa olay örgüsü mü sizi daha çok yönlendirir?

A.Y: Yazma sürecinde ilk başta duygularım beni yönlendirir. Yazacağım hikâyenin kahramanlarını, olaylarını yer ve zamanını kafamda hayâl ederek, olay örgüsünü kurduktan sonra, yer, zaman, mekân ve karakterlerde yavaş yavaş bu örgünün içinde kendilerine ait olan yerlere yerleşirler. Duygularımla ve içimden gelen sesle birlikte yazmaya başlarım.

E.Y: Bir eserinizde bir karakterle yer değiştirmeniz gerekseydi, hangisi olurdunuz ve neden?

A.Y: Hocam, yazdığım hikâyelerdeki karakterler hep zorluğu başarmış, belirlediği hedefe ulaşma yolunda giden karakterlerdir. “Ben Öğretmenim” adlı hikâyemde Hüseyin ile yer değiştirmek isterdim. Hüseyin’in okul çağındaki cesareti, ailesi için yaptığı fedakârlıkları yazarken bile birebir yaşadım.

E.Y: Günümüzde okuma alışkanlıklarının azaldığı sıkça dile getiriliyor. Sizce insanlar neden daha az okuyor?

A.Y: Bizlerdeki okuma alışkanlıklarımızın azalmasının temel nedeni Sosyal Medyanın etkisidir. Televizyon programlarının cazipliği ve gereksiz bir şekilde uzun olmaları okuma alışkanlıklarımızı ve yaşam kalitemizi de düşürmektedir. Ekonomik daralmalar, iş kaygıları ve çalışma hayatındaki olumsuzluklar insanın sosyalleşmesini daraltarak bireysel davranmaya yöneltmektedir.

E.Y: Kitap okuma alışkanlığını teşvik etmek için bir kampanya başlatacak olsaydınız, sloganınız ne olurdu?

A.Y: Bu kampanyadaki sloganım, “Zaman çeşmeden akan su kadar değerlidir. Bu değeri korumak ve geliştirmek için ilk önce kendini geliştir ve okumaya başla.” Olurdu.

E.Y: Kitap kapaklarının veya isimlerinin bir okurun kararını ne kadar etkilediğini düşünüyorsunuz?

Bana göre, ilginç ve fantastik kitap kapak tasarımları ile orijinal kitap adları satış ve pazarlama açısından çok önemlidir. Henry Potter kitap serisi bu duruma en iyi örneklerden biridir.

E.Y: Hiç bir kitabın içeriğinden çok, kapağı ya da ismi yüzünden etkilenip aldığınız oldu mu?

A.Y: Lise yıllarımda televizyonda uzay yolu vb. dizi veya filmler yayınlanırdı. Bende bu filmleri severek izlerdim. Bu filmlerin etkisinde kalarak kitapçıdan içeriğine hiç okumadan Tanrıların Arabaları adlı Erich von Däniken’in yazdığı kitabı almıştım.

E.Y: Yazarken bir blokajla karşılaştığınızda bunu aşmak için uyguladığınız en sıra dışı yöntem nedir?

A.Y: Yazarken bir blokaj ya da engelle karşılaştığım zaman yazmayı hemen sonlandırırım. Engel fiziksel olarak yazmamı da zorlaştırıyorsa o ortamdan uzaklaşırım. Mola verir, dinlenir sonra kaldığım yerden devam ederim.
Ruhsal veya sağlık olarak kendimi iyi hissetmediğim durumlarda yazmaya ara veririm. Kendimin bu içsel durumunu sorgularım. İlgimi farklı bir tarafa yönlendiririm.
Bir fotoğraf albümüne ya da hafif kısık sesli Türk Sanat Müziği veya klâsik müzik dinleyerek zihnimi de rahatlattıktan sonra yazmaya kaldığım yerden devam ederim.

E.Y: Yazmaya yeni başlayan birine ilk adım olarak yazmasını önereceğiniz bir hikâye türü ya da konu var mı?

A.Y: Yazar koçları, yazma konusunda sıkıntılar yaşayan ve destek almak isteyen kişilere yardımcı olan kişilerdir. İlk aşamada yazmaya başlamadan önce düşünce ve fikir yapısını geliştirmesi açısından bolca okumasını tavsiye ederim. Okudukça hayâl ve düşünce gücü de değişip genişleyecektir. İlk etapta küçük gözlemlerine dayalı üç, dört sayfayı geçmeyen hikâyelerle başlayabilir.
E.Y: Yazar koçluğu yaparken karşılaştığınız en ilginç ya da unutulmaz deneyim neydi?

A.Y: İlk yazarlık atölye çalışmasına başladığımız dönemde eğitmenimiz bizleri ikişer kişilik gruplara ayırmıştı. Basit o an aklımıza gelen küçük hikâyeler yazıp okuyup değerlendiriyorduk. Benim partnerim daha ikinci derste bana “Beş yüz sayfa civarında klâsik roman yazmak istiyorum. Bu konuda çalışmalara başladım.” dedi. Hedefini büyük tutmak istedi. Bende bu arkadaşıma “Gerçekleştirebileceğin hedefe küçük adımlarla ulaşabilirsin.” dedim.

E.Y: Yazma yeteneği doğuştan mı gelir, yoksa zamanla mı gelişir? Sizce herkes yazar olabilir mi?

A.Y: Yazı yazmak doğuştan gelen kalıtımsal bir resesif yetenek olarak gözükse bile, zamanla ve belli bir yaş evresi ile birlikte öğrenilerek kazanılan dominant yeteneğe dönüşür. Bence herkes yazı yazabilir ama yazar olamaz. Bir kişinin yazar olup olmadığına eserlerini okuyan okuyucular karar verir.

E.Y: Hayatta yalnızca bir kitap yazma şansınız olsaydı, konusunu neye odaklardınız?

A.Y: Yaşadığı anı, fantastik olarak farklı bir dünyada yaşamayı hayal eden bir çocuğun hayalini konu alan bir masal kitabı yazardım.

E.Y: Kendi hayatınızı bir roman olarak yazacak olsanız, türü ne olurdu? Dram, macera, bilimkurgu?

A.Y: Kendi hayatımı konu alan bir kitap yazsaydım, ilk öce üzüntülerimden sevinçlerime doğru yol aldığı anlarımı anlatan, ulaştığım hedeflerin maceralı yolculuklarından da bahseden gerçekçi bir yaşanmış roman yazardım

E.Y: Katılımınızdan dolayı çok teşekkür ederiz hocam. Yazım ve yayım hayatınızda gerçekçi olarak ilerlemeler dileriz.
Sağlıcakla kalınız.

A.Y: Ben teşekkür ederim. Okumak ve yazmak yolunun tüm yolcularına sevgiler ve saygılar dilerim.

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal YILDIZ

Editör/Redaktör: Hakan DİNÇAY

 

06.12.2024
Emily Yaramis

 

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

 

https://fisildayankalemler.org/atesi-opmek-isteyen-cocuk-otizm-spectrum/

 

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Emily Yaramis

ilk olarak 1982 yılında Çankırı ilinin Balıbağı köyünde bir sabah vakti annesinin yüzünde bir tebessüm olarak belirdi. Yedi yaşına kadar köyün bütün güzellikleriyle hemdem olmuştu. Duygu ve düşüncelerin en güzel ifadesini oluşturan alfabeyi Çankırı Atatürk İlköğretim Okulunda çok kıymetli ögretmeni Nilüfer Yığın’dan öğrenmişti. Orta ögrenimini Dr. Refik Saydam İlköğretim Okulunda tamamladı. Çankırı Nevzat Ayaz Anadolu Öğretmen Lisesinden Ondokuz Mayis Üniversitesi Sinop Egitim Fakültesi Okul Öncesi Öğretmenliğine uzanan eğitim yolunun daha nerelere uzanacağını bilmiyordu. Düzce ve Ankara da iki yıl kara tahtanın başında talihinin aydınlık taşlarını döşüyordu. Sevdanın gönül kapısını çalması ile Amerika'ya uzanan yolun kapılarının açılması bir olmuştu. Şimdilerde eşi ve dört evladıyla Oklahoma City'de can ipliğini zaman çıngırağına sarma gayretinde. Öğretmenliği ve anneliğinden taşan kelimelerden ördüğü hayat deseninden oluşan deneme ve şiirleri çeşitli dergilerde gönüllere doğru yol almaya devam ediyor.