EFSUN HANIM VE KEREM BEY
- Yazar: Nurcan Özküpeli
- 28 Aralık 2025
- 6 kez okundu
EFSUN HANIM VE KEREM BEY
Tatil günlerimde hep mutlu uyanırım. Bu sabahta öyle uyandım. Güzel bir şekilde kahvaltımı yapıp, onun için yeni aldığım kıyafetimi giydim ve evden çıktım. Her zaman ki çiçekçinin önünde durdum ve en sevdiği çiçeklerden aldım. Sonrada en sevdiği bir diğer şey olan, profiterolü almak için pastaneye uğradım. Arabada giderken saate baktığımda, 10.23’tü. O da çoktan kahvaltısını yapmış, en güzel kıyafetini giymiş ve beni bekliyor olmalıydı. Gülümsedim.
Bahçeye girdiğimde, güllerin muhteşem güzelliği arasında oturmuş ailelere baktım. Bir kaçıyla tanışıyorduk. Selam verdim yanlarından geçerken. Rasim amca;
-Seninki hazırlandı, seni bekliyor evlat. dedi.
-Bende sabırsızlanıyorum, bir hafta çok uzun geliyor bana gerçekten. Bazen bitmek bilmiyor sanki. dedim gülümseyerek.
İçeri girdiğimde, odasına giderken, ziyaretçileri hiç gelmeyenlere uğrardım. Pastaneden onlar içinde aldığım şeyler vardı. Her hafta sabırla beni beklerlerdi. Peroş’un odasına toplanmışlardı yine. Kapıda beni görünce, her zamanki gibi el çırptılar.
-Hoş geldin, Keremciğim. Biz de seni bekliyorduk.
-Ama burası biraz dedikodu kokuyor sanki. Yanılıyor muyum acaba?
Peroş hınzır bir çocuk gibi gülümsedi. Diğer kızlar ise hep bir ağızdan, dedikoduyu onaylıyorlardı. Peroş;
-Yok be kuzum. Bizimkisi zaman geçirmek. Alt kattaki Server beyle, Ayşe hanımı konuşuyorduk. Bu hafta nikahları kıyılacak ya. Ona gülüyorduk işte.
-Niye komik mi ki evlenmeleri? Ne güzel işte. Birbirlerini burada bulmuşlar ne güzel!
-Öyle ama… Nezaket teyze lafa karıştı;
-Bu yaşta olacak şey mi oğlum? Evlatları ne der duysalar?
-Duymadıkları ve ilgilenmedikleri için bir şey diyemezler Nezoş’um. dedim.
-Senin ki seni bekliyor iki saattir. Haydi evladım, daha fazla bekletme.
Tek tek sarılıp, öptükten sonra ‘benimki’nin odasına doğru yürüdüm. Kapıyı tıklattım ve girdim içeri. Karşımda tüm güzelliği ve asaletiyle duruyordu. Saçlarını, her zaman ki gibi özenle taramış ve açık bırakmıştı. Ona en son aldığım turuncu çiçekli elbisesini giymişti. Sanki beni beklemiyormuş ta, camın önünde durmuş dışarıyı seyrediyor gibiydi.
-Hoş geldiniz. dedi mahçup bir sesle.
-Hoş bulduk. dedim. Bende hemen mahçup bir tavır takındım 1950’lerden kalan.
-Bakın, sizinle önemli bir şey konuşmak istiyorum bugün. Bahçeye çıkalım isterseniz. Orada daha rahat konuşuruz. Burada ki kızlar hem çok meraklı, hem de dedikoducu, dedi.
-Olur, siz bilirsiniz. İsterseniz çay bahçesinde oturup birer çay içelim ve konuşalım. dedim.
Getirdiğim çiçekleri özenle vazoya yerleştirdi. Teşekkür etti, çantasını aldı ve çıktık odadan.
Peroşların meraklı bakışları ve tezahüratları eşliğinde bahçeye çıktık. Çay bahçesi diye adlandırdığım kantine geçtik ve oturduk.
-Nasılsınız Efsun hanım? dedim.
-Pek iyi değilim Kerem bey. Günlerdir iyi uyuyamıyorum. Konuşmak için bugünü sabırla bekledim.
-Neden Efsun hanım? Bir rahatsızlığınız mı var?
-Yok. Yani hasta değilim. Ancak, ailem bu ziyaretlerinizden hoşlanmıyor. Biliyorsunuz henüz okuyorum ben. Derslerim çok ağırlaştı bu sene. Siz böyle gelip gittikçe hem kendimi derslerime ziyadesiyle veremiyorum ; hem de aileme bir laf gidecek diye huzursuz oluyorum. Kaç kez sizi odamın çevresinde gördüler. Onlara hep, okuldan çok iyi bir arkadaşım olduğunuza dair yalan söylemek zorunda kaldım hakkınızda. Ben ve ailem böyle şeyleri sevmeyiz. Lütfen artık gelmeyin ziyaretime ya da…
-Ama ben sizi görmeden dayanamam ki! Lütfen sizi görmekten mahrum bırakmayın beni.
Yorgun yemyeşil gözleri parladı birden. Gülümsedi ve;
-Okulu bitireyim. Zaten son senem. Bende sizi görmeden duramam ama ne yapayım? Öyle olması gerekiyor. Hem, ikinci sınıfta ki Peroş’ların grubu da hakkımızda söylemediklerini bırakmıyor. Çok bunaldım doğrusu.
-Siz müsterih olun. Ben bu durumu muhakkak çözeceğim. Müdürünüzle konuşmaya gidip geleceğim hemen.
Perihan hanıma seslendim. Onlar çaylarını içerken, bende müdürün odasına gittim.
-Hoş geldiniz Kerem bey. Nasılsınız?
-İyiyim Kemal bey. Sizden bir ricada bulunmak için geldim. Büyükannem, biliyorsunuz beni dedem sanıyor. Psikolog bu durumun onu daha çok hayata bağladığını ve oyunu devam ettirmemiz gerektiğini söyledi. Uzun zamandır hiç bir problem yoktu. Ancak büyükannem, bu aralar bazı şeylerin onun uykusunu kaçırdığını anlattı bana az önce. Ailesine karşı benim için yalan söylemek zorunda kaldığını, Peroş’ların grubunun hakkımızda dedikodu yaptığından dolayı huzursuz olduğunu söyledi. Kendisini üniversite son sınıf öğrencisi, burasını kız yurdu ve beni de çalıştığım için haftada bir gelen dedem sandığından, bir daha gelmemem gerektiğini söyledi. Ya da sanırım dışarıda buluşmamızın daha uygun olacağını söyleyecekti ama ona da cesaret edemedi sanırım. İçinde ki huzursuzluğu yok etmem lazım. Ona olan düşkünlüğümü biliyorsunuz. Benimle birlikte yaşamasını ne kadar istediğimi ama doktorların tavsiyesi doğrultusunda burada yaşamasının uygun olduğunu da biliyorsunuz. Onu dışarı çıkarmamda bir mahsur var mı acaba?
Kemal bey bir süre düşündü. Psikoloğu aradı, büyükannemin endişelerini ve benim onu dışarı çıkarmak istememi anlattı.
-Olur Kerem bey. Doktoru, Efsun hanımın kendisini nasıl mutlu hissederse öyle olmasının doğru olduğu kanaatinde. Pazarları artık onu dışarı çıkarabilirsiniz.
-Çok teşekkür ederim Kemal bey. Onu Perihan hanımla kantinde bırakmıştım. Gidip müjdeyi vereyim hemen.
-Kerem bey?
-Efendim?
-Siz harika bir torunsunuz. Gerçekten. Efsun hanım çok şanslı.
-Bende çok şanslıyım Kemal bey. İnanın öyle.
-Elbette.
-Görüşmek üzere, kolay gelsin.
-Görüşürüz, hoşça kalın.
Yanlarına döndüğümde, Perihan hanım kalktı masadan. Büyükannem heyecanla bekliyordu.
-Efsun hanım. Okul müdürünüzle görüştüm az önce. Pazar günleri, eğer sizde uygun görürseniz, sizi buradan alacağım ve 3-4 saat dışarıda görüşebileceğiz. Ailenize bildirilmeyecek. Çok çalışkan bir öğrenci ve itimat edilebilecek birisi olduğunuz için verildi bu izin.
Sevinçten tam el çırpmak üzereyken, utandı ve ;
-Öyle mi? Sevindim Kerem bey. Dışarıda görüşmemiz çok daha uygun olur. Çok teşekkür ederim. Ben artık müsaadenizle kalkayım. Ders çalışmam gerekiyor. Yarın iki önemli sınavım var.
-Elbette Efsun hanım. Size odanıza kadar eşlik edeyim.
Odasına gittiğimizde, her zaman ki nezaketiyle, bugün geçirdiği güzel gün için çok teşekkür etti. Yorgun gözüküyordu. Biraz istirahat etmeliydi. Kapısını kapattım ve aşağıya indim. Peroş’lara uğradım tekrar. Onlarla da vedalaşıp dışarı çıktım. Bahçede yürürken büyükannemin odasının camına baktım. Orada beni bekliyordu uğurlamak için. El salladık birbirimize. Arabaya doğru yürürken, yanağımdan aşağı süzülen gözyaşlarımı sildim. ‘Haftaya görüşürüz büyükanneciğim’ dedim kendi kendime. Ve eve gittim.
NURCAN ÖZKÜPELİ
Editör: Elif Ünal Yıldız
Önceki yazılarımı okudunuz mu?
SOSYAL MEDYA OLMADAN ASLA! LEYLA…
