ÇOCUKLAR

ÇOCUKLAR

ÇOCUKLAR

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutladığımız bu günlerde, kayıp çocuklarla ilgili bir makale yazma ihtiyacı duydum. Sadece okullarda eğitim görebilenler değil, çocuk işçiler, okula gidemeyenler de bu bayram kutlamalarına katılabilmeli. Okul bahçesinde neşeyle renkli giysileriyle gösteriler yapan öğrenciler var.

Gönlünce eğlenen, bu güzel anların ebeveynleri tarafından kayıt altına alındığı çocukların yaşadığı keyfi, diğer çocuklar da yaşamalı.

Bir düşünün; çöplerden kâğıt toplayan, yoldan geçerken diğer çocukların neşesini gören biri, boynu bükük olmaz mı? Ya da mevsimlik tarım işçilerinin çocukları…

Bu çocuklar çoğu zaman okula bile gidemezken, hayatın acımasız gerçekleriyle küçük yaşta tanışıyor. Aile ekonomisine katkı sağlamak zorunda kalıyor, erken büyümek zorunda bırakılıyorlar.

Kırsal kesimde, köylerde yaşayan çocuklardan bazıları kısmen de olsa eğitim şansı bulabiliyor. Gönül ister ki hepsi eğitim alabilsin, çocukluklarını doyasıya yaşayabilsin. Yetişkin olduklarında da güzel anılar biriktirmiş olsunlar.

Çocuk Gelinler

Diğer bir konu da çocuk gelinler… Ailelerin, beşik kertmesi ya da berdel usulü evlendirdiği çocuklar. Bazıları okuldan alınır, hayallerine veda ederek evlendirilir. Bazıları ise başlık parasına feda edilir. Duyguları yok sayılarak, hayalleri yıkılır. Akranlarıyla koşup oynayacağı yaşta, kendi bebeğini büyütmeye çalışan çocuk gelinler… Daha yolun başında umudunu kaybedenler…

Kayıp Çocuklar

Ya doğal afetlerde, ya da kargaşada kaybolan, kaçırılan çocuklar… Epstein Adası ile ilgili haberlerden öğrendik bu acımasız düzenin varlığını. Küçücük bedenleri üzerinden faydalanmak için ailesinden, ülkesinden kaçırılan masum yavrular…

Biz büyüklere, özellikle ailelere çok iş düşüyor. Önce kendi ailemize, sonra çocuklarımıza sahip çıkmalıyız. Komşunun, mahallenin, sokağın, şehrin, ülkenin ve dünyanın çocuklarını korumalıyız.

Yasalar koruyucu olmalı, cezalar ise caydırıcı. Cinayetler, kadınlar ve çocuklar üzerinden işleniyor. Savunmasız insanların hedef alınması artık herkesin bildiği bir gerçek. Kültürümüzde masumlar, öksüzler, yetimler korunur, himaye edilir, hakları gözetilirdi. Peki biz bu değerleri neden kaybediyoruz?

Savaşlar, doğal afetler, umursamazlık, “bana necilik” gibi yaklaşımlar bu kayıpların artmasına zemin hazırlıyor. Oysa insanlar evlat sahibi olabilmek için büyük bedeller ödüyor, nice zorluklara katlanıyor. O halde var olan çocukları da korumak, kıymetini bilmek zorundayız.

Onlar bir şekilde büyüyor, hayatta kalmayı başarıyor. Kim onlara el uzattı, kim yüz çevirdi, hepsini fark ediyorlar. Onların yüzüne bakacak yüzümüz olsun. Nefes alan her can bize Allah’ın emanetidir. Merhamet göstermek, empati kurmak, biraz zaman ayırmakla onları kazanabiliriz.

Bu çocuklar bizim geleceğimiz. Geleceği inşa etmek, dünyayı daha yaşanabilir kılmak için haydi hep birlikte el ele verelim.

Elife Akgül 

Genel Yayın Yönetmeni :Elif Ünal Yıldız 

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?

MEVSİMLER ÇILDIRDI

Yörük Kültürü’ne Işık Tutan Romanıma Buradan Ulaşabilirsiniz : MELİK KIZI

Yorumlar (2)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 31/05/2025

    Bayram bile analı babalı çocuklarınsa ve biz yetişkin olarak her çocuğa bayram yaşatmıyorsak bu bizim ayıbımızdır hocam 😔

  2. Soner ırmak
    • 4/05/2025

    Çok güzel bir yazı olmuş hocam emeğinize sağlık

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Elife AKGÜL

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunuyum. 58 yaşındayım ve ev hanımıyım. Yörük kültüründen etkilenerek kendi yaşamım ve ailemin yaşantıları üzerinden hatıralar ile roman ve öyküler yazdım. Aynı konseptte edebi ürünler üretmeye devam ediyorum. Şu ana kadar yazdığım fakat yayınlanmamış bir roman, bir öykü, bir tiyatro senaryosu ve bir şiir bulunmaktadır. Tarzımı Cengiz Aytmatov ve Yaşar Kemal’e yakın görüyorum.