Kitap Yazmanın Ciddiyeti

Kitap Yazmanın Ciddiyeti

 Kitap Yazmanın Ciddiyeti


Son zamanlarda, yazı yazma ve bir kitap sahibi olma arzusunun giderek daha fazla insanın ilgisini çektiğini gözlemliyorum. Bu istek, elbette herkesin en doğal hakkıdır. Ancak yazı yazmak, özellikle de bir kitap oluşturmak, yalnızca bir heves veya istekle değil, ciddi bir çaba ve bilgi birikimiyle gerçekleşebilecek bir süreçtir. Kitap yazma eylemi, basit bir yazı üretme faaliyetinden çok daha fazlasını ifade eder. Bu süreç, hem yazarın kendi birikimini hem de okuyucuya sunacağı mesajın niteliğini sorgulamasını gerektirir.

Bu bağlamda, temel bir eğitimin önemi göz ardı edilemez. Ancak burada bahsetmek istediğim eğitim, yalnızca diplomalı bir öğrenim sürecinden geçmek zorunluluğu değildir. İnsan, okul dışında da kendini hayli hayli birçok alanda geliştirebilir, geniş bir bilgi birikimine ve düşünsel bir donanıma sahip olabilir. Kitap yazmayı hedefleyen kişinin ise en azından yeterli düzeyde bir bilgi birikimine sahip olması şarttır. Çünkü bir kitabın okuyucuda iz bırakabilmesi, onlara yeni fikirler sunabilmesi ya da anlamlı bir mesaj iletebilmesi için bu birikimin çok önemli olduğu göz ardı edilmemelidir.

Bilgi yetersizliğiyle kaleme alınmış metinlerin okuyucuda güçlü bir etki bırakması oldukça zor olacağından, bu durumun yalnızca yazılan kitabın niteliğini düşürmekle kalmayıp aynı zamanda yazarın, okuyucuyla kurmayı hedeflediği bağın zayıflamasına da yol açacağını bilmek gerekir. Yazının amacına ulaşabilmesi için okuyucuya anlamlı bir mesaj sunması ve okuyucunun düşünce dünyasında bir kapı aralayabilmesi gereklidir. Bu nedenle, bir kitap yazma fikrini taşıyan herkesin öncelikle kendini geliştirmesi, bilgi birikimini artırması ve yazacağı eserin amacını net bir şekilde belirlemesi büyük önem taşımaktadır.

Bu bağlamda, kitap yazmak yalnızca bir istek veya kişisel bir hedef olmakla kalmayıp, okuyucuya anlamlı bir katkı sunma sorumluluğunu da taşımalıdır. Bu süreci ciddiye alarak ve gereken emeği harcayarak hareket eden bir yazar, hem kendi eserinin kalitesini artıracak hem de okuyucuyla gerçek bir bağ kurmayı başaracaktır. Yeterli bilgi birikimine dayanmadan yazılmış bir kitabın ise, bırakın okuyucuda etki bırakmasını, yazarın kendi yazarlık kimliğini de olumsuz etkileyeceği unutulmamalıdır.

Yazı yazmanın temel amacı, okuyucuyla anlamlı bir bağ kurarak onlara bir mesaj iletmek, yeni bakış açıları sunmak ya da belirli bir düşünceyi etkili bir şekilde aktarmaktır. Bu doğrultuda, yalnızca yazma eylemini gerçekleştirmiş olmak adına günlük hayatta yapılan işleri veya kişisel notları bir araya getirerek kitap haline dönüştürmenin, okuyucuya anlamlı bir katkı sağlayıp sağlamayacağı ciddi bir tartışma konusudur. Edebiyatın ve yazının, okuyucunun düşünsel dünyasına bir değer katması, onları yeni fikirlerle tanıştırması ya da en azından belirli bir noktada düşünmeye sevk etmesi gerektiğine inanıyorum. Bu nedenle, derinlikten yoksun metinlerin bir kitap formatına sokulmasını doğru bulmuyorum.

Elbette, eğitici nitelikte romanlar, hikâyeler veya biyografiler gibi türler bu noktada istisna teşkil eder. Ancak bu tür eserlerin bile sağlam bir bilgi birikimine, derinlemesine bir araştırmaya ve titiz bir hazırlık sürecine dayanması gerektiği açıktır. Yalnızca yüzeysel gözlemlerden ya da gelişigüzel notlardan oluşan bir kitabın, okuyucuda kalıcı bir iz bırakması veya onlara anlamlı bir şeyler sunması mümkün değildir. Yazı yazmanın ve özellikle bir kitap oluşturmanın, sadece kişisel bir tatmin aracı olmaktan çok daha öte bir sorumluluk taşıdığı unutulmamalıdır.

Bir kitabın okuyucuyla gerçek anlamda buluşabilmesi için eğitici, düşündürücü ya da en azından bir mesaj taşıma niteliğine sahip olması gereklidir. Çünkü bir kitap, yalnızca metinlerden oluşan bir bütünden ibaret değildir; aksine, yazarın düşünce dünyasını, birikimini ve yaratıcı vizyonunu yansıtan bir eserdir. Her kitap, yazarın belirli bir amacını somutlaştırdığı ve bu amacı okuyucuya aktardığı bir araçtır. Bu bağlamda, günlük sohbetlerden derlenmiş, rastgele yazılmış metinlerin doğrudan kitap haline getirilmesi, hem yazarlık mesleğinin ciddiyetine hem de kitabın taşıması gereken değere zarar vereceği de dikkate alınmalıdır.

Kitap yazmak, yalnızca içerik oluşturmak veya yazıyı tamamlamakla sınırlı bir süreç değildir. Tam tersine, bir kitabın ortaya çıkışı, yazarın bilgi birikimini, hayal gücünü ve deneyimlerini dikkatlice harmanlamasını gerektirir. Yazım sürecinde, kitabın başlangıç noktası, içerik planlaması, okuyucunun ilgisini çekecek unsurlar ve verilmek istenen mesajın netliği gibi konular, metnin estetik yapısını olduğu kadar taşıdığı anlamı da derinleştirmektedir. Bu unsurların bir bütünlük içinde bir araya gelmesi, yazarla okuyucu arasında güçlü bir bağ oluşturmanın başlıca temelini atar.

Bir kitabın okuyucuya ulaşabilmesi ve anlamlı bir etki bırakabilmesi, taşıdığı mesajın eğitici, düşündürücü ya da yönlendirici olmasına bağlıdır. Kitap, yalnızca bir metinler dizisi değil, yazarın düşünce dünyasının ve yaratıcılığının bir yansımasıdır. Her eser, yazarın belirli bir hedef doğrultusunda okuyucuya aktarmak istediği fikirlerin somutlaşmış hâlidir. Bu nedenle, sıradan notlardan ya da rastgele derlenmiş içeriklerden oluşan metinlerin kitap olarak sunulması, yazarlık mesleğinin itibarını zedeleyeceği gibi, kitabın taşıması gereken derinliği de yitirmesine yol açar. Bu nedenle, yazmaya başlamadan önce, ortaya konulacak eserin niteliği ve okuyucuda yaratacağı etki mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.

Bir kitabın okuyucuda iz bırakabilmesi için yalnızca teknik açıdan düzgün yazılmış olması da yeterli değildir. Yazarın, okuyucunun beklentilerini anlaması, onların düşünce dünyasında bir iz bırakabilecek içeriği titizlikle kurgulaması gerekir. Deneyim ve bilgi eksikliğiyle yazılmış bir eserin derin bir etki yaratması zordur. Yazar, yalnızca kendi görüşlerini paylaşmakla kalmamalı; aynı zamanda okuyucusuna yeni kapılar açmayı, onların düşünsel gelişimlerine katkıda bulunmayı hedeflemelidir. Bu yaklaşım, kitabın hem kalitesini hem de etkisini artıran en önemli unsurlardan biridir.

Ne yazık ki, günümüzde bu yaratıcı ve titiz süreç, yayınevlerinin ekonomik kaygıları nedeniyle çoğu zaman gölgede kalmaktadır. Yayınevlerinin satış odaklı politikalar izlemesi, nitelikli eserlerin önüne geçerek ticari potansiyeli yüksek ancak içerik açısından zayıf kitapların piyasaya sürülmesine yol açmaktadır. Bu durum, hem edebiyat dünyasında hem de okuyucular arasında kalite algısını zedeleyerek, derinliği ve mesajı olan eserlerin hak ettiği değeri görmesini engellemektedir.

Bu bağlamda, kitap yazmayı düşünen herkesin, yalnızca ticari kaygılarla hareket etmek yerine, ortaya koyduğu eserin nitelikli, anlamlı ve özgün bir yapıya sahip olmasını hedeflemesi gerekir. Bir kitabın başarısı, yalnızca satış rakamlarıyla değil, okuyucuda bıraktığı iz ve sunduğu katkıyla ölçülmelidir. Bu bilinçle hareket etmek, akademik ve edebiyat kitapların gerçek değerini korumak ve daha iyi eserlerin ortaya çıkmasını sağlamak için önemli bir adım olacaktır.

Bir diğer dikkat çekici ve rahatsız edici bulduğum nokta, özellikle kitap fuarlarında bazı yazarların sergilediği tutumlardır. Kitaplarını adeta bir pazar tezgâhında ürün satıyormuş gibi “Buyurun, boş geçmeyin!” ifadeleriyle tanıtan, hatta okuyucuları kolundan tutup kitap almaya ikna etmeye çalışan yazarlarla karşılaşmak, hem okuyucular hem de diğer yazarlar açısından oldukça rahatsız edici bir durum yaratmaktadır. Kitap, yılların emeğini, bilgi birikimini ve düşünce dünyasını yansıtan bir eser olmalıdır. Böylesine yoğun bir emeğin ürünü olan bir eseri, meyve satışı yapar gibi pazarlamaya çalışmak, yalnızca bu emeği değersizleştirmekle kalmaz, aynı zamanda yazarlık mesleğinin ciddiyetine de gölge düşürür.

Bu tür yaklaşımlar, yalnızca yazarlık mesleğinin itibarını zedelemekle kalmıyor, aynı zamanda kitabın kendisine duyulan saygıyı da olumsuz etkiliyor. Kitap, bir yazarın dünyaya sunmak istediği düşünceleri, fikirleri veya hayal gücünü somutlaştırdığı özel bir ürünken, böylesine ticari bir yaklaşımla sunulması, bu değerli süreci sıradanlaştırıyor. Oysa ki bir yazarın duruşu, eseri kadar saygın ve ciddi olmalıdır. Okuyucuyla kurulan bağ, bir pazarlamacının müşterisiyle ilişkisinden ziyade, entelektüel bir diyalog üzerine inşa edilmelidir.

Sonuç olarak, kitap yazmak isteyen herkese şu öneriyi sunmak isterim: Yazmaya başlamadan önce, yazmayı düşündüğünüz eserin eğitici, düşündürücü ya da anlamlı bir mesaj taşıyıp taşımadığı üzerine bir kez daha düşünün. Yazmak, yalnızca kişisel bir tatmin aracı ya da bir hobi değildir; aynı zamanda topluma bir katkı sunma, düşünsel bir iz bırakma ve okuyucuyla derin bir bağ kurma sorumluluğu taşır. Bu bilinçle hareket edildiğinde, hem okuyucular hem de yazarlar için daha anlamlı ve değerli bir yazın dünyası inşa etmek mümkün olacaktır. Yazarlık, yalnızca bir metin üretme süreci değil, aynı zamanda topluma bir şeyler katma çabasının ifadesidir. Bu çabanın değerini koruyarak hareket etmek, hem yazın dünyasına hem de yazarın kendisine duyulan saygıyı artıracaktır.

Murat Çatal

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

Anadolu’lu Noel Baba

Kitap linklerim ve sosyal medya bilgilerim

Tanrıların Gizemi: Tanrıların Gizemi – Murat ÇatalKitapyurdu.comhttps://www.kitapyurdu.com › ta…

Alevi Ritüellerinin Kökeni: Alevi Ritüellerinin Kökeni – SINIRSIZ YAYINCILIK

Doğru Bilinen Yanlışlar: Doğru Bilinen Yanlışlar – SINIRSIZ YAYINCILIK

http://www.youtube.com/@antropologmurat

https://www.instagram.com/muratcatal95/profilecard/?igsh=ZHU5dXkzeHJucGpr

https://www.facebook.com/profile.php?id=100083727057516

 

Yorumlar (1)

  1. Sizinle aynı fikirde değilim hocam 🥰 Elbette bir birikim gerekir bu birikim sadece bilgi değildir. Kitap çıkarmak bir ekip işidir ama bilimsel yazı yazan bir yazar değilseniz dilin akıcılığı, sadeliği, ilk oluşu, yarattığı dünya için yazarın yaratıcı ve farklı olması gerekir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Murat Çatal

Fisildayankalemler.org online gazetemizin Editörü ve Yazarıdır. Almanya’da yaşamaktadır. Araştırmaları, Antropoloji alanındadır. ‘Tanrıların Gizemi’, ‘Doğru Bilinen Yanlışlar’, ‘Alevi Ritüellerinin Kökeni’ ve ‘Die Ursprünge der Alevitischen Rituale’ adlarında dört antropoloji araştırma kitabı bulunmaktadır. https://1000kitap.com/kitap/tanrilarin-gizemi--355711?hl=tr https://www.sinirsizyayincilik.com/kitaplar/alevi-rituellerinin-kokeni/ https://www.sinirsizyayincilik.com/kitaplar/dogru-bilinen-yanlislar/ https://fisildayankalemler.org/author/muratcatal/