Zorbalık ve akran zorbalığı

Zorbalık ve akran zorbalığı

Zorbalık ve Akran Zorbalığı

Yaşamımızın ve günümüzün gerçekliği olan bu konuya değinmenin önemli olduğunu düşünerek bu yazıyı yazma gereği duydum.

Zorbalık demek, şiddet göstermek demektir. Hatta gücü yetenin, yetmeyene şiddet göstermesidir. Bunun yanı sıra akran zorbalığı dediğimiz konu ise genellikle okul çağındaki çocukların, yani aynı yaş grubundaki akran olan çocukların birbirlerine karşı gösterdikleri şiddeti içerir. Bu şiddet sarmalı bazen fiziki, bazen cinsel, bazen de taciz boyutunda kendini göstermektedir.

İşte bu şiddet sarmalını eğitimciler ve eğitim bilimciler olarak “zorbalık” ya da okul çağını düşünerek “akran zorbalığı” diye adlandırıyoruz. Özellikle okul çevrelerinde bir şekilde akranından yararlanmayı esas alır. Ya para ister, ya yiyecek-içecek ister ya da ders konusunda yardım etmesi için baskı yapar. Benzer şekillere özellikle ortaokul, lise ya da üniversite sıralarında tanık olmak mümkündür.

Bu konudaki davranışlar, yakın zamanda ekranlarda da çok sık tanık olduğumuz durumlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin; bu zorbalığın boyutu bazen öyle çığırından çıkıyor ki bir öğretmenin veya bir idarecinin yanında ya da sınıf ortamında bile gerçekleşebiliyor. Öğrenciler birbirlerini darp edebiliyorlar. Bunun en bariz örneğini Kartal’da bir okulda yaşadık.

Farklı bir örnek verecek olursak; bir öğrenci öyle baskılara maruz kalıyor ki kendisini camdan aşağı atarak yaşamına son verme veya olaya dikkat çekebilme yolunu seçebiliyor. Aslında bunlara benzer onlarca örnek de vardır. Ancak, kırsaldan bu bilgileri almak mümkün olmadığı için sadece kentlerdeki olayları görebilme ve duyabilme şansımız oluyor.

Zorbalığın temelinde; öncelikle aile yaşamının, sonrasında çevresel koşulların, toplumsal eğitimsizliğin ve yaşanmışlıkların yattığını görmekteyiz.

Para almak isteyen çocuk neden yapar? Parası olmadığı ve karşısındakinde paranın olduğunu gördüğü için. Yemeği ve içeceği olmadığı ve arkadaşında olduğunu gördüğü için.

Şiddet uygulayan çocuk neden yapar? Aile içi şiddete, komşu ya da yakın akraba şiddetine tanık olduğu için. Hatta toplumsal şiddeti yaşadığı veya görüp izlediği ve kendisine cazipmiş gibi geldiği için.

Taciz eden çocuk neden yapar? Ya kendisi tacize uğramıştır, ya ailesinden birisinin tacizine tanık olmuştur ya da TV’lerde bunu iyi bir sahneymiş gibi izlemiş olduğu için.

Peki, tüm zorbalığı giderebilmenin ve geleceğimiz olan yeni kuşağı bu durumdan kurtarabilmenin bir yolu yok mudur? Elbette ki vardır. Ancak bu iş öyle bugünden yarına çözülecek bir iş değildir. Bunun en doğru yolu eğitimden geçer. Eğitim neydi? İstendik davranış değişikliğiydi. İstendik davranış değişikliği de çocuklara öncelikle ailelerde, sonrasında okullarda sistematik bir şekilde verilmelidir.

Çocuğa anlattığınız bir şeyi kendiniz uygulamalı olarak ona gösteremiyorsanız boş bilgi yüklemenin bir yararı da olmayacaktır. Eğitimde amaç, yaparak ve yaşayarak öğrenmenin esas alınmasıdır. Eğitemediğiniz hiçbir insanı öğretemezsiniz. Bilgi unutulabilir ancak davranış kolay değiştirilemez.

Okullarda ana sınıflarıyla, hatta kreşlerle birlikte eğitim ağırlıklı müfredat ve programlar oluşturulmalıdır. Bu zorbalık ve şiddet konusunun, gelecek yaşam dilimlerinde insanın varacağı yeri belirleyeceğinin; eğitimlerle ve çok yoğun uygulama programlarıyla çocuğun hafızasına kazınması gerekmektedir. Olumlu davranış gösterebilme ve bunu bir karaktere dönüştürebilmek için düzenli davranış eğitimleri verilmelidir. Bu şekilde başlanılan bir eğitim sürecinin meyveleri, o çocuklar yetiştikten ve ebeveyn olduktan sonra yetiştireceği çocuklarda görülecektir.

Başka bir yöntem; kesinlikle ve kesinlikle TV, bilgisayar, sinema, tiyatro vb. alanlarda, hatta şarkı ve türkülerde dahi şiddet ve zorbalık içeren, ahlak dışı kuralların uygulandığı hiçbir programa izin verilmemelidir. Bu tür programlara maruz kalan aileler ve çocukları da bir şekilde mutlaka etkileniyor ve bu olumsuz davranışlara yönelebiliyorlar. Bunu engelleyebilmenin en basit yolu MEB programlarının düzenli yapılması ve uygulanmasıdır.

Yani kısaca bu işin çözüm noktası; devlet eliyle toplumsal duyarlılığın artırılması ve topyekûn eğitimlerle/ahlak eğitimleriyle mümkün olacaktır. Aslında anlatılabilecek ve örneklenebilecek çok daha farklı konular var ama sanırım şimdilik bu kadarı yeterli. Aslında bu konuyu önceki yazı dizilerimde “Eğitim ve Ahlak” başlığında on bölümde anlatmıştım. Fakat yaşananları görünce bir eğitimci sorumluluğuyla tekrar üzerinde durmanın yararlı olacağını düşündüm.

Yaşar GELER

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal YILDIZ

Editör/Redaktör: Hakan DİNÇAY

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yaşar GELER

01 Mayıs 1959 tarihinde Ardahan İli Çıldır İlçesi Eskibeyrahatun Köyü’nde dünyaya geldi. İlkokul, Ortaokul ve Liseyi Çıldır merkezdeki okullarda bitirdi. Aile, Çıldır merkezde ticaretle uğraştığı için doğal olarak ticaretin içindeydi. 1978 tarihinde Kars Dede Korkut Eğitim Enstitüsünü bitirdi. 01 Mart 1979 tarihinde kendi köyü olan Eskibeyrahatun Köyü’nde sınıf öğretmeni olarak göreve başladı. Aynı yıl, Ebe-Hemşire olan Tamam Hanımla evlendi. İki oğlu var. Ayrıca 2001 yılında Anadolu Üniversitesi İlköğretim Türkçe Öğretmenliği bölümünü bitirdi. Kars-Ardahan Çıldır ilçesi köylerinde ve Çıldır Merkez İlkokulu’nda 10 yıl görev yaptıktan sonra tayinle İstanbul’a yerleşti. Yaklaşık 33 yıl da İstanbul’da çeşitli ilçelerde ve okullarda görev yaptı. Yaklaşık kırk dört yıllık meslek yaşamından sonra 31 Temmuz 2021 tarihinde Uzman Sınıf Öğretmenliğinden kendi isteğiyle emekli oldu. Emeklilikten sonra sahip oldukları MG Danışmanlık Sigorta ve Emlak’ta koordinatörlük yapmaktadır. Ayrıca öğretmen dernekleri, öğretmen sendikaları gibi meslek örgütlerinde çalıştı ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarında Ardahan derneklerinde ve Ardahan Dernekler Federasyonunda yöneticilikleri oldu ve devam etmektedir. Bağımsız Medya ve Gazeteciler Derneği Kurucusu ve Başkan Vekilliği yapmaktadır. UNİ Haber Ajansı yazarlığı yapıyor. Sınırsız Yazarlar Birliği Derneği kurucu ve üyesidir. Atatürkçü Düşünce Derneği Maltepe Şubesi Disiplin Kurulu Başkanıdır. Maltepe Ardahanlılar Derneği Başkanıdır. Halen çeşitli dergilerde, internet sitelerinde ve yerel gazete ve dergilerde köşe yazarlığı yapmaktadır. Ayrıca internet YouTube, Facebook Grup kanalları UNİ TV ve ÇILDIR TV’ de program yapımcılığı yapmakta olup, yayınlanmış dört adet; “bana Çıldır’ı anlat”, “Her Şey Şaka Gibi” “Eğitimde Yarım Asır” “bana Çıldır’ı anlat 2 Âşık Şenlik” kitapları okuyucularıyla buluşmuştur. Yeni kitap çalışmalarım sürmektedir.