UTANÇ ÇAĞI
- Yazar: Metin ÖZDEMİR
- 31 Ekim 2024
- 5 kez okundu
UTANÇ ÇAĞI
“Utancı giden kimsenin, kalbi de gider.” H.Gmott
Yalanın cirit attığı, hakikatin milyonlarca kez yağmalandığı bir çağdayız. Yalan dünyayı gezerken hakikat o hızda değil maalesef. Yalanın taraftarı çokken hakikatin taraftarı çok çok az. Başkaları yerine utanmaktan yorulan insanlar her geçen gün daha çok yoruluyor. Utanmasını kaybeden kişi ve toplumlardan gelecek adına bir şey beklemek de güçleşti.
Bir insanda veya toplumda asil niteliklerden ne kadar fazla varsa o insan veya toplum insanı o kadar asildir. Bu toplumdaki asil niteliklerden bir tanesi bile vasat niteliklerin tamamından çok daha değerlidir. Yeter ki vasıfsız hale gelmekten kaçınsın.
Yalanları havada kapmaya çalışan cahil bir toplum birilerinin oyuncağı olmaya mahkumdur. Bu toplumu tek kurtaracak çare ise eğitim, vicdan ve ahlakı birlikte almış uyandırıcılardır.
“Boş gurur, küstahlık, bencillik, güvenilmezlik, kapris, inatçılık, hayalperestlik, yapmacıklık, tuhaflık, arsızlık, her lafa karşı çıkma, bağnazlık ve tek yanlılığın tüm biçimleri… Bunların tamamı edepsizliğin canavarlıklarıdır.” der Akıllı Yaşama Sanatı kitabında Baltasar Gracian.
Edep gittikten sonra edepsizlik tüm yollara yayılır. Toplumun güzel kazanımlarını bir anda yerle bir eder. Ahlaksızlık ahlak olur. Yalancılar dürüst kabul edilir. Gerçek dürüstler hain olur. Kısacası toplumun değerleri tepetaklak olur.
Zaman öyle bir zaman ki sesi en çok çıkan ,en çok bağıran sanki haklıymış gibi muamele görüyor. Oysaki hakikat sessizdir. Hakikat her zaman gösterişsizdir. Süslü cümlelere gerek duymaz. Aynı doğrulukla biri göklere yükselirken, başka biri aynı doğrularla yerle bir olabilir.
Hakikat zamana ve kişiye göre değişmez. Batıl bir söz hak bir ağızdan çıkmakla doğru olmayacağı gibi hak bir söz de batıl bir ağızdan çıkmakla yalan olmaz. Önemli olan burada doğruyu bulacak kulaklara ve vicdana sahip olmaktır.
Bir diğer sıkıntı da eğitimin yetersizliğinden olsa gerek dünyanın çoğu aptallarla dolu olmasına rağmen aptal olduğunu düşünen kimsenin olmamasıdır. Hatta bundan şüphe bile duymazlar.
Teknolojik gelişimi ne kadar iyi olursa olsun eğitimin, eğitimcinin içi boş olduğu yerde cahillik yükselir. Liyakatsiz insanlar önemli yerlere gelirler. Toplumun yerle bir olmasına katkıda bulunurlar. Çünkü hep ben ben derler.
Toplumdaki aciz, işsiz kalmış insanlar onların umurunda bile değildirler. Kendileri lehinde her türlü olumlu haber yaptırıp toplumun uyku sürecine katkıda bulunurlar. Oysaki tüm uyuyanları uyandırmaya bir uyanık yeter. Acaba uykuda mıyız ? Uyanık mı ?
“Sen ona iyilik edersin, o sana kötülük. Utanmak, arlanmak da bilmiyorlar. Sanki kural bu imiş. Hep kendilerini haklı görürler. Herkes onlara kul-köle olsun. Kul-köle olmazsan zorla yaptırırlar bunu. İyi ki böyle bir adam ormanda yaşıyor(…)
(…) Keyifleri için başkasının canını çıkarırlar da sonra yine onlar haklı olurlar. Ah, hiç tükenmiyor böyleleri, hiç.” (Cengiz Aytmatov)
Eğer ahlaki erozyonu önleyemezsek ahlaklı insanların utanç olarak gördüğü davranışlardan ahlaksız insanlar gurur duyacaklardır. Yarın geç olmadan toplumların silkelenmesi, vicdanlarının sesini iyi dinlemesi gerekmektedir.
Yarın geç olmadan…
Bu yazının bütünü yazarına aittir.
Bir önceki yazımı okudunuz mu?
Editör: Duygu BALCI
Genel Yayın Yönetmeni: Elif Yıldız Ünal