SULTAN ALPARSLAN 

SULTAN ALPARSLAN 

 SULTAN ALPARSLAN 

 1070 Yılında Sultan Alparslan Suriye seferine çıkınca, Doğu Roma İmparatoru Romen Diyojen’im etekleri tutuştu. Türklerin hızla büyümesi, onu zaten fazlasıyla rahatsız ediyordu.

Artık bu konuyla ilgilenmesi gerektiğini düşünüp, Doğu Roma İmparatorluğunun o güne kadar ki en büyük ordusunu toplamaya karar verdi. Ve bunu başardı da…

 Haçlı Ordusu adı altında toplanan bu ordunun içinde onlarca milletten paralı askerler yer alıyordu, sayıları 200.000′ i bulmuştu. Bu orduyu kurmak, ülkenin hazinesini neredeyse kurutmuştu. Haçlı Ordusuna katılan milletlerden biri de ileride savaşın kaderini değiştirecek olan Peçenek’lerdi.

 Haçlı ordusu Konstantiniyye’den harekete geçince, Romen Diyojen Sultan Alparslan’a bir elçi aracılığıyla mesaj gönderdi. Mesaj şuydu; “İşgal ettiğin toprakları hemen terk et, yoksa büyük bir orduyla üstüne yürürüm.”

 O sıralar Dimaşk’ı işgal etmekle meşgul olan Sultan Alparslan, mesajı dikkate almadı; ama yine de ordunun büyük bir kısmını Dimaşk’ da bırakarak 15.000 kişilik bir birlikle Suriye seferinden döndü. Sultan Alparslan, Romen Diyojen’e inanmıyordu; ama Afşın Bey’den gelen haber durumu doğruladı. Büyük bir savaş yaklaşmaktaydı…

 Haçlı ordusu Erzurum’a geldiğinde, orada bulunan Ermeni’ler de onlara dahil oldu. Ermeniler, Romen Diyojen’e Sultan Alparslan’ın korkup kaçtığını söyleyince, o da gaza geldi ve Azerbaycan’a kadar ilerleyip, Selçuklu Devletini ortadan kaldırmayı planladı.

 Daha sonra Haçlı ordusu Malazgirt kalesine geldi. Kalede bulunan Türkler teslim oldu; ama Romen Diyojen hepsini kılıçtan geçirdi. Bu duruma çok öfkelenen Sultan Alparslan, Afşın Bey’in birlikleriyle birleşti ve savaş hazırlıkları yapmaya başladı.

Türk Ordusunun sayısı 53.000′ i bulmuştu. 200.000 kişilik Haçlı Ordusu karşısına doğrudan çıkılırsa, zafer kazanmak mümkün görünmüyordu. Bu yüzden Sultan Alparslan, kurmaylarını topladı ve savaş taktikleri yapmaya başladı. Savaşı kazanmanın tek yolu, Oğuz Atanı taktiği olan, Turan taktiğini kullanmaktı…

 Sonunda bütün hazırlıklar tamamlandı ve Türk Ordusu savaşın yapılacağı meydana geldi. Seçilen bölge, iki tarafında dağlar olan bir bölgeydi. Sultan Alparslan, hiç vakit kaybetmeden sağ ve sol tarafta bulunan dağların ardına onar bin askerini göndererek saklanmalarını emretti, vakti geldiğinde sur üflenecek ve saklanan birlikler düşmanı kuşatacaktı…

 İki ordu karşı karşıya gelince, Sultan Alparslan Savtegin’i elçi seçerek Romen Diyojen’e bir mektup gönderdi. Mektup da şunlar yazıyordu; “Ülkene geri dön! Barış yapmak istiyorsan, bunu Bağdat Halifesi aracılığıyla yaparız. Aksi takdirde, biz azim ve kararımızı, içtenlikle bağlı olduğumuz Yüce Allah’a bırakırız.”

 Romen Diyojen, Sultan Alparslan’ın korktuğunu ve bu yüzden barış istediğini düşündü. Bunun üstüne bir mektupla şu cevabı verdi.

“Ben bu üstün kudretli duruma, pek çok para ve çaba harcayarak eriştim. Barış, ancak ve ancak Selçuklu Başkenti Rey de yapılacaktır.

Ben İslam Ülkelerine hakim olmadıkça geri dönmeyeceğim.” Romen Diyojen, yazdığı bu mektubu Savtegin’e vermeden önce ona bir soru sordu. “İsfahan mı daha güzeldir, Hemedan mı?” Savtegin “İsfahan” cevabını verince, Romen Diyojen şu sözleri ekledi. “Güzel, öyleyse biz İsfahan’da hayvanlarımız da Hemedan’da kışlayacak.”

O ana kadar kendini tutmakta zorlanan Savtegin’in artık sabrı taştı ve şu cevabı verdi. “Hayvanlarınız Hemedan’da kışlayabilir; fakat siz nerede kışlarsınız bilemem.”

 Bu savaşı kaybetmemiz durumunda Selçuklu düşerdi, Sultan Alparslan imanına güvendi ve savaşı kazanacağına inandı.

 Tarih, 26 Ağustos 1071’i gösterdiğinde, günlerden Cuma günüydü. Türk ordusu, hep birlikte saf tutarak Cuma namazı kıldı. Sultan Alparslan, o gün zırhının altına beyaz bir kıyafet giymiş ve kurmaylarına şöyle vasiyet etmişti. “Allah nasip eder de şehit olursam, beni üstümdekilerle gömün. Bu elbiseler benim kefenim olsun.”

 Haçlı ordusu dörde bölünmüştü. Ortada merkez birliği, sağ ve solda kuşatma birlikleri ve arkada da destek birliği yer alıyordu. Hücuma ilk kalkan Haçlı Ordusu oldu. Ardından Türk Ordusu da harekete geçti.

 Türk Ordusunun ok menzilleri, Haçlı ordusununkine göre çok daha uzun olduğundan, henüz ordular buluşmadan Türkler sağ ve sol kanatları ok yağmuruna tuttu.

Çok kayıp verdiklerini fark eden Romen Diyojen, bu durumu bir an önce sonlandırmak için, merkez birlikle hücuma geçti. İki ordu birbiriyle buluştuğu anda, çeliklerin gök gürültüsünü andıran sesleri kulaklarda yankılanmaya başladı.

Karşılıklı kılıç tokuşturma bir süre devam ettikten sonra, Sultan Alparslan geri çekilme emrini verdi ve Türk Ordusu düzenli bir şekilde gerilemeye başladı. Turan taktiği devreye girmişti…

 Türk Ordusunun geri çekildiğini gören Romen Diyojen, yemi yuttu ve bütün birliklere saldırı emri verdi. Ganimet hayaliyle yanıp tutuşan Haçlı Ordusu, düzeni bozdu ve gelişi güzel ilerlemeye başladı.

 Haçlı Ordusu ağır zırhlı olduğu için, at sırtında destanlar yazan Türk Ordusuyla araları epeyce açıldı. Bu, tam da Sultan Alparslan’ın istediği şeydi.

Zaferin çok yakın olduğunu düşünen düşman, iki dağın arasına gelince, Sultan Alparslan emrini verdi ve surlar üflendi. Surların üflenmesiyle birlikte, sağ ve soldaki dağların arkasından çıkan Türk birlikleri düşmanı kuşatmaya başladı.

Düşman birlikler daha ne olduğunu anlayamamışken, Sultan Alparslan bu kez kaçıyormuş gibi görünen birliğe geri dönme emri verdi. Turan taktiği işe yaramış, düşman her yandan kuşatılmıştı. Tam o sırada, önceden planlandığı üzere Peçenekler’de Türk Ordusunun saflarına geçti. Artık Kurtlarlar sürüye dalmaya hazırdı…

  Düşmanını ablukaya alan Türk Ordusu, kimini kılıçtan geçirdi, kimini ok yağmuruna tuttu, kimini atlarının toynaklarıyla ezdi ve birçoğunu da esir aldı. Esir alınanlar arasında Romen Diyojen de vardı.

Romen Diyojen’in serbest bırakılması karşılığında çok yüklü bir savaş tazminatı alındı ve Doğu Roma İmparatorluğu her yıl vergi ödemek zorunda kaldı. Romen Diyojen esir tutulduğu süre boyunca, Sultan Alparslan ona çok iyi davrandı, tam da kendine yakışır şekilde.

 Var ol Alparslan Ata… Azla çok nasıl yenilir gösterdin bütün Cihan’a. Sayende bin yıla yakın bir süredir, bu kutsal topraklar da hüküm sürüyoruz. Rabbim seni cennetin en güzel yerlerinde ağırlar inşallah. Amin…

 

Bekir SEVİK 

Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ 

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?

KÜRŞAD VE 40 BATUR( YİĞİT)

 

Yorumlar (18)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 21/04/2024

    Bildiğim bir tarihi sizden okuyunca bu kadar heyecanlanmam... Tarihi siz yazınca seviyoruz hocam ❤️ Öğrencileriniz çok şanslı...

  2. Cuma OFLAZ
    • 20/04/2024

    Kurt puslu havayı sever.alparslanin zekası ve Türk'ün gücü diline sağlık hocam çok güzel döktürmüşsün. Kalemin her daim elinde olsun...

  3. Bekir SEVİK
    • 19/04/2024

    Arkadaşlar güzel yorumlarınızdan dolayı her birinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Yazılarım okununca kıymetli, yani sayenizde ❤️❤️❤️

  4. DİLEK NAZLIOĞLU
    • 19/04/2024

    VALLAHİ HOCAM SİZİ CANI GÖNÜLDEN TEBRİK EDERİM. KALEMİNİZ O KADAR GÜZEL Kİ YİNE YERİNDE GÜZEL BİR YAZI.

  5. Dilek Gümüş
    • 18/04/2024

    Dönüşünüz muhteşem olmuş Bekir hocam. Kaleminize sağlık

    • 18/04/2024

    Böyle bir nesilin torunu olmaktan gurur duyuyorum. Ve Türk olmaktan da. 🐺🐺🐺

  6. Hüseyin yiğit
    • 18/04/2024

    Hocam her yazdığınız ayrı bir güzel, tıpkı kitaplarınız gibi. En kısa zamanda fark edilip hak ettiğin yerlerde olursun inşallah.

  7. M. Sait Aşkar
    • 18/04/2024

    Tebrik ederim Bekir abi, harika bir yazı olmuş.

  8. Mehmet Ünal
    • 18/04/2024

    Kalemine yüreğine sağlık olsun çok güzel bir yazı olmuş

  9. Uğur sancaklı
    • 18/04/2024

    Bekir hocamın Alp Börü serisini okudum, bu yazı da o tarzda yazılmış ve çok güzel. Tebrik ederim Bekir hocam

  10. Fikret Akçay
    • 17/04/2024

    Yüreğine sağlık Ama bizi en çok üzen ise böyle geçmişi olan bir milletin geleceğini görememesidir 50 bin kişi ile tam teşekküllü bir 4 katı Haçlı ordusuna kafa tutan bir atanı torunları aciZ dünyaya hüküm süren bir ceddin torunları bir awuç siyoniste gülümü çıkartamıyor wesselam

  11. Yusuf K.
    • 17/04/2024

    Yazıyı okurken tüylerim diken diken oldu. Kaleminize sağlık.

  12. Sibel aslan
    • 17/04/2024

    Şimdi günümüz gençlerine sorsan eski Türkleri beğenmezler. Biraz okuyunda görün nasıl adamların torunları olduğunuzu. Çok güzel bir yazı olmuş, çok beğendim.

  13. Mine Yılmaz
    • 17/04/2024

    Geçmişini bilmeyen, gelecekte yok olmaya mahkumdur. Geçmişimize ışık tuttuğunuz için teşekkürler Bekir bey.

  14. M. Ali Sağanak
    • 17/04/2024

    Hocam siz nerelerdesiniz yaaa. İtiraf edeyim, ayrıldınız sanıp çok üzülmüştüm ama neysek iște yine buradasınız. 🤗🤗 Yazınıza gelince, yine bizi kendimize getiren bir yazı yazmıșsınız. Kaleminize sağlık hocam, gururlanarak okudum. ( Not: Sitenin yöneticisine sesleniyorum. Bekir Sevik hergün yazsın 😄😄)

  15. Osman Ç.
    • 17/04/2024

    Amin üstadım Amin. Yazdığın her makalede ayrı bir lezzet var. Kalemin daim olsun Bekir Sevik

  16. Eşref Emek
    • 17/04/2024

    Böyle bir neslin evlatları olan bizlere bir bakın, birbirimizi yemekten tarihimizi unuttuk. Neyse ki Bekir Sevik gibi yazarlar var da bize kendimizi hatırlatıyor. Teşekkür ederim arkadaşım.

    • 17/04/2024

    Harika bir yazı. Emeğinize, kaleminize, yüreğinize sağlık hocam.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bekir SEVİK

Bekir SEVİK, Türk tarihi roman yazarı. Eserleri, Alp Börü Öç, Alp Börü Orun, Alp Börü Büyük Duvar (bunların üçü seridir) ve Kurtuluş Savaşı'nda bir öksüz.