SENİ BEKLERKEN GEÇMİŞİ DÜŞÜNDÜM

SENİ BEKLERKEN GEÇMİŞİ DÜŞÜNDÜM

  Heyecandan tir tir titriyor, ayaklarımı sabit noktalarda tutamıyorum. Gözüm çok ilerlerde, hem gelse hem gelmese diyor. Yıllar ne kadar çabuk geçti, ne çok büyümüşüm gibi geliyor. Nasıl özledim artık gelse! Acaba otobüs geç mi gelecek ya da tam mola verdiği sırada gelmekten vaz mı geçecek. Beni istemezse… İlk defa bir erkeği böyle büyük bir zevkle, korkuyla, heyecanla bekliyorum. 

 

 Tam on beş yıl geçti aradan… Eminim saçlarına aklar düşmüş, omuzları yorulmuş, belki biraz boyu küçülmüştür. Nasıl bir özlem bu anlatamam; üç gündür gözüme uyku girmedi. Sadece üç yıl yaşamıştım onunla. Pek tanıdığım, nelerden hoşlandığını, hangi takımı tuttuğunu bildiğim söylenemez. Nasıl yürüdüğünü, neler giydiğini, hangi renklerden hoşlandığını hatırlamıyorum bile. Tek bildiğim yumuşak, büyülü, yavaş yavaş içine işleyen, sessiz konuşmasına rağmen tek bir kelimesini kaçırmadığım sesi. Artık beni özlediğini söylemişti ilk telefon ettiğinde, beni neden buraya gönderdiğini bile unutmuş, affetmemi istemişti; neden işlediğini bilmediğim suçtan. Bir babanın söylemeyeceği şeylerdi bunlar, baba kimdi? Sanırım babalar kız çocuklarına üç sene bakar, sonra yetişmesi için gönderirler ve zamanı geldiğinde kızlarını görmeye gelirler, hatta beraber kalmak istediklerini bile söylerlerdi. Zamanı gelmişti. 

 

 Arkadaşlarımın da babaları vardı. Ama onlar hiç evlatlarını bırakmamışlardı. Neden ben zamanı bekliyordum? Yoksa yapmamam gereken bir şeyi mi yapmıştım ki babam beni bu kadar uzaklara göndermişti. Bu suç öyle bir suçtu ki ardından annemi de göndermişti. Annemin bana sarılıp uzun süre ağladığını, hiç kimselerle konuşmadığını, hiç görmediğim akrabalarımın sık sık geldiğini, anneme babamı her sorduğumda artık beraber yaşamadığımız için göremeyeceğimi anlatmıştı. Büyürken ne kadar zorlandığımı, erkeklerden uzak tutulduğumu, hatırladığım babamın telefonunu her aradığımda kızının olmadığını söylemişlerdi. Hiç anlam veremediğim şeyler geçen otobüslerle beliriverdi gözümün önünde.

 

 Yıllar sonra geliyordu. Hem de bu sefer hiç gitmeyecekti. Yeni mi başlayacaktık hayata yoksa annem öldükten sonra benim kurduğum düzene devam mı edecektik? Bilmiyordum şu an otobüsten gelecek, kafamda binlerce kez çizip sildiğim, bundan sonra da ne yapacağımızı bilmediğim babamı bekliyordum. Beklemek tüm geleceği unutturmuştu şimdi.

Yorumlar (4)

    • 21/04/2024

    Havin devamı yok babasız kız çocukları için...

  1. Havin Ezo
    • 21/02/2024

    Devamı var mı :) Tam roman havasına girmiş akıcılığına kapılmıştım ki Film bitti yani yazı ;)

  2. Yıldız Tek Gamlı
    • 29/01/2024

    Maalesef

  3. Deniz
    • 20/01/2024

    Maalesef babalar çocukları kendi yapmamış gibi ebeveynlik sorumluluklarını reddetme eğilimdeler. Çok güzel özetlemişsiniz ağzınıza sağlık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yıldız TEK GAMLI

1976 yılında Ankara’nın Altındağ ilçesinin bir semti olan Doğantepe’de büyüdüm. Aslen Nevşehirliyim. Tipik bir Anadolu ailesinin altı çocuğundan biriyim. Konya Selçuk Üniversitesi Akşehir M.Y.O. Muhasebe bölümünü bitirmek dışında Ankara’dan ayrılmadım. Ankara Hacettepe Üniversitesi Sağlık İşletmeciliğini tamamladım. Amerikan Kültür Derneği’nde İngilizce öğrendim. Bu arada Ankara Tabipler Odası’ndan Hastane Yönetimi eğitimini bitirdim. Tüm bu eğitimleri tamamlarken Ankara Özel Güven Hastanesi’nde 7 yıl çalıştım. Evlenince kendi sağlık işletmemize geçip 4 yıl Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nü yürüttüm. AÇEV (Anne-Çocuk Eğitim Vakfı)’le tanışıp, gönüllü annelik yaptım. Çocuklarla daha mutlu olduğumu fark edince Çocuk Gelişimi ve Eğitimi’ni bitirip, 2 yıl devlet okullarında sözleşmeli, 2 yıl özel kurumlarda İngilizce ve İngilizce Drama öğretmenliği yaptım. Meme ve lenf kanseri nedeniyle çocuklarım olan öğrencilerimden ayrıldım. Tedavim devam ederken TEMA Vakfı ile tanışıp, çocuklara doğayı anlatmanın yanında, ara ara yine onlarla birlikte vakit geçirmenin yolunu buldum. 2019 yılında Bursa Nilüfer’e taşındım. Kızlarım üniversiteye başlayınca, “eğitimin yaşı yok” deyip, hayalim olan Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölümü (Almanca) okudum. Minik Saka Kuşu, Sabun Kokulu Masal, Lunaparkta Keyifli Bir Gün, Cemilhan'ın Maceraları, Büyüklere Küçüklerden Masallar, Kayıp Balerin, Yüzyılın Masalları, Yavru Kedi, Gökçe Özgür Olmak İstiyor, Bir Pazar Günü, Paylaşmak Çok Güzel kitaplarının yazarı.