SANAL VE GERÇEK
- Yazar: Hakan DİNÇAY
- 15 Mayıs 2025
- 13 kez okundu

SANAL VE GERÇEK
Tatilde, arabada, işte, memleketimde çok yerde karşılaşıyorum. İnsanlar birbirine küsmüş, kimse kimseye selam vermiyor, etraflarına görünmez bir duvar örülmüş, sanki sandığa girmiş gibiler. İnsanlar ne günaydın diyor ne de iyi günler diyor. Halbuki bu tür kelimeler parayla değil bedava, karşılığında da çok şeyler kazanabileceğiniz kelimeler.
Tatilde, işyerinde, evde, okulda, kafelerde, yolda, her nerede olursak olalım, cebimize kadar girmiş küçücük, minyatür sandık gibi, içi entegre devrelerle dolu, bir yüzü televizyon ekranı gibi, üstelik televizyon ekranını küçültüp cebe girmiş hali, istediğimiz şeyleri bize gösteren, ekranda sanal tuşları olan o tuşlara basınca bizi öteki diyarlara götüren minik minyatür sandığın ekranında çıkan tuşlarına basıyoruz ve onunla beraber bizimde etrafımızla bağlantımız kesiliyor.
O minyatür sandığın içine giriyoruz. Minyatür sandığın içinde kayboluyoruz. Cebimize giren minyatür sandık cebimizden çıkınca biz o minyatür sandığın içine giriyoruz, sonrasında ne oluyor biz onu cebimizde taşımıyoruz o bizi içinde taşımaya başlıyor. Öğle bir taşıyor ve bizi öyle bir hapsediyor ki tatile gidiyoruz, gezmeye gidiyoruz, arkadaşlarımızın yanında oluyoruz, arabada oluyoruz, otobüste oluyoruz, trende oluyoruz ama bizim aklımızı hapsediyor bedenimiz özgür ama aklımız o minyatür sandığın içine hapsoluyor. Gönüllü akıl hapishanesi. Ne etrafta olan bitenlerin farkında oluyoruz nede etrafta olan bitenleri yaşayabiliyoruz.
O minyatür sandık yok mu! Bizi dostluklardan mahrum bırakıyor, güzel Türkçemizi bozuyor. Ben bilmezdim eskiden “OK” nedir, Ben bilmezdim eskiden “KİB” nedir. Biz gençliğimizde arkadaşlarımızla görerek dokunarak sohbet ederken “OK” demezdik. “Tamam, olur, tabi ki derdik. ” Bunu dediğimizde arkadaşımıza dokunurduk, temas ederdik. Parmaklarımız minyatür sandığın dijital tuşlarına dokunmazdı, arkadaşlarımızın ellerine dokunurdu, omuzlarına dokunurdu.
Sevgilimizle göz göze bakarak konuşurduk, el ele yürüdük sanal değil gerçeği yaşardık. Eros’un oku kalbimize saplanırdı. Dijital çağda yazılan “OK” bize bir şey ifade etmezdi. “Ok” kelimesi sanal dünyada kalbimize ok gibi saplanmazdı. “KİB” derken cebimizdeki sanal tuşlara basarak kolaya kaçmazdık. Karşımızdaki arkadaşlarımıza “Kendine iyi bak, sağlığına dikkat et. “ derdik. Bunu söylerken yüreğimizle söylerdik parmaklarımızla değil.
Maalesef cebimize kadar girmiş olan küçücük dijital minyatür sandık kullanıldığından beri bizi yutuyor, dostlukları azaltıyor, selamlaşmanın yapısını bozuyor, dünyanın gerçek güzelliklerini görmekten bizi mahrum bırakıyor. Sanal bir sosyallik, sanal bir hayat, sanal güzellikler, sanal, sanal, sanal. Sanal sandık bizi yutuyor.
Gerçek olan hiçbir şeyi göremiyoruz hep sanmaya başlıyoruz.
Yol yakınken cebinizde olan, cebinizde durduğu gibi masum durmayan elektronik sandığın içine girmeyin; çıkın oradan kaldırın kafanızı, etrafınıza bakın. Sanal ortamdan gerçek ortama geçin, beş duyunuzu kullanarak yaşayın; dokunun, görün, koklayın, tadın,işitin yaşayın hayal etmeyin.
Tatilde iseniz denizi seyredin,
Arabada iseniz camdan çevreyi seyredin,
Yanınızda biri varsa parmaklarınız değil dudaklarınız konuşsun,
Evde iseniz evdekilerle konuşun; evde dijital olmayın, analog olun.
Hayatı sanal yaşamayın, hayatı gerçekten yaşayın. Aklınızı cebinizdeki sanal sandığa hapsetmeyin. Hayatı yaşayın, sanal dünyayı sanarak zamanınızı harcamayın, gerçekler sanal sandığın içindekilerden daha lezzetlidir. Birinde hayal ederek yaşarsınız diğerinde beş duyunuzla yaşarsınız.
Hayat sandığınızdan daha yaşanılırdır.
Hayat sandığınızdan daha güzeldir.
Hayat sandığınızdan daha büyüktür.
Hayat sandığınızdan daha hissedilirdir,
Hayat sandığınızdan daha dokunasıdır.
Her şeyden önemlisi sanal değil gerçekten yaşamasını öğrenirsin.
Cebimizde masum bir şekilde duran minyatür sandık, cebimizden çıktıktan sonra bizi yutuyor. Ta ki cebimize tekrar girene kadar. Hayatı yaşayın, sanal dünyayı sanarak zamanınızı harcamayın. Gerçekler sandığınızdan daha güzel, daha lezzetli, hayatına dokun.
Evren sandığınızın içinden daha güzel daha yaşanabilir. Gerçeğe dokunabilirsin, gerçeği yaşayabilirsin. Dijital sandığa hapsolma, çık oradan hayat çok güzel.
Dijital sandık sanal bir hap gibidir. Hapı alırsın geçici bir mutluluk seninle olur ama o hapın etkisi kalmayınca yalnızlaşırsın o hapa daha çok ihtiyaç duyarsın. Daha da yalnızlaşırsın. Sanal mutluluğa esir olma yoksa tuşlara bastığın da yazdığın “ok” senin duygularına ok gibi saplanır ve çıkaramazsın o oku.
Hakan DİNÇAY
Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal YILDIZ
Editör/Redaktör: Hakan DİNÇAY
Bu yazının bütünü yazarına aittir.
Bir önceki yazımı okudunuz mu?