Ruh Yolculuğunuzun Kahyası Sizi Çağırıyor
- Yazar: Simla HALICIGİL
- 28 Ocak 2024
- 161 kez okundu

‘Bunu yapacağımı biliyorum’ diyen iç sesimi takip ettiğim için hiçbir zaman pişman olmadım. O sahneye çıkıp şarkı söyleyeceğimi biliyorum. O etkinliğe gideceğimi biliyorum. Kariyerimi değiştireceğimi biliyorum. Bu kişiyle çalışacağımı biliyorum. Kaçındığım o konuşmayı yapacağımı biliyorum… O sesi bastırdığım zamanlar için kesinlikle pişman oldum. Yanıldım, hata listeme bir ekleme daha yaptım.
Oysa;
Hepimiz içgüdüsel biliş anlarına sahip olma konusunda özel ya da benzersiz varlıklarız. Ve kendimizden daha büyük bir şeye olan inancımız olduğu için de şanslıyız: Evrenin arkamızda olduğunu düşündüğümüzde risk almak daha kolay. Ancak öğrendiğim şu ki, iç sesimizi ne kadar çok takip edersek, sesi de o kadar güçleniyor. Onu her kapattığımızda, o biliş parıltısı biraz daha sessizleşiyor ve aslında bizi de sağırlaştırıyor. Ta ki bir gün kaderin eli devreye girip bizi tekrar yoluna sokmak için kafamıza sert bir top fırlatana kadar. ( Hayatın bizi silkeleme şekli ) O an gerçekleştiğinde yeniden başlama şansımız oluyor. Bazı insanlar bu dönemleri ruhun karanlık geceleri olarak adlandırır. Beklenmedik, ağır kayıplar, uyku tutmayan geceler, tanımlanamayan iç sıkıntıları, yolunda giden akışın ters dönerek her adımımızın duraklaması, parasal engeller vb. Sanki bir dolu yağmurudur. Bir türlü gün doğmaz… Adına da mutsuzluk deriz.
Unutmamamız gereken, bir beden ve ruh her şeyi bilir. Ana rahmine düştüğümüz andan itibaren bilinç işlemeye başlar. Yaş alıp, büyüdükçe bilinç yerini öğrendiklerimize, duyduklarımıza, anlatılanlara, gördüklerimize, yaşadığımız ev, okul, ortam ve toplumda ki dayatılanlara bırakır. Yani zihne… Bu nedenle zamanla bilincimiz ile bilen sesimizi takip etmek kolay değildir. Zaman içinde oluşan ve geçmişten gelen kodlamalardan kurtulma çabaları ile farkındalık arttırıcı çalışmalar neticesinde zihinden koparak bilinçten işlemek konusunda seçim yaparız ve aslında bu kahramanca bir seçimdir. Çoğu zaman başkalarının beklemediği şeyleri yapmamızı gerektirir. Başkalarının değer vermediği bir şeye zaman ayırmak, sana ne, bana ne diyebilmek, hiç kimseye, hiçbir düşünceye kapılmadan, yargılanmaktan korkmadan kararlar verebilmek, aslında salt kendimiz olabilmektir.
Bilinçli seçimlerimiz çoğu zaman zor olduğundan, geçmişteki yaralarımızı (korku, öfke, suçluluk vb) gündeme getirebilir ve tam bilince ulaşabilmemiz için bizi bir savaşçı gibi davranmaya sevk edebilir. Kendimizi kafamızda konuları tartışırken ve bir kişiye bağırırken , gereksiz savunmalar yaparken bulabiliriz. Geçici olan bu durum, bilinç seviyesi arttıkça ve iç sesimizi daha dinler hale geldikçe azalacaktır.
Bu noktada kendimize zaman vermek, kendimize karşı daha az yargılayıcı ve nazik olmak önemlidir. Seçimler sessizlik sever. Bu ne demek? Kendi enerjimizi, düşüncemizi ve planlarımızı kendimize saklamak gibi… Bir başkasının ne istediğini, bizi neye yönlendirdiğini ve ne düşünmemiz gerektiğine dair bakış açısını, o aşamaya karıştırmamak bilinçten uzaklaşmamıza engel olacaktır. Seçiminizde başarısız olmanız mümkün ama bunu siz seçmiş olacaksınız. Alıp kabul etmesi ve gelişen olası bir sorunu travmatik hale getirmektense devam diyebilecek ve vazgeçmemeyi öğreneceğiz. En önemlisi kendi bilen benliğimiz ile gerçek bir bağ kurmuş olacağız.
İşte o zaman asıl pusulamız, yön göstericimiz, Ruh Yolculuğumuzun Kahyası olacak…
Edt: Mesude Bozkurt
Gelmiycem işte...
Harika bir yazı harika bir farkındalık Kaleminize emeğinize yüreğinize sağlık
Harika bir yazı harika bir farkındalık... Kaleminize emeğinize yüreğinize sağlık