Proje 13 Bir Kan Bağının Hikayesi

Proje 13 Bir Kan Bağının Hikayesi

Kapanmayan Karanlık

Kapının ardına geçtiğinde Eren bir an duraksadı. Arkasından gelen uğultu kesilmişti, ancak içindeki korku dinmemişti. Burası dar ve loş bir koridordu; duvarlar yosunlarla kaplıydı ve havada nemli bir koku vardı. Ayaklarını sürükleyerek ilerlerken tavanın çatlaklarından süzülen kırmızı ışık, ona eşlik eden tek şeydi.

İçgüdüleri ona bu koridorun sonunun bir çıkışa açılmasını umut ettiriyordu, ancak aklının bir köşesinde şüphe vardı: Ya bu, sadece daha büyük bir tuzağın parçasıysa?

Eren ilerledikçe, koridorun sonunda ağır bir taş kapı belirdi. Üzerinde spiral şeklinde oyulmuş semboller vardı, tıpkı mağaradaki zeminde gördüğü gibi. Bu kapı onu buradan çıkarabilir miydi?

Eren dikkatlice yaklaşıp kapıyı inceledi. Üzerinde eski, neredeyse silinmiş bir yazı vardı:

“Özgürlüğü arayan, cesaretini kanıtlamak zorundadır.”

Bu cümleyi okur okumaz, arkasında bir ses duydu. Ayak sesleri…

İçinde bulunduğu koridorun duvarlarından yavaş yavaş gölgeler beliriyor, kıpırdanmaya başlıyordu. O an anladı ki, peşinde olan varlıklar henüz vazgeçmemişti.

Eren kapıyı açmak için elleriyle sembolleri yokladı. Bir kısmı soğuktu, bazıları ise sıcak. Önceki kapıda yaptığı gibi en sıcak noktayı bulmaya çalıştı, ancak bir şey farklıydı. Sembollerden biri nabız gibi atıyordu.

Eren’in gözleri büyüdü. Nabız atan sembol, sanki canlıymış gibi titreşiyordu. Elini üzerine koyduğu anda bir şey oldu ellerine sıcak bir sıvı bulaştı. Kan mıydı bu?

Ardında fısıltılar çoğalmıştı. Kafasını çevirdiğinde, karanlık figürlerin neredeyse ona ulaştığını gördü. Gözleri parlayan siluetler, ellerini ona doğru uzatıyordu.

Eren’in artık düşünmeye vakti yoktu. İçindeki korkuyu bastırarak, nabız atan sembole daha sıkı bastırdı. O anda taş kapı gürültüyle sarsıldı, ardından yavaşça açılmaya başladı. İçeriden keskin bir ışık süzüldü.

Ancak bir şey garipti. O ışığın içinden gelen bir ses vardı. Tanıdık bir ses.

“Eren… sonunda geldin.”

Eren gözlerini kıstı, içeride kimin olduğunu göremedi. Ama bu sesi bir yerden tanıyordu.

Adımını içeri atarken, geride kalan gölgeler ona son bir kez fısıldadı:

“Kaçışın sonu, her zaman başlangıçtır.

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal YILDIZ

Editör/Redaktör: Hakan DİNÇAY

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

Yorumlar (1)

  1. Devamını bekliyorum 🥰

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Soner IRMAK

1982 KOCAELİ/GEBZE doğumlu altı çocuklu bir ailenin en küçük çocuğuyum. Çocukluğum Gebze'de geçti. Bekarım lise mezunuyum. Özel bir şirkette tam zamanlı çalışıyorum. Kalemin gücü platformunda kitap çılgınlar kitap kardeşliğinde bulunuyorum. Yazar ve şairler (YAZŞADER) derneğinin KOCAELİ İl temsilcisi olarak görev aldım. Özel bir sebepten dolayı (YAZŞADER) derneğinden ayrılma kararı aldım. YAZŞADER derneği adı altında ADANA BURSA İSTANBUL TÜYAP kitap fuarları dahil birçok kitap fuarlarına da katılım sağladım. Babamı akciğer rahatsızlığından dolayı kaybettim ve kendimi en iyi şiirle anlatabileceğimi hissettim. Şiir yazmak bana bir terapi gibi geldiğini hissedince yazdığım şiirleri kitap hali fikri doğdu ilk şiir kitabım olan HAYATIMDAKİ SAYFALAR isimli şiir kitabımım doğdu. Yazmaya doymadım yazdıklarımı ikinci şiir kitabımla taçlandırmak istedim ve ANKA’NIN GÖZYAŞLARI isimli şiir kitaplarım doğdu. Bu arada SPOTİFY ve 250 platformda kendi sesimle kendi yazdığım şiirleri seslendirdim. Ayrıca şarkı sözü de yazıyorum. Bu yolda beni yalnız bırakmayan İbrahim AKDENİZ kardeşime sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.