PHYTHİAS, FELSEFE OKULU VE AŞK

PHYTHİAS, FELSEFE OKULU VE AŞK

PHYTHİAS, FELSEFE OKULU VE AŞK

Aşk, ılık bir ışıltı ya da gözler buluştuğunda arzunun yarattığı elektrik şoku gibi zihinsel bir sarsıntı ile bedenimizde kendini gösterir. İlk olarak kıpırtılarla baş gösteren his, sonra daha güçlü bir evrede gerçek bir duyguya dönüşür.

Kısacık bir kelime olan ‘aşk’ hissettirdikleriyle deniz derya. Bu küçücük kelime Arapça ‘Aşaka’ kelimesinden türemiştir. Aşaka sarmaşık demek. Sarmaşık bir yerlere tutunarak büyüyen bir bitkidir. Olgunlaşmamış aşk da böyledir. ‘Ben’i yok etme pahasına ötekine tutunmaktır. Olgun aşk ise ‘ben’i koruyarak ‘biz’ olmaktır.

Anadolu coğrafyasından bu duygunun kahramanlarından Aristo, aşkı uğruna felsefe okulu kurup ders vermiştir.

Rivayete göre Assos Kralı Hermias, sınıf arkadaşı Aristo’yu kente davet eder. Bu ziyareti sırasında Hermias’ın dünya güzeli kız kardeşi Phthias’a aşık olan Aristo kentten ayrıldıktan sonra Phythias’ı aklından çıkaramaz. Bu durumu öğrenen Hermias Aristo’nun Assos’ta bir felsefe okulu kurması şartıyla kız kardeşiyle evlenmesine izin vereceğini söyler.

Bu şartı kabul eden Aristo şehirde bir felsefe okulu kurar. Milattan önce 348-345 yılları arasında bu okulda üç yıl boyunca felsefe dersleri verir.

Aşk’ın Aristo’ya felsefe okulunu açtırmasındaki etken bir gönül macerası mıydı yoksa gerçek bir duyguya dönüşmüş aşkın en güçlü evresi miydi bilinmiyor.

Aşık olan insanların çölleri aşması, dağları delmesi gibi imkansızlıklar peşinde zaman ve emek harcamasını anlayabilmek için beynin kimyasında oluşan aktiviteleri inceleyen araştırmalara bakmalıyız.

Uzmanlar aşkın bir kimyası olduğundan söz ediyor. İki insan karşılaşıyor, vücut kimyalarında bazı değişimler gerçekleşiyor ve birbirlerine çekiliyorlar. Hormonların gücü devreye giriyor. Aşkın kimyasının hormonları ilk karşılaşma ile iş başına geçiyor.

Aşkta büyülenme olan birinci evrede vücutta amfetamin kimyasalının etkin olduğunu görüyoruz. Bu da feniletilamin, nörapinefrin ve dopamin hormonlarının artışıyla gerçekleşiyor. Beyinde hippotalamusta salgılanan endojen nöraiamin olan feniletilaminin, ilk görüşte aşktan sorumlu olan hormon olduğu söyleniyor.

Bulutlar üzerinde yürüyor gibi hissetmemizin, dalıp dalıp gitmemizin ya da gülümsememizin nedeni bu hormondur. Dopamin ise aşkın gözü kör, kulaklar sağır etkisi yaratıyor. Ödül kimyasıdır. Beyinde salgılandığında kişiyi daha konuşkan, coşkulu, seksi ve istekli yapar. Nörapinefrin hormonunun kaç ya da dövüş cevabından sorumlu olduğunu görüyoruz. Tehlike var diyor bize. Kalp atış hızımız artıyor, heyecanı kontrol etmekte zorlanıyor, panik hissine veya sebepsiz korkuya kapılabiliyoruz.

Aşkta duygusal bağ kurma olan ikinci evrede ise endorfin hormonunun devreye girdiğini, sevgi ve bağlılık fazı olduğunu anlıyoruz. İlk karşılaşılan zamandan 3 yıl aralığına kadar geçen sürede birinci evrede etkin olan kimyasalların etkisi azalır. Gerçek aşk değilse ilişki biter.

Endorfinin etkin rol oynadığı ikinci evrede bu hormon ilişkiye sükunet, içtenlik, sıcaklık, güven ve bağımlılık verir. Ne kadar çok sever ve sevilirsek endorfin salınımı o derece artar. İlk evredeki gibi heyecan vermez ama ilişkiyi sağlamlaştırır.

Aşkta güven, bütünleşme ve bağlanma evresi olan üçüncü evreye ulaşılabilirse gerçek aşk yaşanıyordur diyebiliriz. Uzmanlara göre çoğu aşk bu evreye gelmeden bitiyor. Bu evrede oksitosin hormonu kalbi aşka açan anahtar kimyasaldır. Sarılmanın kimyasıdır. 

Aşkta cinsel duyguların uyanmasında rol oynar. Sesler, bakışlar, koklama, fiziksel temas bu kimyasalın salınımını tetikler. Diğer evreleri geçen aşıklar bu evreye geçtiklerinde duygusal ve fiziksel doyumu yakalıyorlar.

Diğer etkili kimyasallar arasında vazopressin, östrojen ve testosteron bulunuyor. Vazopressin, erkekte bağlılık yaratan, bağlılığı arttıran kimyasaldır. Kadınlarda bunu östrojen üstlenir.

Testostron her iki cins içinde afrodizyaktır. Testosteronu düşük kadınlarda libido azalır ve depresif olur.

Biyolojik bir varlık olan biz insanlarda fiziki hayatımızın olağanüstü mekanizması bu kimyasallarla efsunlu bir şekilde işliyor. Tüm araştırmalardan öğrendiklerimizin ışığında Aristo’nun Phythias’ına ulaşmak için yaptıklarına, çöllerin aşılmasına ya da dağların delinmesine şaşırmamak gerekiyor.

Her aşk zaman aşımına uğrayabilir ya da üçüncü evreye geçebilenler için sevgi, hayranlık ve güvenle ömür boyu devam edebilir. İki kişinin yakaladığı bu mucizeyi korumak ve çoğaltmak için tüm dikkatimizi sevgiye yöneltmeliyiz.

Züleyha EKİCİ

Editör: Sonay BİLGİ ARABACI

Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ 

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?

GOTİK RESİM SANATI

Yorumlar (1)

    • 4/06/2024

    Aşk deliliktir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Züleyha EKİCİ

1982 yılında İstanbul’da doğdu. Tarih alanında yüksek lisans öğrencisidir. Grafoloji ve imza analizi eğitimleri almıştır. Felsefenin Çocuk Hali ve Yaratıcı Yazarlık üzerine Serhan Kansu’dan eğitim almıştır. “Hayal-et Resimli Mecmua” dergisinde yazarlık geçmişi vardır. Onedio internet sitesinde ve Bilsemki dergisinde yazıları yayınlanmaktadır. Halen Lüleburgaz’da Akım Anadolu Lisesi’nde Coğrafya öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Edebi Eserleri: Değerli Eserler Antolojsi, Drama Yayınevi, Ankara, 2023