OVER THINKING! /SEN BENİM GECELERİ UYUDUĞUMU MU SANIYORSUN MEMATİ?

OVER THINKING! /SEN BENİM GECELERİ UYUDUĞUMU MU SANIYORSUN MEMATİ?

OVER THINKING! /SEN BENİM GECELERİ UYUDUĞUMU MU SANIYORSUN MEMATİ?

Nereden tanıdım seni ?

Geceleri bir pitbull kuvvetinde  dişlerini sıkıyorsun, sabahları ise tüm gece bir bufaloyu ağız kuvvetinle parçalamış da yavrularına pay etmiş gibi  uyanıyorsun.

Gün içinde ettiğin kavgaları zihninde tekrar tekrar kapalı gişe oynuyorsun, tüm ihtimalleri düşüneceğim diye olmamış hatta belki de hiç olmayacak ihtimalleri kafanda kuruyor kendince hazırlık yapıyorsun.

Tanıdım seni! İnsanların yüzüne bakıyorsun fakat kimseyi tanımıyorsun, onların yüzünde dev ekranda beyninin exceli açık. Başın çatlıyor litrelerce su içiyorsun geçmiyor, saatlerce uyusan da yatak reklamlarında ki Hülya Avşar enerjinle uyanamıyorsun.

Oysa ‘bambin’ var senin de. İhtimaller perisi seninle yaşıyor; olası savaş, kıtlık, afet, uzaylı istilası gibi bin bir ihtimali mubi filmleri edasında hiç tanımadığın oyuncularla sonunu asla bağlamadan hayal gücünün zenginliklerine göre  belirliyorsun.

İşte tanıyorum ben seni. Bir overthinkingsin. Çok düşünüyorsun bebeğim. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünüyorsun hatta öyle ki uyuyorsun fakat beynin arka tarafta sen uyurken hala düşünüyor.

Zavallıcık dinlenemiyor ki, böbreklerin dinleniyor, kalbin uyurken daha yavaş kan pompalıyor dinleniyor  ama beynin dinlenmiyor

.

Hızla değişen yaşam şartları hastalıklarımızı, psikolojik sorunlarımızı da değiştiriyor haliyle. Osmanlı döneminde Bimarhanelerde (akıl hastalılarının tedavi edildiği hastanelere verilen isim) duygu durum bozuklukları genellikle epilepsi, histeri, mani, şizofreni şeklinde  ilerlerken 2000’ler dünyasında parti isimlerini aratmayacak OKB’ler (Obsesif kompulsif bozukluk ) DEHB’ler (Dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu) gibi gün yüzü görmemiş terimler hayatlarımıza yerleşiverdi.

Overthınkıng  de bu tanılardan olur. Duygu durum bozukluğu dediysek bu tanıları olanlar topyekûn çıldırdık demiyorum.

Avcı toplayıcı dönemlerimiz de bugün ne avlasak, bize bir fil sürüsü saldırırsa ne yapmalıyız, su birikintisine yakın bir yere mi taşınsak gibi gayet basit, yormayan, uykudan uyandırmayan yaşamsal sorularla mücadele ediyorduk şimdiler de ise yetişkin bir Türk gencinin beyninden geçenleri sayayım desem size suç ve ceza kalınlığında bir yazı bırakmış olurum-ki bu da okunmamasına yol açar.

Nitekim ben de bunu  asla tercih etmem. O yüzden gün içinde neleri düşünürken dişlerinizi sıkıyorsunuz, hangi senaryo sizi bebeksi uykularınızdan uyandırıyor gözlerinizi kapatın ve düşünün.

Pencerelerden uzak düşünmenizi tavsiye ederim yetti be canıma deyip kaçıncı katta oturuyorum ben en fazla nerem kırılır hesapları yapmamanız ve bir doz daha düşünceye maruz kalmamanız adına.

 

Meditasyon tavsiye edebilirim. E ben en çok orada düşünüyorum diyenleri duyuyor gibiyim. Siz başlayın zamanla zihninizi kontrol etmeyi öğreniyorsunuz inanın bana.

İbadet de bir çeşit meditasyondur,  nasıl etmek isterseniz o şekilde bırakın kendinizi huşu içinde. Yürüyelim arkadaşlar derim ben, egzersiz yaptıkça beyniniz yaptığınız harekete  yönelecek, odak noktanız değişecektir.

Aramızda kalsın Ben tüm Bursa’yı Evliya Çelebi edasında  yürüdüm arkadaşlar düşünce dozumu buradan anlayabiliriz. 

“Düşünmen kuzummm düşünmen” gibi klişe teyze sözleri var cebimde hiçbir işe yaramayan onları siz de atın çöpe. Düşünme demekle olacak iş mi canım sizi en iyi ben anlarım.

Ablacım benim olayım o zaten fazla düşünmek! Düşünmemek aklıma gelmedi mi sence ?Neyse sakinim. Egzersizimizi yapalım arkadaşlarım meditasyonlarımız bizi eğitsin, ha bir de düşüncelerinizi sıralamayı önerebilirim önem sırasına göre.

Dişlerinizi sıkmaktan ağız içiniz, çarpık kentleşmeye dönmüş olabilir diş botoksu diyorlar araştırıp yazacağım sizlere, yaptırıp belki de .Tüm overthinkingleri yüreklerinden öperim .

 Tuğçe COŞAR

Editör: Nigar KAYA

Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ

Diğer Yazılarımı Okudunuz mu?

TAKIN KEMERİ MANİFESTLİYORUZ

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Tuğçe Coşar

Tuğçe Coşar 1994 yılında İstanbul, Bakırköy’de dünyaya geldim, aslen Elazığlıyım. Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümü mezunuyum. Kişisel Geçmişim: İlkokul ve lise dönemlerinden beri içimde olan yazma aşkını, sonunda geniş bir kitleyle paylaşma cesaretini buldum. 30 yaşındayım ve hayatıma dair hissettiklerimi, düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Eğitim ve Yaşam: İlkokul, lise ve üniversite eğitimlerimi Bursa’da tamamladım ve hâlâ Bursa’da ikamet ediyorum. Ailemin ilk çocuğu olarak dünyaya geldim ve daha sonra üç kardeşimin ablası oldum; bu statüyü hayatımda oldukça önemsiyorum. Mesleki Deneyim: Mağazacılık sektöründe yaklaşık 10 yıl çalıştım, bunun beş yılı yönetici pozisyonundaydı. Bu deneyim, insanları tanıma, hikâyelerini dinleme ve psikolojilerini anlama konusunda bana büyük katkılar sağladı. İnsanla iç içe olan her işin çok değerli olduğunu düşünüyorum. Kitap ve Okuma Tutkusu: Kitap okumak, çocukluğumdan beri benim için büyük bir keyif. Birçok insanın zorunluluk olarak gördüğü bu etkinlik, benim için farklı dünyalara açılan bir kapı oldu. Zaman zaman kitaplardan uzak kaldığım dönemlerde mutluluk seviyemin azaldığını fark ettim ve bu yüzden kitaplarla aramı iyi tutmaya kararlıyım. Artık vakit bulamasam bile sesli kitaplar dinleyerek bu kültürü yaşatıyorum. Yaşam Felsefem: Sosyal bir yaşam sürmeyi tercih ediyorum, çünkü bu beni dinç tutuyor. “İnsan olma” durumunu önemsiyorum ve her gün yeni bir şey öğrenerek, dün olduğumdan farklı biri olmaya çalışıyorum. Kültürel ve kişisel gelişime yatırım yapmaya devam ediyorum. Yazma Yolculuğum: 30 yaşıma geldiğimde yazılarımı paylaşma cesareti buldum. Yoğun iş hayatımı bırakıp masa başı bir işe geçince, kendime daha fazla vakit ayırabildim ve içimde biriken kelimeler akıp gitmeye başladı. Bir hayat arkadaşım var ve onun destekleri de bu süreçte cesaretimi artırdı. Hayalim: En büyük hayalim bir kitap yazmak. Umarım bu hayalimi gerçekleştirir ve sizler de bu sürecin bir parçası olursunuz.