OKUMAK, YAZMAK VE YAŞAMAK
- Yazar: Metin ÖZDEMİR
- 30 Mayıs 2024
- 50 kez okundu
OKUMAK, YAZMAK VE YAŞAMAK
“Okumak bana uygun tek dış etkiydi. Okumaktan şüphesiz çok faydalanıyordum. Kitaplar bana zevk, heyecan, ıstırap veriyordu.” (Yeraltından Notlar, Dostoyevski) Günümüz dünyasında en baş köşeyi her ne kadar televizyonlar da kaplasa onlar da artık yavaş yavaş sosyal medyanın da gelişmesiyle tahtını internet ortamındaki içeriklere bırakmanın arifesinde.
Seyredilecekler ve okunacaklar neredeyse sınırsız. Her gün yeni bir içerik, her gün yeni bir kitap, dergi, köşe, blog yazıları vb…
Dünya eskiden ne kadar büyük geliyorsa şimdi o kadar küçük geliyor. Okunan ve yazılan bilgilere anında erişiyor, yazan, konuşan ve yorumlayan kişilere anında yorum yapıyor, onları anında yüceltiyor ve yerin dibine batırıyoruz.
Çünkü en kolayı bu. Oturduğunuz yerden klavye delikanlılığı dedikleri davranışlara kapılıp gidiyoruz. Hiç sorumuyoruz, hiç empati kurmuyoruz. Videoların veya okuduğumuz içeriklerin bir bölümüne bakarak yargılamak en kolayı. Sosyal medyada insanlar okumadıkları kitapların alıntılarını paylaşıyorlar çoğu zaman. Sözler hoşumuza gidiyor belki de. Cımbızlıyoruz onları. O sözlerin hikayesi, başı sonu, niçin söylendiğine vaktimiz yok çünkü.
En korktuğum şey yarı cahil olmak. Bir şeyi ya bilmeyeceksin bu devirde ya da tam öğreneceksin. Yarı cahillik bildiğini zannetmek. Bakıyorum son zamanlarda herkes korona virüs uzmanı oldu daha ülkemize girmeden ve hala etkisi devam ederken. insanlar birbirini uyarıyor doğru yanlış bilgilerle. Fayda vereceğim diye belki de zarar da veriyor. Zaten toplumuzun yapısından kaynaklanıyor.
Doktora giden hasta bana antibiyotik yaz diyor daha doktoru dinlemeden, şu arkadaşıma şu ilaç iyi gelmiş, bana da onu yazar mısın? diyor. Doktoru hiç sayarak. Öğretmene öğretmenlik yapıyor, uzmana uzmanlık… Sıkıntı büyük…
Okunacaklar dedim ya yazının başında neredeyse sonsuz bir şekilde artış gösteriyor. Okumanın zevkini tadan insanlar, okumayı yaşam tarzı haline getiren insanlar ise bu içerikleri okumak,özümsemek, insanların konular hakkında ne gibi fikirleri olduğunu takip edebilmek adına adeta yarışıyor.
Bir de hiç yarışa katılmayan insanlarımız var. Onlar zaten her konuda bilgi sahibi. Kendilerini yetiştirmeye ihtiyaçları yok. Her konuda yorumları var…
Kitaplar benim en büyük dostlarım. Kitap yazarları hayatın bir bölümünün fotoğraflarını çekiyor adeta. Tanıyorum gerçek yaşamdaki insanları o kitaplardan.
Karşıma çıkan olaylarda anımsıyorum hemen şu kitap bunu anlatmıştı diyorum. Dejavu yaşıyorum. Biliyorum çoğu zaman filmin sonunu. Ben bu filmi biliyorum diyorum,uyarıyorum, anlatıyorum çevreme beni dinleyen olursa…
Neden okuruz peki? Başkalarına bak ben okuyorum demek, entelektüelim demek için mi? Okumak ne katıyor sahi okuyanlara? Başka başka düşünceleri taklit etmek midir amaç?
Papağan gibi televizyon kanalları, kitaplar, filmler ne söylerlerse onu tekrarlamak mı? Papağandan bir farkı olmalı insanın. Okudukları yeni bir benlik katmalı oysa. Çok okumak da değil mesele. Okuduğunu adam gibi okumakta. Okuduğunu özümsemekte.
Kitaplar hala sende bir değişim oluşturmuyorsa bir şeyler yanlış gitmekte. Okuduklarından doğru şeyleri hayatına uygulayamıyorsan eksik var… Haksızlıklar karşısında okuduğun halde hala susuyorsan eksik var.
Çoğu zaman ben kitapların sayfalarındaki sokaklarda dolaştım, o kitaplardaki insanların üzüntülerine, sevinçlerine şahit oldum. Robot gibi dolaşmak değil değil bu gerçek sokaklarda… Onların kalplerine uğradım…
Bir kitabı bitirdiğinizde o kitap sizi birçok farklı yerlerde dolaştırır, hiç bilmediğiniz yerlere, arka sokaklara, yer altına, gökyüzüne, denize, kıtalara, adalara… Zaten düşünce olarak etkilenmezsiniz, duygu olarak da yoğunlaşırsınız. Okumak rahatsız eder, mutluluktan vazgeçmek gerek bazen. Gerçeklere tanık olmak gerek. Kahramanların acılarına şahit olmak demek.
Zulümler, zalimler, darbeler, vicdansızlıklar, savaşlar, psikopatlar, işkenceler… Tamamen hayatın içinde. Gerçek hayatta görmek istemesek de görürüz orada …Keşke bildiğimi okumak
yerine, bilmediğimi okusam dememek için okuyun … İyi kitaplar okumak geçmiş yüzyılların en iyi insanlarıyla sohbet etmek gibidir. (Descartes)
Okumak pişmanlıktır okumamak ise bin pişmanlık… Acıyı seviyorsanız sadece kebap yemeyin, kitapları okuyun. Asıl acılar orada. Hayat boyu zihninizde olacak. Mutlu olmak istiyorsanız insanların mutluluklarını okuyun.
İlk emir “Oku!” Allahtan ilk emir olarak “Yaz!” denmedi. Okumayı beceremeyen İslam dünyasına ya yaz denseydi… Yazmak zor okumak kolay. O kolayı da yapamayan milyonlar var…
İnsan okudukça doluyor,kabına sığmıyor artık sonraki evre yazmak… Bu isteği öteleyemiyorsunuz kap dolduktan sonra. Anlatmak istiyorsunuz okuduğunuz kitaplardaki elde ettiklerinizi. Ama söz uçup yazı kaldığı için artık hedeftesiniz.
Yazının başında demiştim ya her konunun uzmanı olanlar tarafından… Başını sonunu bilmeden eleştirileceksiniz. Cesur olacaksınız yazarken… İlk yazınız son yazınız olmaması için. Yazarken okumalar bırakılmayacak.
Tekamül hep devam edecek elbette. Okumayı bıraktığınız anda yazmada düşersiniz. Yazmak risktir, doğru olana giderken ayağınız kayabilir, O yüzden yüz düşünülüp bir yazar gerçek yazarlar. Önüne gelen herkesin kitap yazdığı bir ortamda ayakta kalmalısınız kalıcı olmak için… Yazdıklarınız insanlara hitap etmeli,ruhuna dokunmalı, bazen kitabın son sayfasında ağlatmalı, insanlarda değişimi getirmeli…
Kitaplar bileziklerin onda biri kadar etse beyefendilerimizle hanımefendilerimiz ara da bir okumak hevesine kapılırdı belki. ( Bu Ülke, Cemil Meriç)
Sonra da kabına sığmayıp yazmak, okunanları ve yazılanları YAŞAMAK…
Metin ÖZDEMİR
Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ
Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?
UMUDA YOLCULUK/ ELİF ÜNAL YILDIZ
Hocam kitap okumaktan aldığım zevki hiç bir şey doldurmuyor. Ne kadar okursam o kadar cahil hissediyorum kendimi... Bazen diyorum keşke iki ben olsa, biri yapmak zorunda olduğum rutinleri yapsa diğeri okusa okusa ...