Mustafa Fehmi Kubilay
- Yazar: Ali YURTSEVEN
- 7 Ekim 2024
- 75 kez okundu
Mustafa Fehmi KUBİLAY
(Şehit Asker Öğretmen)
23 Ekim 1923 yılında kurulan ve bu yıl 101. kuruluş yıl dönümünü kutlayacağımız Cumhuriyetimiz, 23 Aralık 1930 yılında çok ciddi, yerel sayılabilen ama sonuçları itibariyle toplumsal travmaya yol açabilecek bir olay ile sarsıldı.
Kimdi bu Öğretmen Asteğmen Kubilay? Neden öldürüldü? Öldürenlerin amacı neydi?
Mustafa Fehmi Kubilay, Girit göçmeni Hüseyin Karavana ve Zeynep Hanım’ın çocukları olan Fatma, Demir ve Ali’nin ardından, 15 Kasım 1906 tarihinde Adana’nın Kozan ilçesinde dünyaya gelmiştir. Daha sonra ailesi ile birlikte İzmir’e, oradan da Aydın’a gelmişlerdir.
Kubilay, Aydın’da temel okul eğitimini aldıktan sonra, 1919’da Yunan isyanlarının belirtileri ortaya çıkınca ailesiyle birlikte Antalya’ya taşınmışlardır. Ancak, taşındıktan kısa bir süre sonra babası vefat etmiştir. Antalya Öğretmen Okulu’nun sınavlarını kazanan Mustafa Fehmi, Antalya Muallim Mektebi ve İzmir Muallim Mektebi’nde okuduktan sonra Bursa Öğretmen Okulu’nu 1926 yılında bitirmiştir.
İzmir’de eğitimine devam eden Mustafa Fehmi, özellikle tarih derslerine olan ilgisi ve Kubilay Han’a duyduğu hayranlık nedeniyle, arkadaşları tarafından “Kubilay” lakabıyla anılmaya başlandı. Bu lakap, onun yaşamında önemli bir yer tuttu ve adı Mustafa Fehmi Kubilay olarak bilinmeye başladı.
Mustafa Fehmi Kubilay, 1930 yılında öğretmen olarak İzmir’in Menemen ilçesinde 43. Piyade Alayı’nda asteğmen rütbesiyle askerlik görevini yapmak üzere gönderilmiştir.
1930 yılına gelindiğinde, yeni kurulan ülkemizde ve Cumhuriyetimizde neler oluyordu? Bir Kasım 1922 yılında saltanatın kaldırılması ve Cumhuriyetin ilanı ile medeniyeti yakalamaya ve zamana karşı bir zorlu yarış başlamış, arka arkaya kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934), şapka ve kıyafet devrimi (1925), Mecellenin kaldırılması (1924-1937), eğitim ve öğretimin birleştirilmesi (1924) devrimleri kanunlaştırılmıştır.
Bu hızlı gelişmeler, ülkemizde o dönemde de yaşayan bazı kesimleri ciddi şekilde rahatsız etmişti. Şeyh Esat’ın Manisa’da görevlendirdiği Laz İbrahim tarafından yönlendirilen, Manisa tarafından gelen çember sakallı, sarıklı ve cüppeli, dördü silahlı 6 kişi, 23 Aralık 1930’da sabah namazından sonra camiden aldıkları Yeşil Sancağı Belediye Meydanı’na dikerek silah zoruyla etraflarına adam toplamaya çalışırlar.
“Din elden gidiyor, kâfirler şapka giymemizi zorlayarak bizi dinimizden ayırmaya çalışıyor.” diye bağırarak esnafı dükkânlarını kapatmaya ve kendilerine katılmaya zorladılar. Elebaşılar arasında Giritli Derviş Mehmet, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan vardı.
Derviş Mehmet camide namaz kılanlara kendini “Mehdi” olarak tanıttı ve dini korumaya geldiklerini söyledi. Derviş Mehmet, “kendisinin peygamber olduğunu, şeriatı yerine getireceğini, Menemen’in 70.000 Müslüman askeri tarafından kuşatıldığını” tehditkâr bir şekilde ilan ederek halkı şeriat bayrağı altında toplanmaya çağırdı.
Olaylar böyle Menemen’de yayılırken, Asteğmen Kubilay ayaklanan bu gerici topluluğun tehlikeli hareketlerini denetim altına alabilmek amacıyla 26 kişilik müfrezesiyle olay yerine geldi. Mustafa Fehmi Kubilay, askerlerin yanından ayrılarak tek başına onların arasına girip teslim olmalarını istedi.
Onlardan biri ateş ederek Kubilay’ı yaraladı. Karşıdan bunu gören askerler ateş açtılar. Fakat tüfeklerinde öldürücü etkisi olmayan manevra fişekleri vardı. Derviş Mehmet “bana kurşun işlemiyor” diyerek halkı kandırmaya çalıştı.
Kubilay yaralı halde cami avlusuna sığındıysa da, Derviş Mehmet ve arkadaşları peşi sıra geldiler. Derviş Mehmet, Asteğmen Kubilay’ı cami avlusunda öldürdü. Ne acı bir tesadüftür ki Giritli bir ailenin oğlu olan Kubilay, yine Giritli Derviş Mehmet tarafından cami avlusunda katledilerek şehit edilmiştir.
Olayların devamında, bilindiği gibi Menemen ve çevresinde sıkıyönetim ilan edilerek, suçlular yargılanmış ve 29 Ocak 1931 günü sonuçlanan mahkeme 36 kişinin idama mahkûm edilmesine, 40 kişinin sorumsuzluğu nedeniyle salıverilmesine, 27 sanığın beraatına, 41 kişiye çeşitli hapis cezaları verilmesine karar vermiştir.
Bu mahkeme kararları Meclis’in onayına sunulmuştur. İdam hükümlülerinin 6’sının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezaları ağır hapse çevrildi. TBMM Adalet Divanı ayrıca iki idam hükümlüsünün cezasını 2 yıl hapse çevirmiş ve diğer 28 sanık, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen’de idam edilmiştir.
Kubilay Olayı, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin 1925’teki Şeyh Said İsyanından sonra tanık olduğu en önemli olaylardan biridir. 27 Aralık 1930 günü Dolmabahçe Sarayı’nda Mustafa Kemal Atatürk’ün başkanlığında bu konuda bir toplantı yapıldı.
28 Aralık 1930’da orduya gönderdiği başsağlığı telgrafında, “mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla onayda bulunmalarının bütün cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadise” olduğunu belirtti.
Şehit Öğretmen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay anıtı, İzmir ilinin Menemen ilçesinde yer alır. Heykeltıraş Ratip Aşir Acudoğu tarafından yapılmıştır. Anıtın açılışı 26 Aralık 1934’te gerçekleştirilmiştir. Anıt, Kubilay Kışlası (57. Topçu Tugay Komutan Yardımcılığı) içerisindeki, etrafı çam ağaçlarıyla çevrili en yüksek rakımlı tepenin üzerinde konumlanmıştır.
Elinde mızrağıyla ufka doğru bakan genç heykeli, Türk gençliğini temsil eder. Onun altında ise Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinin bir bölümü yer alır. Arka alanda yan yana yükselmekte olan üç sütundan soldaki Bekçi Şevki, ortadaki Asteğmen Kubilay ve sağdaki ise Bekçi Hasan’ı temsil eder. Anıtın arka tarafında ise “İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz.” yazılıdır.
O günkü koşullara bakıldığında, olayın gelişimi ve işleyişi tamamıyla organize olmuş rejim karşıtı grup veya grupların genç Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, Atatürk İlke ve Devrimlerine karşı yaptığı bir yerel saldırı olmayıp, olası sonuçları değerlendirildiğinde ülke genelini ilgilendiren bir sorun olmuştur.
Günümüz koşullarına geldiğimizde, eğitim politikalarının siyaset üstü değerlendirilmesi, ezbercilikten vazgeçilerek, akılcı, tarih bilinci olan, laik ve demokratik katılımcı bir düsturla bu politikaların uygulanmasının yararlı olacağı önem arz etmektedir. Şehit Öğretmen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’a, Bekçiler Hasan ve Şevki Beylere, günümüze kadar uzanan süreçte şehit olan öğretmenlerimize Allah rahmet eylesin.
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün de dediği gibi:
“Milli Eğitim’in gayesi yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha çok memlekete ahlâklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılâpçı, olumlu, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, düşünceli, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri aşmaya kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir.
Bunun için de öğretim programları ve sistemleri ona göre düzenlenmelidir. Bir millet irfan ordusuna sahip olmadıkça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuna bağlıdır.”
Ali YURTSEVEN 07.10.2024
Editör/Redaktör: Murat Çatal
Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız
bu yazının bütünü yazarına aittir.
Bir önceki yazımı okudunuz mu?
Altı- Yedi Eylül Ve Anadolu
Yararlanılan Kaynaklar: Vikipedia-Özgür Ansiklopedi, Mustafa Kemal Atatürk/Milliyetçilik –
Vikisöz/Milli Eğitim Bakanlığı/Menemen Belediyesi Sitesi
Muhteşem..Emeğine kalemine sağlık...