MİKRODAN MAKROYA DERSLER

MİKRODAN MAKROYA DERSLER

MİKRODAN MAKROYA DERSLER

Kıyamet telaşının adeta bir provası yaşanıyor dünyada. Uzay boşluğunda toplu iğne ucu kadar bir noktanın içinde yaşayan biz insanoğlu her gün dünya çapında on binlerce ölüme şahit oluyoruz. İnsanların davula vurulduğunda çıkarılan “Ben, ben” sesi gibi daha çok para daha çok makam, daha çok rütbe diye koştuğu şu zamanlarda mikro düzeyde bir virüs makro düzeydeki dev zannettiğimiz (belki manevi alemde acizlerin) hayatının bir anlığına durmasına vesile oldu. Virüsün haber olma değeri bu sefer zenginlerin de canına kastetmesi. Dünya çapında hadiselere gebe olması…

Bütün ülkeler parasının çoğunu savaş ekonomisine ayırsa da bu virüs tek kurşun sıkmadan insanlığı tehdit ederek devam ediyor. Umarım en kısa zamanda bu tehdidini insanoğlu anlar dersler çıkarır da Allah’ın (cc) inayeti ile dünya gemisi kurtulur. Geminin kaptanını fani şahıslar olarak değil de baki olan Allah’a(cc) olduğunu unutmamışsak hala bir çıkış yolu var.

İnsanoğlu artık kendini sorgulamalı. Dünya, evet güzel . Tüm cazibesiyle karşımızda duruyor. Kimini güldürse de kimini ağlatmaya devam ediyor. Dünyadan kastım dünyadaki mevcut insanlar. Yoksa dünya tüm her şeyini insanlığın hizmetine sunmuş , Allah’ın(cc) Güneş ve Ay’ı da dünya dışı bir boşluktan dünyaya hizmet sunmuş.

Yaratılmışların en hayırlısı sevgili Peygamber Efendimiz(sav) bu dünyada yaşamış, adeta cahiliye devri denen bir dönemi kıyamete kadar aydınlatmıştır. Şimdi soralım kendimize? Bugün sevgili peygamberimiz evimize gelse yüzüne bakabilecek bir yüzümüz var mı? Ahir zamanda gelecek kardeşlerim diyordu. O kardeşleri olabildik mi? Her gün savaş,acı,kavga,kin,nefret söylemleri ile dünya nereye gidiyor? diye sormaz mı? Dünyada milyonlarca müslüman acaba “Emr-i bil-maruf nehy-i ani’l-münker” vazifesini yerine getirseydi dünya bugün bu halde olur muydu ?

“Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder kötülüğe engel olursunuz, ya da Allah, yakında umumi bir bela verir. O zaman dua edersiniz, fakat duanız kabul olmaz.” ( Tirmizi, Fiten, 9.)

Cüz’î hadiseler, küllî düsturların uçlarıdır. Dün küçümsediğimiz ,görmek istemediğimiz dünyanın her bir yerinde kanayan, kanatılan coğrafyalardaki milyonlarca zulme uğrayan mazlum arşı titretti beki ilahi planda. İnsanoğlu istediği kadar kendine plan yapadursun. Allah(cc) küçücük bir virüsle nice devleri tarihin çöplüğüne göndermiştir. Mezarlıklar kendini vazgeçilmez sananlarla doludur.

Bugün soralım günümüz müslümanlarına: Sosyal medyada gülüp, eğlenmekten başka ne yapıyor? Geçtiği yerlere sevgi mi nefret tohumları mı ekiyor? Konuştuğunda Allah(cc)’ı hatırlıyor mu? Klavyesi başında o kafir, bu hain, bu şöyle, bu böyle demekten başka ne yapıyor?

Kaç kere gittin o kafir dediğin insana da Allah’ı(cc) anlattın? Bugün insanlar camilerden kaçıyor. Çoğumuz kültür müslümanı. Farz olan namazlarını kılıyor musun? Neticesinde de Allah(cc) önce Kabe’yi , sonra camileri yüzümüze kapattı. Ne zaman kendimize geliriz yine kabul oluruz. Beli tarihin hiçbir döneminde bu kadar büyük çapta dini mabetler yüzümüze kapanmadı. Bir yerlerde yanlış var.

Zamanın bu çıldırtıcı ortamında koşmaktan yorulmuş insanoğlu virüs sayesinde dünya çapında birbirine yardım ederek ayakta kalabileceğini öğrendi. İnsanlar yoğun iş temposunda belki de ihmal ettikleri aileleri ile bağlarını güçlendirdiler. Küçük şeylerin aslında ne kadar büyük bir nimet olduğunu hatırladılar. Bir sokakta,deniz kenarında,parkta yürümeyi,kirlettikleri havayı özlediler. Dünya belki büyük çapta bir nefes aldı.Doğa kendini yenilemeye başladı. İnsanlardan ürken ,korkan hayvanlar boş sokaklarda,caddelerde,gökyüzünde ,denizde korkusuzca gezmeye başladılar. İnsanlar tüketimden bir miktar vazgeçip evlerinde üretmeye başladılar.

Dükkanların girişlerinde gördüğümüz büyük büyük tabelalara bir yeni tabela daha asılmasını gerek görüyorum acizane. Mobilya dünyası, saat dünyası,oyuncak dünyası , telefon dünyası ,internet dünyası vb. derken büyük harflerle “İMTİHAN DÜNYASI” da yazmak gerek meydanlara. Dünyaya niçin geldiğimizi unuttuk. Bugünlerde mobilya,saat,çanta,elbise peşinde koşmaktan imtihanda olduğunu unutmuşlar var. Tek derdi sanki bunlar mı gibi sabah akşam bunları konuşan müslümanlar. Ağızlarında da bir lokma bir hırka edebiyatı. Yaşantıları ise tam bir münafıklık. Allah(cc) affetsin.

Bir virüs bize hatırlattı anlayana…
Yaşar Kemal’in “Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca” kitabını tavsiye ederek büyüklüğün, kibrin insana hiç yakışmadığı, sonunda hallere düştüğünü göstermesi açısından ibretlik bir kitaptır. Bir sineğin Nemrut’u helâk etmesi gibi. Hiç bir suç cezasız kalmaz kader planında. Allah(cc) yolumuzu , sonumuzu hayır etsin. Bizleri doğru yoldan ayırmasın. Tekrar kardeş olduğumuz günlere ulaştırsın inşaallah.

“Külli nefsin zaikatü’l-mevt”, yani ” Her nefis ölümü tadacaktır.” mealindeki ayet ‘da Kur’an-ı Kerimde üç surede geçmektedir. (bk. Al-i İmran, 3/185; Enbiya: 21/35; Ankebut, 29/57)

“Belki de sizin hoşlanmadığınız şey, hakkınızda hayırlı olur; hoşlandığınız şey ise sizin için bir şer olur. Allah bilir, siz bilmezsiniz.’’ (Bakara Suresi. 216. ayet)

Milyonlarca müslümanın yıllardır yapamadığı tebliğ vazifesi için Allah(cc) bu virüsü vazifelendirmesin. Ne dersiniz? Bence görevini çok iyi yapıyor.

Metin ÖZDEMİR 

Editör: Mesude BOZKURT 

Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ 

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?

OKUMAK, YAZMAK VE YAŞAMAK 

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Metin ÖZDEMİR

METİN ÖZDEMİR 1979 yılında Bursa'da doğdum. İstanbul Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümünden 2002'de mezun oldum.Evli ve bir çocuk babasıyım. Eğitime ve kitaplara olan aşkım hiç bitmeyecek. Elimden geldiğince topluma örnek olmayı amaçlıyorum.