Kordon’da Bir Sabah
- Yazar: Umut Meriç BERBEROĞLU
- 29 Eylül 2025
- 6 kez okundu

Kordon’da Bir Sabah
9 Eylül 1922 sabahı, İzmir. Güneş, Kordon’un taş kaldırımlarına usulca vuruyor, denizin üzerinde tuz kokulu bir rüzgâr esiyordu. Şehir uzun işgal yıllarının yorgunluğunu omuzlarında taşır gibiydi.
Bir köşede, Kemeraltı’nın dar sokaklarından birinde, kahveci Hristo kepenklerini aralıyor, yıllardır alışkanlıkla yaptığı gibi önce sessizliğe kulak veriyordu.
O sabah bir farklılık vardı. Göz ucuyla geçenleri süzen Şerife Hanım, yıllarını işgal gölgesinde geçirmiş bir İzmirli, çocuklarını yanına toplamıştı.
Sokağın başında, elinde yıpranmış bastonuyla Hüseyin Efendi, gözleri uzaklara dalmış, yıllardır görmeyi umduğu bir manzarayı bekliyordu. Saat ilerledikçe uğultu yaklaştı.
Önce nal sesleri duyuldu, sonra atlılar göründü. Toz bulutu içinde beliren süvariler, sanki yalnızca bir ordu değil, yıllardır suskun bırakılmış bir halkın sesi gibiydi.
Fahrettin Paşa’nın süvarileri, şehre girerken taş kaldırımlar birden canlılık kazandı. Kordon boyunda bir anda insanlar toplandı. Çocuklar koştu, kadınlar mendillerini salladı, ihtiyarlar ellerini göğe açtı.
Bir balkonun pervazında oturan Şerife Hanım, gözyaşları içinde yıllardır bastırdığı haykırışı serbest bıraktı.
Hüseyin Efendi, bastonunu havaya kaldırarak tek kelime etti: “Kurtuluş.”
O an şehir, taş binalarıyla, hanlarıyla, sokaklarıyla bir bayram yerine dönüştü. İşgalin ağırlığı bir sis gibi dağıldı. Kadifekale’ye çekilen bayrak dalgalandığında, yalnızca İzmir değil, bütün Anadolu derin bir nefes aldı.
İzmir o sabah yeniden doğdu. İnsanlar sevinçle birbirine sarıldı, sokaklar özgürlüğün kokusuyla doldu.
Yıllar sonra o günü hatırlayan herkes, yalnızca bir ordunun gelişini değil, suskun taşların, denizin, martıların bile özgürleştiği bir sabahı anlatacaktı.
Umut Meriç BERBEROĞLU
Editör: Nigar Kaya
Yazının Tamamı Yazarına Aittir
Diğer Yazılarımı Okudunuz mu?