KISIR DÖNGÜDEKİ İNSANLIK

KISIR DÖNGÜDEKİ İNSANLIK

Bugünkü yazımda sizlerle öz olarak çok da fazla değişmeyen türümüzün ana davranış kalıplarından biri olan kan bağı üzerinden süren etkili olmayı konuşmak istiyorum.

Belirgin olarak Sümerlerle başlayan dinsel- siyasal gücün atadan oğula intikali hususu, beş bin yıl geçmiş olmasına rağmen kılık ve biçim değiştirerek devam eden bir davranış kalıbı olarak sürmektedir.
İnsanlık zaman zaman demokrasi deneyimleri ile bu davranış kalıbını aşmaya çalışsa da başarılı olamamıştır.
Örneğin Amerika’da George Bush’un siyasal mirasının oğlu olan George W. Bush’ta gerçekleşmesi…
Küba’da Fidel Kastro’nun ardınca kardeşi Raul Kastro’nun dümene geçmesi…
Haydar Aliyev’ in yerine oğul İlhan Aliyev’in geçmesi…
Arap dünyasındaki krallıkların babadan oğula geçmesi…
Sembolik kalmış olsalar da Batı Avrupa ağırlıklı ( İngiltere, Belçika, İspanya vb.) krallıkların babadan oğula geçiyor olması…
Kuzey Kore’de Kim il. Sungun siyasal mirasının oğlu Kim il Yung’ da gerçekleşmesi…vb. gibi
Şeyh ölünce oğullarından biri posta oturur.
Padişah ölünce oğlu tahta geçer. Oğlu yoksa eşi kraliçe olarak tahta geçerdi.
Tabii halen geçmekte.
Peki günümüzde ve özellikle ülkemizde de öz olarak bu davranış kalıbında değişen bir şey var mı?
Parti lideri vefat edince oğullar veliaht olarak partinin başına geçmekte midir?
Birçok yaşayan örneği sayabiliriz.
Ya da eşler ön plana çıkıp rol almakta mıdır?
Evet. Almaktadır.
Bu duruma baktığımızda bir gariplik yok mu acaba?
Sümer rahip- kent devletlerinden bu yana beş bin yıldan fazla bir zaman geçti.
İnsanlık çok yol aldı.
Son 500 yılda bilimsel devrimler çağını yaşamakta olan insanlık pek çok eski davranış kalıbında olduğu gibi bu konuda da neden ısrarcı olmaktadır?
Babadan oğula, kocadan eşe erk ve itibar aktarımı hususu aşılması gereken geri bir davranış kalıbıdır.
Tıpkı babadan evlatlara geçen maddi ve manevi miras gibi siyasal alanda etki ve erkin sürgit soy ve kan bağı üzerinden devam etmesi garip, tuhaf ve insanlığın gelişim seyri ile çelişen bir durumdur.
Bu durum türümüzün gelişim seyrinin çok ama çok ağır olduğunu, birey olma sürecinin henüz eşiğine adım atılamadığını göstermesi bakımından da ayrıca önemlidir.
Yeni yazılarda buluşmak dileğiyle…

Doğan Karaağaç
29 Ocak 2024

Editör: Nigar KAYA

Baş Editör: Dr. Sibel ÇELİKEL

Etiketler:

#gelişim #İnsan

Yorumlar (1)

  1. Hocam uygarlık dediğimiz kavramda uygar olmayışımızın sembolüdür bu atadan oğula geçiş... Kesinlikle aşmamız hak edene hak ettiğini vermemiz gerekiyor. Medet ummak deyimi de günümüze gayet iyi uyuyor

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Doğan KARAAĞAÇ

1963 yılında Diyarbakır'a bağlı Çermik İlçesinin Ekrek (Köksal) köyünde çiftçi bir ailenin onuncu çocuğu olarak yaşama gözlerini açtı. İlk ve ortaokulu Çermik'te, sağlık kolejini Van'da okudu. Toplumcu- gerçekçi çizgide yazan yazarın; O Dağ Yürekli (2011 yılında) Sewat (2012 yılında) adlı şiir kitapları yayınlandı. Cendere adlı ilk romanı Ağustos 2020'de Cendere 2 adlı romanı 2021'de Alan yayıncılıktan çıktı. Cendere 3 adlı roman yazımını sürdüren yazarın Nisan 2023'te sağlıklı topluma giden yolu ve yeni bir yaşam modelinin önerisini ve insan doğasına dair yeni tezlerini de içeren İNSAN DOĞASI VE BÜYÜK ÜTOPYA adlı kitabı Alan yayıncılık tarafından yayınlandı. İNSAN DOĞASI VE KAOSTAN ÇIKIŞ adlı yeni bir çalışmayı sürdüren yazar, DİLSİZ DÜNYA adlı bu çalışması ile insanlık ailesinde doğru bir hayvan sevgisini yaratmayı amaçlamış ve doğru yaklaşımı tanımlamaya çalışmıştır. Türkiye PEN üyesi olan yazar iki çocuk babasıdır.