KINA

KINA

KINA

Kına; en eski süs malzemelerindendir. Çok yıllık bitkilerden olup yaprakları yaz kış yeşildir. Mersin bitkisine çok benzer. Arapça el-hınne olup yakınlaşmak anlamındadır. Yeşil yaprakları, beyaz, sarıya çalan çiçekleri vardır. Yaprakları toplanıp kurutulur. Dövülerek toz hâline getirilir. Mis gibi kokusu vardır. Su ile ıslatılarak ellere, ayaklara, saçlara sürülür. Dört beş saat sonra su ile yıkanır. Kırmızıya yakın turuncu renk ortaya çıkar. Kadim kültürlerde uygulanmış olup modern zamanlarda hâlâ uygulanmaktadır. Sağlık açısından da oldukça önemlidir.

Süs amaçlı kullanımı yaygındır. Arap ülkelerinde erkekler saç ve sakallarını kına ile boyarlar. Dünya genelinde ise kadınlarda çeşitli desenlerle ellere ve saçlara sürülür.

Bayram Kınası

Bayramlarda bir gün önceden ellere kına yakılır, bayramlık giysilere kınalı eller eşlik eder.

Gelin Kınası

Gelin olacak kızlar, düğün öncesi kına gecesi yaparlar. Arkadaşlar, akrabalar, dostlar ile özel kına kostümleri giyilir. Eğlence eşliğinde yakılan kına, söylenen türkü asla unutulmaz. Kına yakılırken ağıt da yakılır. Duygusal anlar yaşanırken gözlerden yaşlar süzülür.

Asker Kınası

Asker kınasının bambaşka anlamı vardır. Bölgelere göre farklılık gösterse de askere gidecek delikanlılar, eğlence eşliğinde veya dua edilerek ellerine, alnına, başının arkasına, boyun bölgesine kına yakılır. Vatana, millete kurban olsun diye.

Bebek Kınası

Bebeklere de kına yakılır. Ellerine, alnına bir miktar sürülür. Kınanın hem manen korunma hem de sağlık açısından faydası vardır.

Kurbanlık Kınası

Kurban edilecek hayvanın alnına yakılan kına onu özel kılar. Hele ki damat olacak delikanlı nişanlısının evine kurbanlık gönderecek ise bir güzel süsler, kına yakar. Gördüğümüz gibi kullanım alanı oldukça geniştir. İnsanlık tarihinin başlangıcından beri bilinen, kullanılan kına sonsuza kadar da kullanılmaya devam edeceğe benzer.

Kına, her zaman güzel olaylara eşlik etmiş, değer katmıştır. Yaşam boyunca özel anlarda bizlere eşlik etmesi temennisi ile (doğum, ölüm, asker, gelin, hac, koç kınası vb.) sonsuza dek sürsün.

 

Elife Akgül

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?

KAHVE VE KIRK YILLIK HATIR

Yörük Kültürü’ne Işık Tutan Romanıma Buradan Ulaşabilirsiniz : MELİK KIZI

Yorumlar (2)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 25/06/2025

    Ne güzel anlatmışsınız hocam geçmişten günümüze geleneğimizi ...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Elife AKGÜL

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunuyum. 58 yaşındayım ve ev hanımıyım. Yörük kültüründen etkilenerek kendi yaşamım ve ailemin yaşantıları üzerinden hatıralar ile roman ve öyküler yazdım. Aynı konseptte edebi ürünler üretmeye devam ediyorum. Şu ana kadar yazdığım fakat yayınlanmamış bir roman, bir öykü, bir tiyatro senaryosu ve bir şiir bulunmaktadır. Tarzımı Cengiz Aytmatov ve Yaşar Kemal’e yakın görüyorum.