HİSLERİMİZİ ÖLDÜRMEYELİM
- Yazar: Rümeysa KAYA ODABAŞ
- 3 Mayıs 2024
- 127 kez okundu
HİSLERİMİZİ ÖLDÜRMEYELİM
Son dersin bitiş zili çaldı. Eve dönüş vaktiydi. Ahmet yine o buhranlı evine gidecek üzerini değiştirip işinin başına geçecekti.
Okul ve ev aynı mahallede olmasına rağmen yürüdüğü yollar uzadıkça uzuyordu. Kalbi sanki göğüs kafesinin dışında atıyordu.
Bir an nefesini tuttu öylece kaldı. Çünkü babasıyla karşı karşıya idi. Kısa bir karşılaşma anı sanki saatler sürmüştü.
Babası sert ve öfkeli bakışlarıyla önce bir süzdü yukarıdan aşağı Ahmet’i. Birkaç adım yaklaştı. Ahmet’in korkudan gözleri yuvasından çıkmak üzereydi . Çünkü teneffüs vaktinde arkadaşları ile top oynamış ayakkabısının önü biraz açılmıştı.
Babasının “Bu ayakkabı ayağında parça parça olana kadar giyeceksin! ” Sesiyle kendine geldi Ahmet.
Başını öne eğip “Peki.” diyebildi. Mehmet Bey çocuklarına sevgi göstermez, mütebessim bir hâl almazdı. O’nun için her şey bir problem kaynağı olabilirdi.
Eve on dakika geç geldin, dayak. Ağaçları o gün biraz erken suladı, dayak… Sofrada konuştun, dayak…
Kardeşinle biraz gülüştün dayak…Babasının yanından koşar adım uzaklaşıp eve giren Ahmet kendi çapında ayakkabısını tamire başladı.
Annesi Elmas Hanım köyün terzisiydi. Karı koca aynı mesleği icra ediyorlardı. Oğluna yardım etti. Birlikte dikebildikleri kadar diktiler ayakkabı önünü.
Ahmet hızlıca fırına gitti. Akşam vaktine kadar ekmek yapacaktı. Fırında ekmeklerin kokusu onu büyüledi.
Çünkü çok acıkmıştı. Evde yemek yiyip çıksa geç kalma korkusuyla fırına gidecekti. Bu da bir dayak sebebi olabilirdi,
Başladı yoğrulan hamura şekil vermeye. Şekil alan hamurlar hoop ateşe.. Saatler bu şekilde ilerliyordu.
Eline temas eden sıcak ekmekler de belli bir zaman sonra ona acı hissi vermiyordu. Zaten ruhu sevgisizlik ve dayakların acısıyla yanıyordu.
Çalışma vakti sona ermişti. Şimdi yine koşar adım eve gitme vakti. Üzerini hızla değiştiren Ahmet kendini mutfağa attı. Birkaç lokma yemek yedi.
Karşısında babasını görünce hemen ayağa kalkıp başı öne eğik bekledi. Belki bir şey söylemek ister ya da bir isteği olur düşüncesiyle. Ama sadece bakıp içeri geçti babası.
Bu da Mehmet Bey’in babalık metotlarından biriydi. İştahı kaçan Ahmet içeri geçti . Annesinin arkadaşları gelmiş çay içiyorlardı.
Ahmet’in de ders çalışması lazımdı. Malum başarılı olup o evden bir an önce kurtulmak tek hayaliydi. Bir ortaokul öğrencisinin tek hayali olur mu ?
Tek hayali yuva göremediği evinden uzaklaşmak olur mu ? Oluyor bazen demek ki.
Baskıyı otorite, sertliği disiplin etmek, dövmeyi terbiye etmek zanneden bir zihniyetin hakimiyeti altındaysan oluyor demek ki.
Annesi Elmas Hanım’ın da elinden bir şey gelmiyordu çocukları için. Kendisi de eşini görünce hemen bir meşguliyet arıyordu.
Çünkü Mehmet Bey’in erkek olma meziyeti sert ve öfkeli bir mizaçtan geçiyordu. Ne kadar sert ne kadar soğuk o kadar başarılısın. Takdire şayansın(!) Sahi neydi terbiye etmek? Ya da otoriter olmak ufak bir çocuğa ne kadar elzem ?
Ruhunda derin yaralar açıla açıla büyüyen Ahmet üniversiteyi başarıyla bitirdi. Hem de il dışında!
Zamanın şartlarına göre Milli Eğitim Bakanlığı’nda görev aldı. Kısa süre öğretmenlik yapan Ahmet şimdilerde farklı bir meslek alanında kıymetli taşlara motif motif sanat dokuyor.
Başarılı bir baba başarılı bir insan olmayı başardı. Sevdikleri için de dünyayı yakar.
İnsan olmak, insan yetiştirmek çok zor değil. Çocuğun içindeki yazılımı ortaya çıkarmakta rehber olmaktır ebeveyn olmak.
Sert bir bakışa bile gerek yoktur. İletişimin pozitif, dilin tatlı oldu mu tadından yenmez hâl alır. Bilmiyorsak hissetmek lazım, içimizde anneliği, babalığı.. Hislerimizi öldürmeyelim… Sevgiyle kalın..
Rümeysa KAYA ODABAŞ
Editör: Nigar KAYA
Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ
Diğer Yazılarımı Okudunuz mu?
https://fisildayankalemler.org/bir-kadin-bir-toplum/
Rumeysa hanım öykünün çok güzel emeğinize sağlık.
Rumeysa hanım öykünün etkileyici olmuş emeginze sağlık