Haziran Yarası: Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Ahmet Arif
- Yazar: Şerif PINAR
- 20 Haziran 2025
- 30 kez okundu

Haziran Yarası: Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Ahmet Arif
Bir şiir etkinliğinden ve etkinliğin kahramanları İzmir şairlerinden bahsetmek isterim size. Haziran sıcağında yüreğimizi titreten bir buluşmaydı HAZİRAN YARASI…
Tüm coşkusuyla doğayı canlandırırken Haziran, bizim için; acının, vedanın ve özlemin ayı oluvermiş, fark etsek de, etmesek de…
Haziran’da ölmek zor. Hele Türk Edebiyatı’nın kalbinden kopan parçalarla…
Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Ahmet Arif…
Peki, diğerleri? Cahit Zarifoğlu, Abdurrahim Karakoç, Hasan İzzettin Dinamo, Mahmut Cahit Külebi, Ahmet Muhit Dranas, Peyami Safa, Hamdullah Suphi Tanrıöver…
“Biz öncelikle Nazım’ı, Orhan’ı, Ahmet Arif’i anmak için buradayız” sözlerini dile getiriyor İzmir Şairler ve Bestekârlar Derneği Başkanı Nurgül EKEKE Hanım. Bu güzel, bir o kadar vuslat dolu buluşma için…
Ve ekliyor Nurgül Başkan konuşmasına:
“Nazım Hikmet, kalbini memleket özlemiyle susturdu. Orhan Kemal sustu, işçinin, emekçinin dili sustu. Anadolu Ahmet Arif’i kaybetti; yüreğiyle, diliyle…”
Ölmez bir şairin sesi…
Susmaz bir yazarın fikri…
Ve unutmaz halk, aslında hiçbirini…
Vakit, bu topraklara şiir gibi düşen bu insanların vakti…
Haziran’da anılmak, Haziran’da yaşamak ve var olmanın vaktidir, bu vakit.
Kimler seslendirmedi ki; Nazım Hikmet’i, Orhan Kemal’i, Ahmet Arif’i… İzmir Şairler ve Bestekârlar Derneği üyeleri.
Nurgül Ekeke, Hatice Çakır, Zerrin Keskin, Muhittin Bilgin, Alp Öner, Aygün Eroğlu, Halit Şengit, Nevin Aksu, Elif Çırak, Mahsenem Yazal, Şaban Tuncer, Kemal Kantar, Murat Çoküreten, Ayşegül Hayvar, Fatma Nişancı, Hamit Demirhan, Kader Eltutan, Tuncay Koç, Elaettin Demirbaş, Sevil Kaya, Tunay Bayrak.
Şiirler söylendi gönülleri dağlayarak…
Akar suyun sesi dindi.
Gölgeler gölgelendi
renkler silindi.
Siyah örtüler indi
mavi gözlerine,
sarktı salkım söğütler
sarı saçlarının üzerine!
Ağlama salkımsöğüt, ağlama,
Kara suyun aynasında el bağlama!
el bağlama!
ağlama!
…………….
Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi …
………………
Karlı kayın ormanında
yürüyorum geceleyin.
Efkârlıyım, efkârlıyım,
elini ver, nerde elin?
Ay ışığı renginde kar,
keçe çizmelerim ağır.
İçimde çalınan ıslık
beni nereye çağırır?
Memleket mi, yıldızlar mı,
gençliğim mi daha uzak?
Kayınların arasında
bir pencere, sarı, sıcak.
………………….
Güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz.
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz…
………………….
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
Ayağını bastın odama
Kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
Güldün,
Güller açıldı penceremin demirlerinde
Ağladın,
Avuçlarıma döküldü inciler
Gönlüm gibi zengin
Hürriyet gibi aydınlık oldu odam
…………………….
Pişman değilim yaşadıklarımdan, öfkem belki de yaşayamadıklarımdan.
İnsan; denizin olmadığı yerde, umut adına, martı olmalı.
Ve bir kavganın adsız neferiyim.
…………………………
Bir çocuk doğar
Bir umut büyür içimizde
Ve geceyi böler bir yıldız
Bir yudum ışık olur kalbimizde
…………………………
Gece gündüz çalışır emekçiler
Yorgun düşse de elleri
Umudu hiç bitmez kalplerinde
Gelecek günler güzel olacak bilirler
……………………………
Adamı bol, otomobili, asfaltı çoktur bu şehrin
Bedava su içilir çeşmelerinden
Para verilmeden koklanır havası
Hür ve müsavidir, herkes herkese
Böyle yazar kanunları
Hürriyet ve musavat
Şapkanı göğe fırlat
Atla otomobilden otomobile
Fabrika kur
Parti aç istersen
Fakat bilinmez neden
Pek çok insan akl’etmez fabrika kurmayı
Gider iş arar.
………………………
Ölüm bu,
Fukara ölümü
Geldim, geliyorum demez.
Ya bir kuşluk vakti, ya akşam üstü,
Ya da seher, mahmurlukta,
Bakarsın, olmuş olacak.
Bir hastan vardı umutsuz,
Hasreti uykularda,
Hasreti soğuk sularda.
Gayrı, iki korku çiçeğidir gözleri,
İki mavi, kocaman korku çiçeği,
Açar, derin kuyularda…
Beşikler vermişim Nuh’a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,
Anadolu’yum ben, Tanıyor musun ?
………………………….
Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
……………………………..
Terk etmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça…
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terk etmedi sevdan beni…
………………………………
Murat Çoküreten Bey, Küba hatıralarını anlattı Nazım’ın orada yazdığı dizelerinde.
Sonrasında Muhittin Bilgin Beyefendi geçti kürsüye Zerrin Keskin Hanımefendi ile ve bir anısını paylaştı, anlattıkça geçmişi tekrar yaşadı.
“O zamanlar gençtim, daha toy bir delikanlı. O anı yaşıyor gibiyim tekrar tekrar. Çok katı biliniyor Ahmet Arif. Ama anlatacağım anı ile çok da güzel insan olduğunu anlayacaksınız. Takıldığı bir mekân vardı. Beni de aldılar yanlarına. O kadar heyecanlıydım ki… Güm güm şiirler okuyordu sohbet arasında Ahmet abi.
Bir ara cesaretimi topladım ve ANADOLU şiirini okumak istediğimi söyledim kendisine. İznini alıp okudum. Öyle coşkulu okumuşum ki, kendisi döndü bana, ‘bundan sonra bu şiiri, bu okumandan sonra, ben bir daha nasıl okurum. Ben Anadolu’yu bir daha okumam’ dedi. Bu benim için büyük bir onurdu. Bir genci nasıl onore ediyor? İşte çok da güzel bir insandı. Ahmet Arif’e olan hayranlığım daha da artmıştı.”
Haziran’ın acısı, umudu, dizelerde, satırlarda, anılarda yaşandı HAZİNRAN YARASI şiir etkinliğinde. Yara dağlansa da, şiir ve edebiyata eğildi tüm şairler, usta şairlerin önünde. Onlar ki, yaşarken hayata kelimelerle tutundular. Öldüklerinde bile düşünceyi, vicdanı ve güzelliği miras bıraktılar.
Şair ve yazarlar ölmez aslında. Bir kelime, bir mısrayla yeniden doğarlar.
Dernek başkanı Nurgül EKEKE Hanımefendinin sözleriyle bitirmek istiyorum yazıma.
“Nazım’ın maviliklerinde dolaştık. Orhan Kemal’in sokaklarında yürüdük. Ahmet Arif’in Anadolu yüreğini duyduk. Ve nice kalemin izini sürdük. Yalnızca geçmişi anmadık, geleceğe de söz verdik: Edebiyatı yaşatma adına…”
Editör: Nigar KAYA
Diğer Yazılarımı Okudunuz mu?
https://fisildayankalemler.org/author/serifpinar/
Yazının Tamamı Yazarına Aittir.