Hayvanların Dilinden

Hayvanların Dilinden

Hayvanların Dilinden

Bir yağmurlu bahar sabahı gözlerimizi açtık. Eski bir evin tavan arasında, dört kardeş duruyorduk. Üzerimize doğarken yeni gün şıp şıp su damlıyordu.

Üstümüz ıslaktan yapış yapış olmuştu. Bizden irice duran, memelerini emmeye çalıştığımız, sonradan annem olduğunu öğrendiğim varlığın yalaması ile biraz olsun kendimize geldik. “Dört kardeş birbirimizi kokluyorduk”

Gülmeyin bazen kavga etsek de şimdi kimbilir neredeler, birlikte yaptığımız oyunları çok ama çok özlüyorum.

Süt emmeye çalışırken o gün kavga etmiştik. Dünyaya gözlerimizi açtığımız ilk günümüzdü. Doğduğumuz günden bahsediyorum. Yumuktu gözlerimiz doğduğumuz zaman, bir yeri göremiyorduk ki tuhaf bir duyguydu yaşadıklarımız.  Çok sıkıntılı ama yine de güzeldi doğmak.

Sıcak bir karında süt emmek bir kaç yavru itişe kakışa! Nereye gelmiştik, Biz ne işe yarardık? Hiçbir şeyden haberimiz yoktu.

Kavgayı da sevgiyi de oyunu da onlardan öğrendim. Önce annemiz bizi yalayarak teskin etti.  Ah şimdilerde olsaydı da yine teskin etseydi.   Sonrasında bol bol süt emip uyumuştuk.  Çok hoştu çünkü yemek arama derdimiz yoktu o zamanlar ve hayat daha güzelmiş şimdi anlıyorum.
Niye mi öyle dedim? Sokaklarda neler yaşadığımızı bilmiyorsunuz.
Bizi o harabe evde kimse olmadığı için önceleri rahat büyüttü annem. On beş gün, bir ay geçince onunla birlikte sokağa indik. Hem etrafı öğreniyor hem de bir şeyler yiyorduk. Bazı insanlar sokaklara süt koyuyordu bazıları mama.
Bizim yürüyemediğimiz zamanlarda annemiz  dışarı çıkar,  bir saat sonra memeleri çoğu zaman süt dolu geri dönerdi. Biz gelir gelmez miyavlayarak ona koşar, hemen asılırdık memelerine.
Arada kargaşa çıkar o hemen patisi ile vururdu hafifçe. Bazen yere upuzun uzanır, bizim onu nasıl emdiğimizi seyreder, hiç sesi çıkmazdı.
Belki de yiyecek ararken gelinceye kadar hali kalmaz, o yüzden sesini çıkarmazdı. Annemizle olduğumuz zamanlar ne kadar güzeldi. Bunu şimdi daha güzel anlıyorum.
Bugün beni hayvan hastanesine götürmek için birkaç kişi tutup kapalı bir kaba koydular. Bir görevli gelip alsın diye telefon ettiler galiba. Kolum kırık o yüzden, birde gözümü kör ettiler göremiyorum.
Bu insanoğlu neden bize zarar verir anlamış değilim. Taş atıp gözümü çıkardıkları yetmedi, beni bir de yüksekçe bir duvarın üzerinden top gibi aşağı attılar. Kolumun biri kırılmış. Çok canım yandı. Kim mi yaptı diyorsunuz? Çocuklar!
Neden mi?
Bildiğim bir şey var bazı çocukları anneleri sevmiyor galiba. Çünkü o çocuklar bizi taşlıyor, bazıları kuyruğumuzu kesiyor, kulağımızı deliyor, eziyet ediyorlar. Bunlar kardeşlerimize de yapılırken tanık oldum. Canımız çok acıyor.
Annemiz bir gün arabanın altında kaldı. Kardeşim yanındaymış, bize gelip haber verdi. Hepimiz acı ile uzun zaman bağrıştık. Küçücük kaldık öylece.. Aç kalmak çok zor ve annesizlik hepsinden zor. Savunmasız evsiz ve aç. Sahibimiz de olmayınca başımıza her şey geldi. Şimdi size bir şey söylesem insanlara söyleyin desem yapar mısınız bilmiyorum ama söylemek zorundayım.
İnsanlar çocuklarına merhameti, sevgiyi, acımayı en önemlisi doğada bulunan özellikle evcil hayvanları korumayı öğretsin. Bizler de onlar gibi yaratılmış varlıklarız.
Onların dili ile konuşmuyoruz. Kendi aramızda anlaşabiliyoruz. Dilimizi bilmiyorlar diye canımızı yakmaya, savunmasız olduğumuz için bizi öldürmeye işkence etmeye kalkmasınlar. Buna hakları yok. Aslında sevseler onlar için tedavi aracıyız.
Bizler onların rahatlamasını sağlayan çok özel varlıklarız. Bizimle dost olsunlar çok bir şey istemiyoruz. Lütfen artık zülüm görmek ve acı çekmek istemiyoruz.
Ben sokak kedisi Sarman
Semiray Sezgin
Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız
Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?

Yorumlar (1)

  1. Ahhh be hocam bu canlar ölmesin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Semiray Sezgin

Samsun Doğum Hastanesi'nde özlemle beklenen bir bebek olarak dünyaya gelmişim. Tarih 5/10/1960 .Neden böyle derseniz benden önce doğup yaşamayan karındaşlarım arkasından özel dua ve kurbanlar keserek bana kavuştuklarını ifade eder ailem...