Geçmişin Yükü
- Yazar: Leyla BACAKSIZ
- 26 Nisan 2024
- 113 kez okundu
Geçmişin Yükü
Artun’um üniversiteden mezun oluyordu. Güzel yavrum nasıl da mutlulukla fırlattı kepini, biz de nasıl gururla izledik. Herkese, her şeye gülüyordum. Ne çok güzel şeyi vardı anne olmanın. Avukat olmuştu benim güzel oğlum. Haklıyı haksıza karşı savunacaktı, adaletin terazisine hizmet edecekti.
Yine bir gün ellerim, kollarım dolu bir şekilde alışverişten geldiğimde apartmanın önünde karşıladı beni kapıcımız Asım Efendi.
“Hayırlı günler Melek Abla” diyerek sarıldı poşetlerime. –
“Hay Allah razı olsun Asım Efendi kollarım kopmuştu vallahi, sana da hayırlı günler. ”
Sağ olsun poşetleri kapıya kadar getirdi Asım Efendi ve; “Melek Hanım size bir paket geldi onu diyecektim paketleri görünce unuttum, bir koşu alıp geleyim ben.” dedi.
“Paket mi kargocu mu bıraktı?”
“Hayır kargocu değil gençten bir oğlan bıraktı.”
“Oğlan mı hangi oğlan?”
“Bilmiyorum ki Melek Hanım daha önce hiç görmedim. Sizi sordu onlar evde yoklar dedim paketi uzattı, bunu mutlaka onlara verin dedi. Başka bir şey demeden arkasını dönüp gitti. Kim diyeyim diye arkasından seslenmeye kalmadan gözden kayboldu.”
“Hayırdır inşallah ne paketiydi, ne oğlanıydı bu? İşkillendim bak şimdi, içime de korku düştü, sen hayırlara çıkar Ya Rabbim. ”
Getirdiği paketi bana uzatan Asım Efendi hayırlı günler diyerek uzaklaştı. Elimde paket kanepenin üzerine oturdum ve kalbim çarparak paketi açtım. Neden bu kadar korktuğumu bilmiyordum. Ahşap bir kutunun içerisinde üzerinde ‘’Satılık’’ yazan bir yere asılmış iki bebek fotoğrafı. Arkasında ise bir not ‘’Sizdeki Emanetimi Almaya Geldim.’’
Kaç gündür bu yatakta yatıyorum bilmiyordum. Vücuduma makinalar bağlanmış, odada benden başka kimse yok, hareket edemiyorum, konuşamıyordum ve hiçbir yerimi hissetmiyordum.
Tanrım neler oluyordu böyle? Neredeydi herkes? Ben niye bu odada hareketsiz yatıyordum. Gözümün önünden her şey film şeridi gibi geçmeye başlamıştı;
25 yıl önceydi, Almanya’dan kesin dönüş yapmıştık eşimle, yıllardır uğraşmamıza rağmen çocuğumuz olmamıştı, evlat hasretiyle yanıp tutuşurken tanıştık o adamlarla. Nereden getirdiklerini bilmediğim, sakladıkları çocuklar vardı ellerinde, para karşılığında sattıkları.
Günahtı bu ticarete sessiz kalmak ama çok hasrettik bir evlada ve ortak olduk o günaha. Artun’umu aldığımız beşikte bir bebek daha vardı. Artun’u kucağıma aldığımda iki bebeğin de çığlıklarını duyduğumda anladım kardeş olduklarını. O iki çığlık yıllardır hiç gitmedi benden.
Anlaşılan yarım kalan çığlık bulmuştu beni. Demek geçmiş gelip dikilmişti karşıma o da yetmemiş beni bu yatağa mahkum etmişti. Her şey bitmiş miydi yoksa yeni mi başlıyordu?
Odanın kapısı açıldı eşim ve Artun içeriye girdi. Bana bakarak kendi aralarında konuşmaya başladılar.
“Her zamanki gibi gözleri açık ama tepki vermiyor.” Ve odadan çıkıp gittiler.
Sahi ne oldu o ahşap kutu, arkası yazılı fotoğraf, sahi ne oldu bu hikaye?
Leyla BACAKSIZ
Editör: Sonay BİLGİ ARABACI
Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ
Yazarın Diğer Yazılarını Okudunuz mu?
https://fisildayankalemler.org/arinmis-hayatlar/
Kaleminiz çok iyi, heyecanlar devamını bekliyorum.
Güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim Havin Hanım. Roman başlangıcı değil, küçük bir hikaye. Devamını en kısa zamanda yazmayı düşünüyorum
Roman başlangıcı mı bilmiyorum ama yazınızı büyük bir keyifle okudum. Konusu ve olay örgüsü gerçekten beni içine çekti. Ancak, hikayenin sonunda daha fazlasını öğrenmeyi umuyordum Merakla bekliyorum, umarım yakında devamını okuma şansı buluruz. Çabanıza sağlık, . Yazma yolculuğunuzda size bol şanslar diliyorum🧚♀️