Fanatizm

Fanatizm

Fanatizm

Ailesiyle birlikte kızını istemeye gelen damat adayına;
“Hangi takımı tutuyorsun?” diye sordu.
“Galatasaray,” cevabını veren delikanlıya düşman gibi bir bakış fırlattıktan sonra
“Ben kızımı Fetocuların takımını destekleyenlere vermem.” diye kestirip attı.

Genç kız, babasının fanatik Fenerbahçeli olduğunu biliyordu ama işi bu boyuta vardıracağını hesap etmemişti. Ortamdaki gergin havayı dağıtmak isteyen delikanlının;

“Aslında maçları pek takip etmem. Milli takımı daha çok severim.” diye alttan alması da fayda etmedi.

Baba “Nuh” dedi “Peygamber” demedi. İki aşık o günden sonra gizli gizli buluştular. Bir süre sonra da ailelerine haber vermeden evlendiler. Okuyanlara inanılmaz gibi gelen bu olay gerçektir.

Sabahtan beri tarihi ve turistik yerleri gezmiş; ” Ne olursan ol yine gel!” diyen Mevlana’nın, şehre kattığı mistik havayla adeta büyülenmişti.

Susuzluğunu gidermek için karşısına çıkan büfeden su aldı. Elindeki yarısına kadar içilmiş su şişesiyle yürürken nereden çıktığı belli olmayan üç genç yolunu kesti. Gençlerden biri:

“Hayırdır birader mübarek günde oruç yok mu?”
“Şey ben Ankara’dan geldim. Şehri geziyorum seferi sayılırım.”
“Ne seferisi lan! Dalga mı geçiyorsun? Bir saatlik yolun seferisi mi olur?”

Gençlerin kabadayı tavırları üzerine, başının belaya gireceğinden korkan adam cevap vermeden yürümeye devam etti. Ancak yolunu kesenlerin onu bırakmaya niyeti yoktu.

“Müslüman mahallesinde salyangoz mu satıyon? Günahtan da mı anlamıyon kafir herif!”

Bu sözlerin hemen ardından, bir adım arkasında yürüyen saldırgan gencin sırtına indirdiği şiddetli yumrukla sarsıldı. Sonra yüzüne, karnına, göğsüne aldığı darbelerle yere yığıldı.

Adamın yerde kıvrandığını gören dayakçı gençler geldikleri gibi aniden ortadan kayboldular. Gezgin genç bu olaydan sonra vücudunda ağrılarla ve morarmış bir gözle Ankara’ya döndü.

Maalesef bu olay da İyi anlaşırlar birbirlerine saygıda kusur etmezlerdi, ta ki seçimde hangi adaya oy verecekleri konusu açılana kadar… O gün, yaklaşan seçimlerde sosyalist parti adayına oy vereceğini söyleyen Arda’ya kızgınlıkla cevap verdi:

“Sosyalizm ütopyadır. Dünyada başarıyla uygulandığı bir yer söyle bana. Rusya’da bile yetmiş yıl ite kaka zor dayandılar. Sana hiç yakıştıramadım doğrusu…
“Ben de bu tavrı sana yakıştıramadım. İnsanlığın sosyalizmden başka kurtuluşu yok!”
“Ya git Allah aşkına ne kurtuluşu? Sosyalizm baskı ve zulümden başka bir şey getirmez.”
“Lütfen saygılı ol! İnandığım değerler hakkında böyle konuşamazsın!”

“Öyle bir konuşurum ki… Bu devirde hala sosyalizmi savunan dinozorlardan biri de meğer benim arkadaşımmış da haberim yokmuş.”
“Ağzını topla sözlerini geri al!”
Arkadaşı sözlerini geri almadı. O günden sonra dostlukları düşmanlığa dönüştü. Karşılaştıkları ortamlarda birbirlerinden bir selamı dahi esirgediler.
    “Ben olsam ne kadar yabancı varsa hepsini ülkelerine geri gönderirim.” dedi heyecanla… Arkadaşı itiraz etti:
“Amma yaptın ha! Burada düzenini kuranlar, çocuğunu okula gönderenler ülke ekonomisine katkı sağlayanlar var. Hepsi gönderilir mi?”
“Yok arkadaş çoluğu çocuğu düşünecek halimiz yok. Acımayacaksın gitmezlerse zorla tehcir edeceksin bunları. Otobüs tren ne varsa doldurup göndereceksin.”

Bütün bu olayların altında yatan gerçeğin adı “Fanatizmdir.” Bir düşünce, kurum veya kişiye körü körüne inanmak, kendisi gibi düşünmeyenlere veya davranmayanlara düşmanca tavırlar takınmak fanatizmin en önemli göstergesidir.

Fanatizme yol açan başlıca neden özdeşleşmedir. Eğer bir takımın taraftarı kendisini takımıyla özdeşleştirir; takımı yenilince kendisini savaşı kaybeden taraf gibi hisseder, tam tersi takımı kazanınca kendisi zafer kazanmış gibi sevinirse fanatik bir taraftar olmuş demektir.

Dini inanç ve yargılarını karşısındakine dayatan, herkesin kendisi gibi düşünmesini ve davranmasını isteyen kişiler ile kendi fikirlerinin doğru olduğuna inanan, farklı siyasi görüşlere tahammülü olmayan kişiler de fanatiktir.

Fanatizmi yaratan kişiler, tüm fanatikliğin özdeşleşmeden kaynaklandığını ve bunu kendi çıkarları için nasıl kullanacaklarını çok iyi bilirler.

Kişi kendisiyle özdeşim kurdurulan, siyasi, dini görüş, inanç veya takım aracılığıyla kendisini değerli hisseder. Büyük markalar, popüler futbol takımları, ünlü siyasetçiler, din adamları kişileri kendi inandıklarıyla özdeşleştirmeden fanatizmi yaratamayacaklarını çok iyi bilirler.

Fanatizmi yarattıktan sonrada kendi çıkarları için fanatikleri sömürmeye başlarlar.

Fanatik kişinin mantık, sorgulama, düşünme gibi becerileri devre dışı kaldığından, inandığı şey uğruna bir servet harcamaktan, kendi inancına aykırı olan insanlara zarar vermekten ve hatta ileri durumlarda cinayet bile işlemekten kaçınmaz duruma gelir.

Fanatizm, çağımızın temel sorunlarından biridir. Bu sebeple bireylere farkındalığı arttıracak eğitimler verilmelidir. Bu eğitimler küçük yaşlarda başlamalı hatta çocukların ebeveynleri de bu eğitime dahil edilmelidir. Ancak o zaman bireye gerçek değer duygusu ve sağlıklı bir kimlik bilinci verilebilir.

Aksi takdirde kişiler sıradan birisi olmamak uğruna sözde din adamlarının, siyasetçilerin, tarikat şeyhlerinin, takımların hatta terör örgütlerinin kurbanı olmaya devam edeceklerdir.


Editör: Nigar KAYA

Baş Editör: Elif ÜNAL YILDIZ 

Diğer Yazılarımı Okudunuz mu?

https://fisildayankalemler.org/ustun-dokmenin-inci-kupeli-kizi/

Yorumlar (1)

  1. Hocam keşke sevgide saygıda hoşgörüde yardımseverlikte fanatik olsak ... Kaleminize sağlık ❤️

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Murat ÇOKÜRETEN

1963 Diyarbakır doğumluyum. İlk orta ve lise öğrenimimi Ankara’da tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksekokulu Radyo Televizyon Sinema Bölümü’nden mezun oldum. Mezuniyetimi takiben TRT GAP Diyarbakır Radyosu’nda Yayın Şefi ve Program Yapımcısı olarak çalışmaya başladım. 2017 yılında TRT İzmir Radyosu’na tayin oldum. 2018 yılının ağustos ayında TRT’den emekli oldum. “Sürekli Basın Kartı” taşıyorum. “Küba Günlerim” adlı gezi, “Efsaneler Hikayeler” adında inceleme araştırma ve “Tapınak Ağacı” adıyla öykü türünde yayınlanmış üç kitabım var. Yaşamımı İzmir’de sürdürüyorum.